Ne hayatlarımız her zaman eğlenceli, ne de dünyada her şey güllük gülistanlık... Dünyada yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu aşikar. Ama gerçek olan bir şey var ki; o da dünyada her ne kadar savaş, açlık ve felaket olursa olsun, tüm milletleri ortak bir paydada toplayabilen, insanlara bütün dertlerini unutturabilen ve her şartta mutlu edebilen tek bir şey var: FUTBOL!
Şüphesiz hemen hepimiz bir takım tutarız. Futbolu bilelim bilmeyelim, sevelim sevmeyelim; hepimiz tuttuğumuz takımın maç kazanmasına ya da Milli Takım’ın zaferlerine seviniriz. Ama bilenler ve yakından ilgilenenler için futbol, bir spor ya da eğlenceden çok daha fazlasıdır. Bu kesim için futbol, iyi oynandığı sürece her ülkede izlenir ve takip edilir. Tabii dünyada kulüpler bazında bir lig var ki, diğer bütün ulusal liglerden ayrı tutmak lazım...
Bir lig düşünün ki; oyuncularının değeri 3 milyar pound, 2010-2011 sezonu yaz transfer sezonunda şimdiye kadar 275 milyon poundluk transfer yapılmış, kulüplerin yıllık yayın geliri 1,5 milyar pounda yakın.
Eminim hangi ligden bahsettiğimi hepiniz anladınız. Futbolseverler tarafından dünyanın en çok takip edilen ligi; İngiltere Premier Ligi ...
Peki nedir bu ligi bu kadar çekici kılan? Öncelikle takımların kadrolarında bulunan yıldız futbolcular ve tabii ki bu ligin her seviyedeki takımının ortaya koyduğu mücadeleci ve sert futbol... Kim Drogba’yı, Gerrard’ı, Rooney’i izlemekten keyif almaz ki? Ya da maçın son dakikalarında 70m depar atan bir futbolcuya kim hayranlık duymaz?
Özellikle Londra ve Manchester kulüpleri, izleyicisini heyecanlandıran kadrolara sahip. Genelde Manchester United, Chelsea ve Arsenal arasında geçen şampiyonluk mücadelesine, bu sezon Manchester City de dahil olmuş gibi gözüküyor. Özellikle Abu Dhabi United Group'un sahibi Şeyh Mansoor Bin Zayed’in kulübü satın almasından sonra kadrosuna astronomik rakamlarla süper yıldızlar katan takım, şampiyonluğun favorilerinden biri haline geldi. Manchester City, sadece bu transfer döneminde 5 futbolcu için 105 milyon pound ödeyerek transfer piyasasını alt üst etti. City’nin bu kadar güçlenmesi ile Manchester kentinde ezeli City-United rekabeti şimdi çok daha dikkat çekici bir hal aldı.
Sadece bir dakika için gözlerinizi kapatın ve yıldızlar topluluğu iki takımın mücadelesini Old Trafford’da tribünlerden izlediğinizi düşünün veya dünyanın en merakla beklenen derbilerinden olan Arsenal-Manchester United maçını Londra’da Emirates Stadı’nda futbolculara sadece birkaç adım uzaklıktan takip ettiğinizi hayal edin. Rio Ferdinand’ın, Tevez’den gözünüzün önünde topu kapmaya çalıştığını... Nemanja Vidic ile Drogba’nın omuz omuza mücadelesine tribünden şahit olduğunuzu... Peki size bütün bunları farklı milletlerden arkadaşlarınızla yapabileceğinizi ve bunları yaparken de İngilizce öğrenebileceğinizi söyleseydim, ne derdiniz?
İmkansız gibi mi görünüyor? Dünyanın yurtdışı eğitim lideri EF ile değil... EF Uluslararası Dil Okulları, öğrencilerine sadece bir dil eğitimi değil, inanılmaz eğlenceli zaman geçirerek asla unutamayacakları anılar edinme fırsatı yaratıyor. EF’in öğrencilerine sunduğu şehirler arasında tabii ki Londra ve Manchester da var. Hem Londra’nın hem de Manchester’ın en merkezi noktalarında bulunan EF okullarıyla futbolun beşiği sayılan İngiltere’nin en büyük kulüplerinin bulunduğu bu 2 şehirden birine gidip de maça gitmeden dönecek haliniz yok heralde... İnsanın eline bu fırsat kaç kere geçer ki? :)
Mutlaka yaşanması gereken bir deneyim...
Kaan Coşkun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder