30 Haziran 2010 Çarşamba

Bir “Teyze-Yeğen” hikayesi...

“Teyzeeee, sene başında çok istekliydim ama şimdi gün yaklaşınca korkmaya başladım. Ne yapacağım ben İngiltere’de tek başıma? Ya konuşamazsam, ya orayı sevmezsem???”

Yeğenim Ezgi, Bournemouth’a gitmeden 2 hafta önce Facebook’taki sayfasına bu cümleleri yazmıştı. İlk defa ailesinden ayrılıyordu, İngilizcesini geliştireceği ve yeni arkadaşlar edineceği için heyecanlı olmasının yanısıra bir o kadar da endişeliydi.

Bournemouth’a gidişinin 2. günü, bu sefer şu satırlar süsledi Facebook’taki sayfasını: “Bu şehir bizim Ege sahillerimiz gibi… Sokaklarında yürümek çok keyifli; sahilde oyun oynamak, hazine avcılığı yapmak… Hayat Bournemouth’ta çoooook güzel :)”

Bournemouth, yeğenimin dediği gibi gerçekten de çok güzel bir yer. İngiltere’nin güney bölgesinde bulunan sahil şehirlerinden biri... Özellikle Akdeniz kültürüne alışkın kişiler için çok uygun. Türk öğrencilerin deyimiyle “İngiltere’nin Bodrum’u”... Şehri yürüyerek gezmek ve keşfetmek mümkün. Yaz aylarında Bournemouth sahillerinde sürekli aktiviteler yapılıyor. Bu yüzden, yaz kampı için orada bulunan öğrencilerin yanısıra, çocuklarıyla tatil yapmak isteyen İngilizlerin de tercih ettiği bir şehir...

EF’in dil okulu, şehrin merkezine 5 dakika yürüme mesafesinde. Okulun bahçesi yemyeşil; okul idaresi, bahçeyi öğrencilerin arkadaşlıklarını geliştirebilecekleri aktiviteler için kullanıyor. Yeğenim Ezgi, ilk haftanın sonunda 80 farklı ülkeden gelen arkadaşlarına mangal kültürünü öğretmiş :)

EF Bournemouth, 2009 yılında öğrenciler tarafından yapılan değerlendirmede “En İyi Okul” ödülünü aldı. 13-18 yaş grubu öğrencilerin okulda vakit geçirmekten keyif almalarının en önemli sebebi, 3 katlı okul binasının içinin rengarenk boyalı olması...

Sonuç olarak; giderken vazgeçmeyi düşünen yeğenim, 3 haftalık deneyiminin sonunda kalbini Bournemouth’ta bırakarak döndüğünü yazdı geçen hafta Facebook sayfasına... Bakalım bir dahaki yurtdışı eğitim macerası nerede olacak???

Mehlika Babaoğlu

28 Haziran 2010 Pazartesi

Birisi moda mı dedi?

Moda nedir? Kime göre güzeldir, neye göre “trendy”dir? Bence moda kendini ifade edebilmektir... Bir gün cıvıl cıvıl renkler içinde olursunuz, bir gün siyahlara bürünürsünüz. Yazın sıcağında çizme de giyebilirsiniz, karların altında flip-flop’larınızı da... Hepsi ama hepsi ruh haliyle bağlantılıdır bana göre. Çok umutsuz olduğunuz bir günde sanmıyorum ki maviler, pembeler, yeşiller giymiş olun; ama bir de kendinizi en mutlu olarak düşündüğünüz anlara gidin ve her şey nasıl da değişiyor görün...

Peki her şey tamam da, bu uçuk kaçık tasarımlar da ne oluyor? Bunlar hangi ruh hali içerisinde tasarlanıyor; hadi tasarlandı, insanlar bunları nasıl giyiyor diyebilirsiniz. İşte burada devreye eğitim giriyor. Moda konusunda, ucundan köşesinden de olsa, mutlaka eğitim almak gerekiyor. Bu konu üzerine yurtdışında eğitim alan arkadaşlarım şöyle diyor: “Eğer okuluna gitmişse insan bu işin, o zaman çok iyi bilir ‘moda insanı’, ‘tasarım insanı’ nasıl olunur. Sabah ve akşam nasıl birbirine karışır, 60 saat hiç uyumadan çalışılınca nasıl ayaklara geçici felç iner :) Ama nasıl da güzeldir bilinçli olarak ortaya bir şeyler çıkarmak... Moda dünyasının tozunu yutmak, birbirinden güzel organizasyonlarda görev almak nasıl da şevklendirir insanı!”

Konu moda olunca, Paris ve New York’tan bahsetmemek olmaz. Bu iki şehrin de farklı bir büyüsü vardır çoğu insana göre... Birisi “Parisienne” ruhu temsil ederken, diğeri sokak modasını yansıtır ultra şık kıyafetlerinde. Paris’in zerafeti ve şıklığı Eiffel Kulesi’nden belli etmez mi kendini ilk anda? Geceleri parlayan o devasa kule, nasıl da çekiverir insanı modanın kalbine. Peki ya New York? Sex&The City ve Gossip Girl’deki karakterlerin etkisi var mıdır acaba bu tercihte? Kesinlikle! Carrie’nin giydiği ayakkabılar, Samantha’nın trençkotları, Charlotte’ın elbiseleri ve Miranda’nın tam da işine uygun kıyafetleri… Birer idol oldular hayatımızda. Son zamanların en ünlü gençlik dizisi Gossip Girl oyuncularının; özendiren, adeta New York için uçak bileti almaya sevkeden çantalarına, kıyafetlerine, takılarına, Blair’ın artık fenomen haline gelen saç bantlarına ne demeli? Hadi itiraf edelim, hepimiz New York’ta bir süreliğine de olsa bulunmak istedik!


Bu durumda denebilecek tek bir şey var: “İstikamet New York!” Moda dünyasıyla ilgiliyseniz ve bu dünyanın içinde gerçekten neler olup bittiğini merak ediyorsanız, EF Uluslararası Dil Okulları’nın New York’ta sunulan “Fashion&Design” sertifika programına katılma vaktiniz gelmiştir. EF dil okulunun rahat atmosferiyle yurtdışı eğitimin keyfine varırken, kimbilir belki de ünlü yıldızlarla aynı havayı solursunuz…

İyi eğitimler... Ya da “iyi alışverişler” mi demeliydim?? :)

Şirin Yurttaş

23 Haziran 2010 Çarşamba

Müjdemizi isteriz...


Sizlere güzel bir haberimiz var... EF Uluslararası Dil Okulları olarak, Taksim ofisimizden sonra, İstanbul Anadolu yakasında oturanlar için Bağdat Caddesi’nde yeni bir ofis açtık. Yeni ofisimiz, Suadiye'de Derishow mağazasının hemen üst katında. Cıvıl cıvıl bir cadde üzerinde olmanın verdiği neşeyle, sizleri yeni ofisimize bekliyoruz. Hem tanışmak, hem de gelecekteki yurtdışı eğitim planlarınız konusunda yardımcı olmak için...

EF Suadiye ofisimizin adresi: Bağdat Cad. No:405 Kat:2 D: 4 Suadiye
Telefonumuz: 0216 363 33 15

Mutlaka bekliyoruz!

21 Haziran 2010 Pazartesi

Bir Fransız Rüyası...

Nice... İsmini eski Yunanca’daki zafer anlamına gelen “nike” sözcüğünden almış. Gerçekten de insan kendini bu şehirde birçok zaferi kazanmışçasına mutlu hissediyor. Nice, Fransa için en önemli turizm merkezlerinden birisi; benim içinse eşsiz manzarası, yol boyunca uzanan ve adeta sizi içine çeken palmiye ağaçları, turkuaz renkli deniziyle bir kez tecrübe ettiyseniz hayatınızın sonuna kadar tekrar gitmenin hayallerini kuracağınız şehir... Havaalanından çıkar çıkmaz sıcağın karşıladığı kent, birkaç adım sonra yeşilin maviyle buluşmasıyla rahat bir nefes aldırır insana... Fransız Rivierası’nda bir yaz turu atmak istiyorsanız eğer, ilk uğramanız gereken duraktır Nice. Nitekim birçoğumuzun okuduğu, kendine dersler çıkardığı ünlü roman “Küçük Prens”in yazarının en sevdiği şehir olmuştur. Kimbilir belki de Küçük Prens’in doğduğu şehirdir...

Monaco ve Cannes’ın tam ortasında olması ve ulaşımının kolaylığı, herkesin Nice’i görmek istemesindeki belli başlı nedenlerden biridir sanırım. Trenle yarım saat içerisinde ulaşabileceğiniz Monaco ve Cannes’da denizin tadını doyasıya çıkarmadan dönmemenizi öneririm. Beyaz kumlar ve yüksek sosyetenin sahip olduğu yatlar, size bambaşka bir dünyanın kapılarını açacak. Nice’e gittiyseniz eğer, “Promenade des Anglais” adlı sahil yolundan yürümemiş olmanız neredeyse imkansızdır. “İngilizlerin Yolu” anlamına gelen bu sahil yolunda; güneşlenenleri, paten kayanları ve yürüyüş yapanları görüp kendinizi film setinde gibi hissedebilirsiniz. Film seti demişken, Nice’i mesken tutan ünlüleri söylemeden geçmek olmaz. Elton John ve Madonna gibi birçok ünlünün bu temiz şehirde evi bulunuyor. Ayrıca, St. Tropez gibi bir adaya da yakın olduğu için, özellikle yaz dönemleri çokça ünlüye ev sahipliği yapıyor.


“Şehir içinde şehir”! Nice’in bir başka özelliği de eskiyi ve yeniyi bir arada yaşatıyor olmasıdır. Bu cümle size biraz karmaşık gelmiş olabilir; hemen şöyle açıklayayım: Şehrin içinde bir de “Vieux Nice” (Eski Nice) adı verilen 2. bir kısım var. Şehir ilk kez bu tarafta kurulmuş; bu yüzden de tarihi güzelliklerinin çoğu burada. Sahile yakınlığıyla genç kesimin daha çok ilgisini çeken şehrin bu tarafı yaz-kış oldukça hareketli oluyor. Dil okullarına ve üniversiteye yakın oluşu da gençlerin Vieux Nice’i keşfetmelerinde büyük bir etken olarak göze çarpıyor.

Yaz dönemini hem tatil hem de eğitimle geçirmek isteyenler, EF Uluslararası Dil Okulları'nın Nice’te bulunan dil okullarına bir göz atmalılar. Yurtdışı eğitim için Nice şehrini tercih eden öğrencilerin sayısının her gün artıyor olması, sizin için bir avantaj... Fransızcanızı geliştirmek, tatil yapmak, geçmişi ve bugünü birarada yaşamak istiyorsanız, EF Nice tam size göre!

Keyifli hayaller... Au revoir!

Şirin Yurttaş

14 Haziran 2010 Pazartesi

Festival zamanı...

Yaz mevsiminin gelişiyle, açıkhava konserleri ve festivaller tüm dünyada son hızla devam ediyor. Her yıl olduğu gibi birçok festivale ev sahipliği yapan İstanbul’da, Haziran ayında Efes Pilsen One Love Müzik Festivali, Sonipshede, 38. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali ve 17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali ile gerçekleştirilecek.

19–20 Haziran’da Santral İstanbul’da gerçekleşecek olan Efes One Love Müzik Festivali’nde; Groove Armada, Fischerspooner, The Whitest Boy Alive, Sattas, Multitap, The Ting Tings, Sophie Ellis - Bextor, Wild Beasts, İlhan Erşahin’s İstanbul Sessions featuring Erik Truffaz, The Revolters ve Gizli Özne sahne alacak. Her sene kaliteli isimleri konuk eden festivalin, bu sene dönüm noktasını yaşayacağı söyleniyor.

Haziran ayı sonunda gerçekleşecek Sonipshede Festivali’ne katılacaklar ise Anathema, Manowar, Hayko Cepkin, Volbeat, Murder King, Metallica, Slayer, Megadeth, Athrax, Foma, Green, Rammstein, Pentagram, Stone Sour, Orphaned Land, Blacktooth… Metal müzik tutkunlarının yaşayacağı bu muhteşem gece de heyecanla beklenen etkinlikler arasında yer alıyor. Bunu takiben; dünyanın dört bir yanından müzisyenlerin sahne alacağı 38. Uluslararası İstanbul Müzik Festivali başlayacak. Yaklaşık 1000 yerli ve yabancı sanatçıyı ağırlayacak festival programında bu yıl; senfoni ve oda orkestraları, vokal konserler, oda müziği, resitaller olmak üzere 20’ye yakın konser verilecek.

17. Uluslararası İstanbul Caz Festivali, 1-20 Temmuz tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Her zamanki gibi birbirinden çarpıcı isimlerin yer alacağı festival programında sunulacak sürpriz etkinlikler ve yeniliklerle; İstanbul, yine bir Caz kentine dönüşecek.


İstanbul’da gençlere yönelik birbirinden özel sanatsal etkinlikler devam ederken; yurtdışındaki konserler de bir o kadar dikkat çekiyor. Bunlardan ilk göze çarpanı; EF Uluslararası Dil Okulları’nın öğrencilerine sunduğu Bob Sinclar konseri… EF, öğrencilere yurtdışında eğitimden çok daha fazlasını sunuyor. Dil kurslarına devam eden öğrenciler, EF’in düzenlediği keyifli etkinliklere katılma imkanı da buluyor. EF Summeranza featuring Bob Sinclar etkinliği, hem tatil hem eğitim düşünen öğrenciler için muhteşem bir fırsat!
12 Temmuz’da Londra’da ve 13 Temmuz’da Malta’da konser verecek olan dünyaca ünlü Fransız DJ, yine her zamanki büyüleyici performansıyla öğrencilere en büyük motivasyonu yaşatacak gibi görünüyor. Bu fırsatı yakalamak isteyen öğrenciler, http://www.ef.com/summeranza adresine girerek konuyla ilgili ayrıntılı bilgi alabilir.

Eğitim alırken eğlenmenin tadını çıkarın!

Deniz Vural

9 Haziran 2010 Çarşamba

Afrika'nın Beyaz İncisi: Cape Town


Afrika denildiğinde zihnimizde çağrıştırdığı şeyler genellikle hep aynıdır. Vahşi hayvanlar, kabileler, uçsuz bucaksız çöller, safariler ve sıcak... Ancak konu Güney Afrika ve özellikle Cape Town olunca, bu tablo oldukça farklılaşıyor. Zira ayak basacağınız şehir; sadece Afrika’nın değil, dünyanın en güzel şehirlerinden biri olarak değerlendiriliyor. 1488'de Portekizli kaşif Bartelemeu Dias tarafından keşfedilen şehir, şu zamana kadar Boerler ve İngilizler de dahil olmak üzere bir çok medeniyete ev sahipliği yaptı. 1652 yılında Afrika’da kurulmuş ilk Avrupa yerleşimi olan Cape Town, Güney Afrika Birliği kurulduktan sonra ülkenin yasama başkenti oldu ve stratejik bir önem kazandı.

Şehrin gezilip görülecek en güzel yerleri Robben Adası ve Müzesi, Masa Dağı, Ceomel Anıtı ve Ümit Burnu olarak sıralanabilir. Şehirle özdeşleşmiş olan 1.086 metre yüksekliğindeki Masa Dağı’na teleferikle çıkabilir (ki gerçekten masa gibi dümdüz köşeli bir dağdır), Ümit Burnu’na giderek hem Hint hem de Atlantik okyanusunda yüzme şansına erişebilir, Fransız göçmenlerin kurduğu bağ evlerini gezebilir ve dünyanın en güzel şaraplarını tadabilirsiniz.

1.3 milyon nüfuslu Cape Town'da genellikle Akdeniz iklimi hakim olmakla birlikte; sıcaklık, kışları 18°C civarında, yazları ise 25°C - 27°C civarında seyreder. Tabii ki yarıkürenin oldukça güneyinde bulunması nedeniyle bizim kışımızın oranın yazı, yazımızın ise oranın kışı olduğunu ve iklimlerin tersine seyrettiğini unutmamak gerekir.

Cape Town’da dil eğitimi konusu ise son yılların en çok yükselen trendlerinden biri olarak kabul ediliyor. Zira Cape Town, Afrika’nın genel yapısından uzak ve son derece modern atmosferi, farklı kültürleri aynı potada eriten fakat birbirine karıştırmayan eklektik yaşam tarzı ve 5.000’in üzerinde bitki ile binlerce değişik tür hayvandan oluşan vahşi yaşamı sayesinde, sizlere adeta bir belgesel ortamında eğitim olanağı sağlıyor. Ayrıca yurtdışında eğitim almak dışında, bu sene Cape Town’a gitmek için harika bir neden daha var! Şehir, 11 Haziran Cuma günü 9 muhteşem stadyumla kapılarını 2010 Dünya Kupası’na açıyor ve sporseverleri futbol heyecanına davet ediyor. Ajax Cape Town, Santos ve Vasco Da Gama gibi takımları liginde barındıran Cape Town, birçok dünya takımına profesyonel futbolcu yetiştiren oldukça başarılı bir lige de sahip. Güney Afrika 2010’un maskotu olan leopar Zakumi ise ülkenin milli takımının resmi renkleri olan sarı ve yeşillere bezeli, oldukça sevimli bir kahraman ve muhtemelen bu yaz onu epey sık göreceğiz.

EF Uluslararası Dil Okulları farkıyla Cape Town deneyimini yaşamak ve 2010 Dünya Kupası gibi harika bir spor olayını kaçırmamak gerçekten bir ayrıcalık! Güney Afrika Cumhuriyeti, 1 aya kadar olan süreli kalışlarda vize talep etmiyor ve EF'in Cape Town’daki dil kursu, harika manzarası ve birinci sınıf kadrosuyla Türk öğrencileri ağırlamak için sabırsızlanıyor. Kültür, doğa ve büyük şehir yaşamının harika bir bileşimi olan bu şehri EF farkıyla keşfederek, hem harika bir eğitime, hem de ömür boyu unutulmayacak anılara sahip olabilirsiniz. Üstelik ömrünüzde bir kez tanık olabileceğiniz böylesine önemli bir spor olayını yerinde izleyerek…

Cape Town'ın keyfini doya doya yaşamanız dileğiyle...

Nurkan Sever

7 Haziran 2010 Pazartesi

Rüyalar ülkesinin cennet diyarı: California


Kim bilir kaç kez duyduk ismini, kaç kez izledik orada geçen filmleri, dizileri… Kaç kez dinledik Hotel California ya da California Dreamin’ şarkılarını… Herhalde adına en çok şarkı yazılan yerdir California. Neden mi? Tahmin etmek hiç de zor değil. Çünkü bu eyalet, rüyalar ülkesinin cennet diyarı…

Amerika’nın batı yakasında yer alan California, ziyaretçilerine birbirinden güzel seçenekler sunuyor. Ünlüler şehri Los Angeles’ı, Amerika’nın en güzel şehri kabul edilen San Diego’yu, sahilleriyle ünlü Santa Barbara’yı, hippilerin şehri San Fransisco’yu görmek büyük bir ayrıcalık… Ayrıca, her ne kadar California’ya bağlı olmasa da, kısa bir araba yolculuğuyla hiç uyumayan şehir Las Vegas’ı görmek de mümkün…

California hakkında birkaç ilginç bilgiye ne dersiniz? California’nın;

• Amerika'nın en kalabalık eyaleti olduğunu,
• Nüfusunun 3’te 1’inden fazlasını Latin kökenlilerin oluşturduğunu,
• Genelde sıcak tropikal bir iklime sahip olduğunu ve özellikle güney bölgelerinin 4 mevsim boyunca güneşli olduğunu,
• Eşsiz sahilleriyle tam bir sörf cenneti olduğunu,
• Los Angeles Lakers, Hidayet Türkoğlu’nun bir dönem oynadığı Sacramento Kings gibi NBA’de yer alan güçlü takımlara sahip olduğunu,
• 1994 FIFA Dünya Kupası’nın yanı sıra, 1960 Kış Olimpiyatları, 1932 ve 1984 Yaz Olimpiyatları’na da ev sahipliği yaptığını,
• Simgesinin boz ayı olduğunu ve bu simgenin bayrağında da yer aldığını,
• Valisinin, ünlü sinema sanatçısı Arnold Schwarzenegger olduğunu,

biliyor muydunuz?

Şimdi gözlerinizi kapatın ve kendinizi Los Angeles sokaklarında hayal edin. Sinemanın kalbi Hollywood’da o ünlü bulvarda yürüdüğünüzü, Beverly Hills’de ünlülerin evlerini gördüğünüzü… Ya da San Diego’da olduğunuzu hayal edin. O eşsiz sahillerde okyanusu seyrederek güneşin tadını çıkardığınızı… Nasıl? Hayal etmek bile heyecan verici, değil mi? Bir de bütün bu güzelliklerin yanı sıra kendinize yatırım yaptığınızı ve İngilizce öğrendiğinizi düşünün. Eğlenerek, gezerek, güzelliklerin tadını çıkararak…

Yurtdışında eğitim almak güzel ama itiraf etmek gerekirse, dil eğitiminin yanı sıra, çoğumuz biraz da eğlenmek ve gezmek için gideriz yurtdışına, öyle değil mi? Eee haksız da sayılmayız. Çünkü bu, büyük bir fırsat ve bambaşka bir deneyim… İşte EF’in California’daki dil kurslarını tercih etmek, bu açıdan doğru bir seçim! California’da 4 okulu bulunan EF Uluslararası Dil Okulları, size hayatınızın macerasını yaşatmak için hazır bekliyor!

Diyelim ki, dil kursu için EF San Diego’ya gittiniz. İster dil öğrenmek, ister mesleki sertifika programlarına katılmak için gidin. Orada birbirinden cana yakın ve profesyonel eğitimciler bulacaksınız. İngilizceyi, kendi anadili olan öğretmenlerden öğreneceksiniz. Farklı kültürlerle tanışacak, uluslar arası bir deneyim yaşayacaksınız. Üstelik, mutlaka görülmesi gereken bir sürü yer var. Oralara kadar gitmişken, okyanus dünyasını gözler önüne seren Sea World’ü ya da dünyaca ünlü San Diego Hayvanat Bahçesi’ni görmeden dönmek olur mu?

Sonuç olarak, dil eğitimi gerçekten önemli ama sıkıcı veya monoton olmak zorunda değil. Hem eğitimsel anlamda başarılı, hem de eğlenceli olan seçenekler de var. EF gibi...

Keyifli eğitimler…

Kübra Çorapçı