30 Haziran 2011 Perşembe

Geldim, gördüm, yazdım!

Uzun bir seyahate çıkmadan önce yapmayı en çok sevdiğim şey bavulumu hazırlamaktır. Giysilerimi seçerken, şapkam olsun, güneş gözlüğüm olsun diye düşünürken önümdeki uzun yolculuğu hayal ederim. Sanki yolculuğun başladığı yerdir bavul... Bavulun içine yerleştirdiğim ilk şeyler arasındaysa mutlaka sert kaplı bir defter ve birkaç kalem bulunur.

Dünyanın her yanında benim gibi yazmayı seven gezginler ya da gezmeyi seven yazarlar olduğu için, bu konuda yalnız olmadığımı biliyorum. Kimilerimiz için yolculuklar yeni insanlarla tanışılan, yeni yerler keşfedilen ve bol bol fotoğraf çekilen etkinliklerdir. Kimilerimiz de yabancı bir çevrede ilgilenecek onlarca şeyi takip ederken gördüklerini ve hissettiklerini yazmaya ayıracak birkaç sessiz dakika arar. Bu kişilerin her yolculukları bir yazının habercisidir. Siz de ikinci gruba dahilseniz, EF’le bir yurtdışı eğitim programına katılarak hem yabancı dilinizi geliştirebilir, hem de yurtdışında geçirdiğiniz zaman boyunca gezi yazılarınıza yenilerini ekleyebilirsiniz.

Daha iyi gezi yazıları yazabilmek için benden birkaç ufak tavsiye:

1- Yolculuğa çıkmadan önce gideceğiniz yer hakkında araştırma yapın.
Gezi rehberlerinde ve internet sitelerinde ihtiyacınız olan temel bilgileri bulacaksınız. Seyahatiniz başladıktan sonra bu bilgileri öğrenmekle vakit kaybetmeyip gerçekten ilginç olan noktaları yakalamaya odaklanabilirsiniz. Nasıl mı? Mümkün olduğunca çok insanla tanışarak, tattığınız yemeklerin ve dinlediğiniz müziklerin ardındaki hikayeleri öğrenerek, geleneksel kostümlerden insanların ufak batıl inançlarına kadar aklınıza gelebilecek her şeyi gözlemleyerek, sorarak ve kaydederek...

2- Her yaşadığınızı an be an yazmak yerine, vakit buldukça kısa notlar alın.
Unutmayın ki yabancı bir şehirde önceliğiniz, mümkün olduğunca çok şey tecrübe etmek... Elbette Barselona’da bir sokak gösterisinde 7-8 katlı insan kuleleri yükselirken başınızı deftere gömecek değilsiniz! :) Akşamüstü sakin bir kafede kahvenizi yudumlarken düşüncelerinizi ayrıntıyla yazıya dökebilir ya da eve dönmeyi bekleyebilirsiniz. İşte o zaman kısa notlarınız çok işinize yarayacak!

3- İşin eğlenceli yanını unutmayın.
Yeni şeyler keşfederken neyle karşılaşacağınızı bilmezsiniz. Yazdıklarınızı okuyanlar keşfettiğiniz her şeyi sizden duyacak. Espirili ve merak uyandırıcı bir dil kullanmak yazılarınızı güzelleştirecek ve okurlarınızın sizi takip etmesini sağlayacak!

Defterinize yazacak birçok anı biriktirmeniz dileğiyle...

Sevgilerimle,

Mine Erişir

29 Haziran 2011 Çarşamba

Benim 7 tane babam var!

Her şey 1970 yılında TCDD'nin kondüktör kadrosu açmasıyla başlıyor... Henüz 24 yaşında Sümerbank'ta memur olarak çalışan babam; kısa süre sonra ofis hayatının ona göre olmadığını anlıyor, bu fırsatı değerlendirmeye karar veriyor ve açılan kadroyla kondüktör olarak işe giriyor. Aklında bir tek şey var; sınırların ötesini keşfetmek... Gel zaman git zaman, sefere başlayan Avrupa trenleri için açılan başvuruda ilk sırada yine babam var. O zamanlar Macaristan seferinde göreve başlıyorlar, ancak bir eksik var...

Hatırlarım, küçükken babamın bana en sık verdiği öğütler şunlardı: "Sakın çekingen durma", "Atılgan ol" , "Girişken ol" idi. "Bir durum söz konusu olduğunda ilk önce sen koş"... Çünkü her baba gibi o da oğlunun kendisi gibi olmasını istiyordu. Hakikaten de babam, gördüğüm en girişken insandır. Onu 3 dakika yalnız bıraktığınızda 8 tane yeni arkadaş edinebilir kabiliyetdedir ve bu insanların ne dil konuştuğu, ne iş yaptığı, nereli oldukları hiç fark etmez onun için...

Hikayeye geri dönelim... Göreve başladığı sıralarda girişkenliğine ters düşen bir durum söz konusu oluyor babam için, çünkü öğrenmesi en zor dillerden olan Macar dilini konuşamıyor. Tabii bu durum o girişken adamın karakterine ters ama bunun üstesinden gelmek için bir sözlük satın alıyor Macaristan'dan. Bu sözlük, yeteneğinin ve pratik imkanın katkılarıyla onu Macaristan'dan aldıklarını istanbul'da, istanbul'dan aldıklarını Macaristan'da satmasına imkan verecek kadar konuşabilir hale getiriyor... Ve işte başlıyoruz; babam artık anadillerinden biri olan Azerice ile beraber 3 dil konuşabilir hale geliyor.

Hani derler ya "İnsan bir yabancı dil öğrendi mi, diğerleri çorap söküğü gibi gelir" diye; bu durum babam için aynı şekilde ilerliyor. Bu sefer babamın yolu Belgrad'dan geçiyor ve bu defa ona yardım eden Turkce konusabilen Belgradli, Bosnali yolcular oluyor. Etti mi size 4 dil! :)

Ticaretini geliştiren babam, artık trenlere veda edip kendi işini kurmaya karar veriyor ve yolu, bavul ticaretinin en canlı noktası olan Beyazıt'a düşüyor. Birikimlerini değerlendirip aldığı dükkanda ticarete başlıyor. Beyazıt'ın en sıkı müşterileri Polonyalı turistler olunca, ortaya başka bir dil ihtiyacı daha çıkıyor. Bu sefer sadece babam değil, amcalarım da bundan nasibini alıyor. Ailenin ikinci dili artık Lehçe :) Bugün bile hala aralarında gizli bir şey konuşurken Lehçe konuşur babam ve amcalarım...

Babamın Lehçe öğrenmesinin tek sebebi Beyazıt değil. İşlerini geliştirmek için Polonya'ya o kadar çok seyahatte bulunuyor ki, Polonya'da oturum izni alacak hale geliyor. Haliyle pratik yapmak kaçınılmaz oluyor onun için. Böylece, Lehçe ailenin geri kalanına da sıçrıyor. Eve gelen telefonlara cevap vermek zorunda kalan annem ve büyük ablam da artık Lehçe konuşmaya başlıyor mecburen. Sürekli babamın seyahatte olduğunu anlatabilmek için kelime dağarcıkları günden güne artıyor. 5. dili de halleden babam, bu dillerin yanında benzer Slav dillerini de çat pat konuşmaya başlıyor.

Rus turist akınları, babamın zaten çat pat anladığı bu dili de öğrenmesini sağlıyor. Rusça'yı takiben benzer bir dil olan Ukraynaca da peşi sıra geliyor. Ukrayna'da yaşaması da işleri biraz kolaylaştırıyor onun için tabii...

7. dili ile beraber artık ufak yaşımda bende 7. babama kavuşuyorum; ancak şu anda 64 yaşında olan babamın elinde Japonca konuşma kılavuzunu görünce şaşırmıyorum, "8.nci de yolda" diyorum kendi kendime :)

Hem öğütleri hem de bıraktığı genetik mirasla beraber; ben de elimden geldiğince bir kaç dili konuşmaya, öğrenmeye çalışıyorum. Ancak onun pasaportundaki vize sayısına ulaşmak ve konuştuğu kadar dil konuşmak için önümde hala uzun bir yol var! Ama kimbilir, belki ben de kendi çoçuklarıma daha çok baba sağlayabilirim.

Bir dili konuşmak için en iyi yol pratik yapmaktan geçer; bunu da en iyi o dilin anavatanında gerçekleştirebilirsiniz. Bunun yanında bir yabancı dili konuşabildikten, size açılan o geniş dünyanın varlığını gördükten sonra; içinizdeki keşfetme dürtüsü sizi hiç rahat bırakmayacak. Şimdi durmayın; fırsatınız varken ve gücünüz yetiyorken başlayın bavulunuzu hazırlamaya... "Benden geçti artık" diyenler varsa aranızda, doğum tarihinizi bir daha kontrol etmenizi rica ederim. Zira hiçbirinizin 64 yaşından büyük olabileceğini düşünmüyorum henüz... :)

Sevgiler,

Umut Çağatay

28 Haziran 2011 Salı

EF Blogger'ı olmaya ne dersiniz?


Bu yaz EF'le eğitim mi alıyorsun? Arkadaşlarına ve ailene EF tecrübelerini blog yazarak anlat ve bizden MacBook Air laptop veya iPhone kazanma şansı kazanarak resmi EF Blogger'ımız ol!

Hikayeni online olarak anlatmak hiç bu kadar kolay ve zevkli olmamıştı!
EF deneyimini, blog yazarak arkadaşlarına ve ailene anlat, MacBook Air laptop veya iPhone kazanarak, resmi EF bloggerımız ol! Blog oluşturmana ve birçok okuyucu kazanmana yardımcı olacağız!

Daha detaylı bilgi ve tüm dünyadan EF haberlerini okumak için www.efblogbook.wordpress.com adresine gidebilirsin!

27 Haziran 2011 Pazartesi

Şimdi tam zamanı!

Yaz tatilinin ardından Eylül'de yurtdışında dil eğitimi almak isteyenler!!! Şimdi kayıt olmanın tam zamanı olduğunu biliyor musunuz???

Bildiğiniz gibi, vize süreci dikkat ve zaman isteyen bir süreç... Bu sürecin zamanında ve problemsiz sürmesi, istenilen okulda yer bulunabilmesi ve uygun fiyatlı uçak bileti alınabilmesi için; kayıt işlemlerinizi bir an önce başlatmanız gerekiyor. Bizden söylemesi :)

Üstelik işlemleri başlatmak çok kolay: Yapmanız gereken tek şey kayıt ücretini yatırarak formu doldurmak! Size özel 750 dolara kadar indirimlerimizden yararlanmak için bizi hemen arayın:

Geleceğinizi planlarken size yardım etmek için hazırız!

EF Türkiye

24 Haziran 2011 Cuma

LYS'de başarılar!

Üniversiteye girmek isteyen gençler, bu hafta sonu LYS sınavlarına girecek. Bunlar, LYS sınavlarının son halkası...

EF Uluslararası Dil Merkezleri olarak, LYS sınavına girecek tüm üniversite adaylarına başarılar diliyoruz!

Sevgilerimizle,

EF Türkiye

23 Haziran 2011 Perşembe

Tebrikler Ayşe Nur!

Sevgili EFormation Türkiye okurları,

Hatırlarsanız, kısa süre önce size EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık Programları kapsamında gerçekleştirdiğimiz burs projemizden bahsetmiş ve kazananları açıklamıştık. Kazananlardan Ayşe Nur Selamet ile kısa bir söyleşi gerçekleştirdik ve ona bu burs projesine başvurma hikayesini ve hissettiklerini sorduk...


***

EF Türkiye: Öncelikle sizi tebrik ederiz, EF’in 5,500 dolarlık bursunu kazanan 2 kişiden biri sizsiniz. EF’in bursunu nereden duydunuz ve katılmaya nasıl karar verdiniz?

Her şeyden önce beni bu bursa layık gördüğünüz için ben teşekkür ederim. EF’in burs ilanına internette yurt dışında eğitim hakkında bilgi almak için dolanırken tesadüfen rastladım.

EF’in kendi internet sitesine girip hangi ülkelerde hangi şubeleri olduğuna, çalışma tarzına ve tabii ki ücretlerine baktım. 5,500 dolarlık bir bursun gerçekten kaliteli bir kurum tarafından verildiğine emin olduktan sonra şansımı denemek istedim.


EF Türkiye: Kazanabileceğiniz aklınıza gelmiş miydi?

Açıkça söylemek gerekirse "şans" olarak tabir ettiğimiz şey benim başıma pek gelmez. Bugüne kadar her şeyi emek vererek kendi çalışmamla oluşturdum. Bursunuz için de akademik anlamda benim durumumdan daha iyi olan çok sayıda başvuru olabileceğini ve şansımın az olduğunu düşünüyordum; bu yüzden pek kazanmayı beklemiyordum.

EF Türkiye: Daha biz size telefonla kazandığınıza dair bilgi vermeden siz e-mailimizi görüp bize ulaştınız. Heyecanla sonuçları bekliyormuşsunuz. Kazandığınızı duyduğunuzda neler hissettiniz?

:) Evet itiraf ediyorum kazanma olasılığının binde bir olduğu durumlarda bile insanın son dakikaya kadar hep ümidi oluyor. Sonuçları açıklayacağınız gün sabah 08:00'den itibaren internet sayfanızı belki birkaç yüz kere ziyaret etmişimdir :). Çok heyecanlı bir durum... Tabii adımı internet sayfasında görünce bir garip oldum, seçilmiş olmanın gururunu yaşadım.

EF Türkiye: Bursunuzu nasıl değerlendirmeyi planlıyorsunuz?

Pre-master bursumu, kurs bitiminden sonra "Yenilenebilir Enerji" ya da "Temiz Enerji" konularında yüksek lisans programına sahip olan, dünya çapında eğitim kalitesini ispat etmiş bir üniversitede eğitim almak için niteliklerimi geliştimemde bana yardımcı olması amacıyla değerlendirmeyi planlıyorum.

EF Türkiye: Sizin için böyle bir burs kazanmak neden önemli?

Ben mezun olalı henüz 2 sene geçti ve bu iki senedir çalışma hayatının içerisindeyim. Bir işte çalışıyor olsam bile şu an kendi maddi imkanlarımla yurt dışında eğitim almam pek mümkün değil. Gitmek istediğim ülkelerde yüksek lisans eğitimi alabilmem için devletten veya özel kurumlardan burs almam gerekmektedir ki bu burslar için istenen belgeler arasında öncelikle yabancı dil yeterliliği yer almaktadır. EF bursu, bana burada bu konuda büyük destek sağlamış oldu. Pre-master bursu ile hem yabancı dilimi geliştirmiş olacak, hem de master için gerekli olan akademik yeterliliği kazanmış olacağımı düşünüyorum.

EF Türkiye: Yurtdışında eğitimin size neler katacağını düşünüyorsunuz?

Bu benim ilk yurtdışı deneyimim olacak. Kişisel gelişimime ve kariyerime çok şey katacağından eminim. İlk defa yabancı bir ülkede kendi başıma kalmayı deneyeceğim; yeni insanlar, yeni adetler, yeni yerler göreceğim. Türkiye’ye her yönden kendini geliştirmiş biri olarak dönmeyi ve birikimlerimi ülkemin gelişmesi ve ilerlemesi için kullanmayı düşünüyorum.

EF Türkiye: Son olarak ne söylemek istersiniz?

Bu bursa beni layık gören, emeği geçen tüm EF ailesine sonsuz teşekkür ederim.

***

Biz de EF Uluslararası Dil Merkezleri olarak Ayşe Nur'u bir kez daha tebrik ediyoruz. Öğrencimiz olacağı için çok mutluyuz :)

Sevgilerimizle,

EF Türkiye

22 Haziran 2011 Çarşamba

Oi Va Voi...

"Oi Va Voi" nedir, kimdir, biliyor musunuz? Daha önce duymuş muydunuz?

Ben bu özel müzik grubunu ilk kez 2007'de Babylon'da sahne aldıkları zaman izlemiş ve çok etkilenmiştim. Eğer siz de merak ediyorsanız ve çingene müziğini keşfetmeye hazırsanız; karşınızda Oi Va Voi!!!

İbranice “Aman Allahım” anlamına gelen Oi Va Voi, Londralı 6 genç yetenekten oluşan çok özel bir müzik grubu... Nik Ammar (gitar), Josh Breslaw (davul ve perkusyon), Leo Bryant (bas), Steve Levi (klarnet ve vokal), Lemez Lovas (trompet, vokal, piyano ve keyboard) ve Sophie Solomon’dan (keman, viyola, piyano, akordiyon ve melodika) oluşan grup; geleneksel Batı Avrupa çingene ve Klezmer müziğini, modern dans ritimleriyle hoş bir şekilde sentezliyor. Müzikleri soul, ska, trip hop, drum’n bass ve Balkan ritimlerinin keyifli bir kombinasyonundan oluşuyor.

Bu grubun, daha hiçbir albümleri yayınlanmadan BBC Radio 3 World Music Boundry Crossing ve Listener kategorilerinde ödül aldığını biliyor muydunuz? Şarkılarını siz de merak ettiniz, değil mi? Refugee, Yesterday Mistakes ve Gypsy grubun en sevilen parçaları olarak sayılabilir. Dinlemek için her bir şarkının üzerini tıklayabilirsiniz...

Son 4 senedir düzenli olarak Babylon’da müzikseverlerle buluşan grup; bu sene Eskişehir, Bursa, İzmir ve Ankara’yı da kapsayan mini bir Türkiye turnesine de çıktı.

Şu anda EF ile İngiltere'de yabancı dil eğitimi alan öğrencilerimiz; belki de bu özel grubu Türkiye'de dinleme fırsatını kaçırmış olabilir ama 9 Temmuz Cumartesi günü Hitchin Priory ve 30 Temmuz Cumartesi günü WOMAD Charlton Park'taki konserlere gidebilirler. Bizden söylemesi :)

İster Türkiye'de, ister İngiltere'de... Oi Va Voi'nin müzik ziyafetlerini kaçırmamanızı tavsiye ederim :)

Sevgiler,

Kübra

21 Haziran 2011 Salı

Survivor'ı kim kazandı?

Survivor; hepimizin artık bildiği gibi ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren yarışmacıların, adada sürdürdüğü zor yaşamı ve birincilik mücadelesini televizyona taşıyan bir reality show programı...

Dün akşam yayınlanan Survivor'ın final bölümünü izleyemeyenler, yarışmanın kazananını da haliyle öğrenemedi. Bu sabah itibariyle ilgili-ilgisiz herkesin merak ettiği soru da bu oldu. Kazanan 70 gün boyunca efendi tavırlarını sürdüren milli yüzücü Derya Büyükuncu muydu, yoksa felsefik düşüncelerini sesli bir şekilde paylaşan türkücü Nihat Doğan mıydı?

Finale kalan Derya ve Nihat, yarışmanın son bölümünde halk oylamasında kıran kırana mücadele etti. Her yeni sezonda muhakkak bir TV fenomeni yaratan Acun Ilıcalı, Survivor yarışmasıyla ülkemize birden fazla fenomen kazandırdı! Bunlar kimler mi?

Herkese olan saygısı ve adaya en çok dayanabilen bayan olması sebebiyle dikkat çeken Taçmin,

"Daçminn goşşş!" sözü ve çılgın hareketleriyle ünlenen Taner,

Sivri çıkışlarını kimseden esirgemeyen filozof Nihat Doğan,

Sadece Beşiktaş'a gönül vermiş taraftarların değil tüm futbol camiasının kalbini fetheden Pascal Nouma,

ve diğer tüm yarışmacılar...

Dün gece Survivor'ın finalini izleyemediyseniz biz hemen söyleyelim; yarışmanın kazananı milli yüzücü Derya Büyükuncu oldu!

Bu sezonki Survivor, Panama Adaları'nda idi... Acaba bir sonraki nerede olabilir? Honolulu? Kosta Rika? Bekleyip hep birlikte göreceğiz :)

Sevgiler,
Şirin

20 Haziran 2011 Pazartesi

Yepyeni bir eğitim sitesi: www.siralamam.com


Herkese merhaba,

Sınav streslerinin arttığı şu dönemde, sizi tam da bu konuya uygun bir siteyle tanıştırıyoruz: www.siralamam.com. Sitenin kurucuları, sınav sisteminin öğrenciler üzerindeki etkileri konusunda uzman olan ve eğitim koçluğu üzerine çalışan Yrd.Doç.Dr.Bülent Yılmaz ve Uzman Öğretmen Fatma Akgün Yılmaz. Bu siteyi kurmalarındaki tek amaç ise sınav sürecinde öğrencilerin sınavlara hazırlanırken yaşadıklarını, lisede alan ve meslek seçimleri sırasında aile içerisinde yaşanan ortamları çok iyi analiz edip, yaşanabilecek sıkıntıları ve stresleri minimuma indirgemek...

Sitede ne gibi konular bulabilirsiniz?

www.siralamam.com adlı sitede; gireceğiniz sınavlar hakkında bilgiler, CEO'lardan geleceğinize yön verecek tavsiyeler, seçeceğiniz okullar hakkında detaylar ve tabii ki uzman kadrodan danışmanlık bilgilerini alabilirsiniz.

Siteye, birçok başarılı yönetici yazı yazıyor. EF Uluslararası Dil Merkezleri Türkiye Genel Müdürü Mehlika Babaoğlu'nun yazısını burayı tıklayarak okuyabilirsiniz.

Stressiz, başarı dolu sınavlar dileriz...

EF Türkiye

19 Haziran 2011 Pazar

Tüm babaların Babalar Günü kutlu Olsun...

Hemen hemen hepimizin idolü, babalarımızın günü bugün! İster bir armağanla isterseniz içten bir öpücükle, hadi gidin onları ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin :)

EF Uluslararası Dil Merkezleri olarak, tüm babaların Babalar Günü'nü kutluyoruz...

15 Haziran 2011 Çarşamba

Yaz döneminde eğitim alacaklar için YURTDIŞI zamanı :)


Herkese merhaba,

Yazın EF'le yurtdışı eğitim almak için karar veren ve kaydını yaptıran birçok öğrencimiz, seçtikleri ülkede eğitim almak için geri sayıma başladı. Hatta eğitimlerine başlayanlar bile var.

Önümüzdeki haftalarda giden öğrencilerimizin sayısı oldukça artacak. Umarız hepiniz harika vakit geçirirsiniz. Döndüğünüzde yabancı dilinizin ne kadar geliştiğine kendiniz bile şaşıracaksınız! :)

Kimileri İngiltere'de bir merkeze giderken, kimileri bu yaz Amerika'yı, Fransa'yı, Malta'yı, Almanya'yı ve daha sayamadığımız diğer EF merkezlerini keşfetmeyi seçti. Sizin seçiminiz hangisi?

Bilgisayar karşısında oturuyor ve yurtdışında eğitim almak için can atıyorsanız bir an önce bizi arayın. Gelin, yurtdışı eğitimle ilgili hayallerinizi gerçeğe dönüştürelim...

Gidecek öğrencilerimize şimdiden iyi yolculuklar, keyifli eğitimler :)

Sevgiler,

EF Türkiye

13 Haziran 2011 Pazartesi

İlginç tasarımlar...

Endüstriyel tasarım sektörü gün geçtikte gelişiyor, değişiyor... Karşınıza öyle ürünler çıkıyor ki şaşırıyorsunuz. Bu ürünler hem şıklıklarıyla hem de fonksiyonel yapılarıyla dikkat çekiyor. Sizin için seçtiklerimize bir göz atmak ister misiniz?

Sahip olacağınız en şık ayakkabı!

Eminim 3M'i duymuşsunuzdur ya da en azından Post-it ya da Scotch Bride gibi bir markasını... 3M, farklı birçok sektörde lider markaları olan global bir şirket. Scotch® da bu markalardan biri.

Özellikle yaratıcı ürünleriyle tanınan Scotch®'un ilginç bir ürünü var. Bu ürün, en çok modaseverlerin ilgisini çekiyor. Aslında bir bantlık olan ürün; kırmızı, şık bir bayan ayakkabısı şeklinde... Masamızın üzerinde böyle eğlenceli bir şey olması hoş olmaz mıydı? :)

Hatta kalın lütfen!



Ne zamandır elinize böyle eski tip bir ahize almadınız? Epey olmuştur herhalde... Yubz'un bu özel ürünü; cep telefonunuzu evde, ofiste ya da sokakta kullanmanızın yeni şık yolu...

Renkli ve eski tip bir telefon ahizesi gibi görünen bu ürün, aslında direkt olarak cep telefonuna bağlı çalışıyor. Üstelik; sadece cep telefonuyla değil, aynı zamanda Skype gibi programlarla dizüstü bilgisayarınızla da bağlantı kurabiliyor. Nostalji teknolojiyle buluşunca böyle güzel oluyor :)

Bayanlar, müjde!

Hey siz! Bahar indiriminden aldığı topuklu mavi süet ayakkabıya dolabında yer bulamayan bayan! Evde kriz yaşamaya, dolapları teker teker indirim yeni ayakkabınıza yer aramaya gerek yok. Bu haber tam da size göre :) Rakku Design'ın sizin için harika bir ürünü var!

Rakku Degisn'ın ödüllü ürünü Shoe Wheel (ayakkabı tekerleği); ayakkabılarınızı hasar görmeden saklamak ve hangi ayakkabınızın nerede olduğunu unutmamak için gerçekten de harika bir yöntem! Sizce de öyle değil mi?

Kimbilir, yurtdışında bu tarz daha ne örnekler vardır... Kendiniz gidip yerinde görmeye ne dersiniz? EF'in 16 ülkedeki 40'tan fazla merkezinde okuyan öğrenciler; eğitim aldıkları ülkeleri sadece kültürel veya sosyal anlamda değil, aynı zamanda moda ve endüstriyel tasarım anlamında da keşfediyor. Siz de keşfetmek isterseniz, EF'e bekleriz :)

Sevgiler,

Kübra

8 Haziran 2011 Çarşamba

Şanslı Masa'da yarışanlar gerçekten şanslı mı dersiniz?

Sevgiliniz, “Tek taş aldım” diye size okey taşı hediye etse? Ya da bir anda çok güzel bir kafenin koltuklarında bağıra çağıra şarkı söylese ne yapardınız?

Evet, evet doğru tahmin ettiniz. Bugünkü yazımız tam da Türkiye’nin günlerdir konuştuğu, Kanal D’de yayımlanan “Şanslı Masa” hakkında. Sinan Çalışkanoğlu ve Orçun Kaptan’ın moderatörlüğünü yaptıkları programda; bir mekânda, şanslı masayı seçip kameralarını gizleyen ekip, partneriyle birlikte yarışmacıyı belirliyor. Ve ansızın yarışmacıyı çağırıp, partnerinin haberi olmadan ona bir kulaklık veriyor. Bu sayede yarışmacı ile iletişim kuruluyor. Yarışmacıya, kulaklık aracılığıyla görevler veriliyor ve akabinde de yarışma başlıyor. Yarışmacılar bazen karşısındakine yalanlar, bazen de restoranın içinde şarkılar söylüyor. Karşısındakinin tahammül sınırlarını zorlayan yarışmacılar, etapların hepsini geçmeleri takdirde 5000 lira kazanıyor.

Bu programın orjinallari daha önce yurtdışında birçok kez denenmiş ama galiba hiçbiri Türkiye’deki kadar ilgi görmemiş. Siz hiç yurtdışında böyle bir olaya tanıklık ettiniz mi? EF okullarıyla yurtdışında eğitime giderseniz, belki siz de şanslı masaya denk gelirsiniz, ne dersiniz?

Hepinize şanslı günler diliyorum :)

Şirin

7 Haziran 2011 Salı

İyi ki doğduuukkk!!!!!


İyi ki doğduukk, gördünüz mü 1 yaşında olduk :)))

Blogumuzu okuyan, yorum bırakan, arkadaşlarıyla paylaşan herkese çok çok teşekkür ediyoruz! Eğlenceli ve yararlı yazılar yayınlamaya devam edeceğiz, elbette sizlerin desteğiyle...

Bu arada doğum günümüz şerefine, bu yazıya bugün yorum yazan herkese 1 aylık online İngilizce eğitim şifresi hediye ediyoruz! Şifreler e-mailinize gönderileceği için, e-mail adreslerinizi yazmayı sakın unutmayın! ;)

Sevgiler,

EF Türkiye

6 Haziran 2011 Pazartesi

Hangi ülke nesiyle meşhur?

Öyle şeyler vardır ki; artık adı, bulunduğu ülkeyle özdeşleşmiştir. Bu bir yer de olabilir, yemek de, spor da... Örneğin; "kahve" demeyiz de "Türk kahvesi" deriz. Çünkü artık Türk kahvesi; kahveden öte, daha başka bir şey olmuştur. Tadıyla, kokusuyla, algısıyla bambaşka bir şeydir...

Daha bunun gibi birçok örnek verilebilir. Hangi ülke nesiyle meşhur, biliyor musunuz? Ya da hiç düşündünüz mü? Biz düşündük, aklımıza gelenleri sıraladık. Buyrun bakalım, karşınızda ülkelerin meşhur oldukları şeyler...

Dünyaca ünlü İtalyan pizzası, bizim futbolumuzla hiç alakası olmayan Amerikan futbolu, leziz Malta eriği ya da kahraman Malta şövalyeleri, sofistike Fransız şarabı, karışık Rus salatası, el yapımı Boşnak böreği, deniz mahsullü İspanyol pilavı, meşhur İsviçre çikolatası, çocukların çok sevmediği Brüksel lahanası :), dinlendirici Fin hamamı, egzotik Hindistan cevizi, pahalı Havana purosu, klasik İngiliz çayı...


Aslında hepsi de gün içerisinde bir şekilde duyduğumuz, dile yerleşmiş tamlamalar... Elbette, bütün bu saydıklarımızı yerinde görmek, tatmak gibisi yok! Eğer EF Uluslararası Dil Merkezleri'nin bir öğrencisiyseniz; Roma okulumuzda okurken İtalyan pizzasını tadabilir, Amerika'daki okullarımızdan birindeyseniz Amerikan futbolu oynamayı öğrenebilir, Malta'daki okulumuzda öğrenciyseniz Malta şövalyelerini kendi gözlerinizle görebilir, Fransa'daki okullarımızdan birindeyseniz Fransız şarabını yerinde tadabilir, İspanya'daki okullarımızdan birindeyseniz deniz mahsullü İspanyol pilavını deneyebilir, İngiltere'deki okullarımızda eğitim alıyorsanız saat 5'te İngilizlerin "çay zamanı"na katılabilirsiniz...

Siz de bu tarz örnekler biliyorsanız, yorumlarınızı bekleriz! :)

Sevgiler,

Kübra

3 Haziran 2011 Cuma

Akademik Yıl Veda Partisi!

EF Kosta Rika Okul Müdürü Melisa Soto'nun ilk mektubunu hatırlarsınız sanıyoruz. Kosta Rika'nın ne kadar güzel bir yer olduğunu öyle güzel bir dille anlatmış ki, tadı damağımızda kalmıştı. Şimdi Melisa'dan bir mektup daha var! Bize kısaca Akademik Yıl öğrencilerine özel düzenledikleri veda partisini anlatıyor. Bakın neler diyor...

***

Herkese merhaba,

İkinci bir mektupla yine karşınızdayım! EF Akademik Yıl öğrencilerimize veda etme zamanı geldi... Geçen hafta veda partisi vardı. Tüm ekip, partide Akademik Yıl öğrencilerimizle birlikte çok eğlendik.


Akademik Yıl öğrencilerimiz EF Yearbook yarışması kapsamında çok güzel bir resmi sunum hazırladı, çalışmalarından büyük gurur duyuyoruz! Videoyu izlemek isterseniz buraya tıklayarak ulaşabilir ve onlara oy verebilirsiniz.


Yarışmaya katılan öğrencileri yukarıdaki resimde görebilirsiniz. Tüm Akademik Yıl öğrencilerimizi gerçekten çok özleyeceğiz!

Şimdi ise Eylül'de başlayacak yeni Akademik Yıl öğrencileri için hazırlık vakti! :) Türkiye'den öğrencileri de bekliyoruz!

Sevgiler,

Melisa Soto
EF Kosta Rika Okul Müdürü

1 Haziran 2011 Çarşamba

İnsanlar ve atlar arasındaki uyum: Zingaro

Hayatınızda hiç bir at tiyatrosu izlediniz mi? Kulağa sizce de ilginç gelmiyor mu? Eğer merak ediyorsanız, Zingaro tiyatrosunu görmenizi tavsiye ederiz…

1984 yılında Bartabas tarafından kurulan Zingaro, 36 tane özel yetiştirilmiş yetenekli at, 16 dansçı ve 15 Roman müzisyenden oluşuyor. Tiyatronun ismi; Bartabas’ın atı Zingaro’dan geliyor. Zingaro, İspanyolca’da ”çingene” anlamına geliyor.

Zingaro bugüne kadar Chimere, Exlipse, Triptyk ve Battuta gibi birçok inanılmaz gösteri gerçekleştirdi. Bu grup; sadece Fransa’da yer alan bir at tiyatrosu grubu değil, aynı zamanda dünya çapında da ün sahibi… Avrupa içi ve dışında birçok ülkede gösterilerini gerçekleştirdiler.

Zingaro; 2006 yılında “Battuta” isimli gösterisinin dünya prömiyerini, İstinye’de bulunan S Uluslararası Binicilik Merkezi’nin açılışı sebebiyle İstanbul’da gerçekleştirdi. Gösteriye katılım oldukça yüksekti. Yaptıkları inanılmaz şov ise uzun süre akıllardan gitmedi.

Düşünüyoruz da; şu anda EF Paris veya EF Nice okullarında okuyan öğrenciler, Zingaro'nun şovlarını görmeye gidebilir.

Türkiye'dekiler! Siz de kaçırdık diye üzülmeyin. Belki bir gün yine Türkiye'ye gelirler, kim bilir? :)

Sevgilerimizle,

EF Türkiye