Cambridge, çoğumuzun bildiği gibi, üniversitesiyle ünlü bir İngiliz şehri... Ülkenin güneydoğusunda yer alan bu özel şehrin ismi nereden geliyor, önce ondan bahsedelim... Aslında çeşitli varsayımlar var ama en yaygın olanı şu: Cambridge’de bulunan Cam Nehri ve bu nehir üzerinde kurulu olan köprü... Yani Cam-bridge :)
Şehrin tamamı Cambridge Üniversite’sinin etkisinde diyebiliriz. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu okuldan pek çok ünlü isim mezun olmuş. Kimler mi? Türev ve integralin mucidi Isaac Newton, evrim kuramını ortaya atan Charles Darwin, hesap makinesini bulan Charles Babbage, DNA’nın ikili sarmal yapısını bulan bilim adamlarından biri olan James Watson, ünlü şair Lord Byron, Prince Charles, kuantum mekaniği ve kara delikler üzerine çalışan ünlü bilim adamı Stephen Hawking ve daha niceleri...
Cambridge bir de EF okuluyla ünlü :) Şehir merkezine birkaç dakika uzaklıkta bulunan EF Cambridge, klasik bir İngiliz akademik deneyimi yaşamınızı sağlayabilir. Bakın EF Cambridge öğrencileri ne diyor?
“Öğretmenleri çok sevdim. Onların gerçekten çok donanımlı ve harika öğretmenler olduklarını düşünüyorum.” Manuela / Arjantin
“Yanında kaldığım ailenin muhteşem olduğunu söylemek istiyorum. Cambridge’de harika vakit geçirmemi sağladılar!” Elena / Rusya
“EF’i ve okulda çalışanları özlüyorum... Abbey’e, bugün eski ve yeni öğrenciler arasında düzenlediği futbol maçı için teşekkür ederim, sen dünyadaki en iyi Aktivite Koordinatörü’sün!” Abdulmohsin / Suudi Arabistan
EF Cambridge hakkında bilmediğiniz birçok şey olabilir. Örneğin EF Cambridge’in;
• Akademik yönetiminin 25 yılı aşkın demeyime sahip olduğunu,
• Yılın her döneminde 40’ı aşkın farklı ülkeden öğrenciye eğitim verdiğini,
• Öğrencilerinin, değerlendirme anketlerinde öğretmenlere sürekli olarak en yüksek notları verdiğini,
• Ocak 2011 itibarıyla Diploma in Business Management programını sunmaya başlayacağını ve bu programın İngiltere’deki bir üniversitede işletme okumak için hızlı geçiş demek olduğunu,
• Yeni Master English programımız olan “Digital Marketing and Social Media” sertifika programını da sunmaya başladığını,
• Çevredeki diğer okullara göre program çeşitliliği konusunda en geniş yelpazeye sahip olduğunu
biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz :) Kişiselleştirilmiş hizmet ve özen sunan, güleryüzlü, yardımcı ve destekleyici EF Cambridge ekibi; harika bir yurtdışı dil eğitimi sunmak için sizi bekliyor! Siz neyi bekliyorsunuz?
Sevgiler,
EF Türkiye
EF Türkiye ekibinin dünyaya açılan penceresi... Seyahat, spor, sanat ve hayata dair her şey bu blogda!
29 Kasım 2010 Pazartesi
EFormation Türkiye’den yepyeni bir seri...
Merhaba! EFormation Türkiye ekibi olarak, bundan sonra size düzenli aralıklara “Bunları biliyor muydunuz?” isimli yazılar yayınlayacağız. Amacımız, bu yazılar sayesinde EF merkezlerimizin bilmediğiniz özelliklerini vurgulayabilmek…
Cambridge okulumuzla ilgili olacak ilk “Bunları biliyor muydunuz?” yazımızı kaçırmayın. Çok yakında... :) Umarız hoşunuza gider. Şimdiden keyifli okumalar…
Peki siz bizden hangi merkezleri duymak/okumak isterdiniz? Yorumlarınızı bekliyoruz...
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
Cambridge okulumuzla ilgili olacak ilk “Bunları biliyor muydunuz?” yazımızı kaçırmayın. Çok yakında... :) Umarız hoşunuza gider. Şimdiden keyifli okumalar…
Peki siz bizden hangi merkezleri duymak/okumak isterdiniz? Yorumlarınızı bekliyoruz...
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
26 Kasım 2010 Cuma
EF her yerde demiştik... İşte kanıtı!
Uzun bir bayram tatilini değerlendirmenin en keyifli yollarından biri, sanıyorum ki seyahat etmektir. Hele ki en büyük tutkularınızdan biri dünyayı gezmek, yeni kültürler tanımaksa...
Ben de bu uzun sayılabilecek bayram tatilini iş arkadaşımla birlikte bir Orta Avrupa turuna katılarak değerlendirdim. Turumuzun başlangıcı Prag, sonraki uğrak noktamız Viyana, ardından Bratislava ve son durak Budapeşte’ydi. Hava koşullarının da olumlu ilerlemesiyle birlikte günlerimiz biraz yorucu olsa da çok keyifli geçti.
Prag, mükemmel mimarisi ve doğal güzellikleriyle bizi büyüledi ve toprakta yürümüşçesine rahatlamızı sağladı. Vitava Nehri üzerindeki Charles Köprüsü’nde birçok hediyelik eşya satıcısı ve müzisyen vardı. Özellikle Glass Harmonica çalan yaşlı müzisyen, herkesin odak noktası halindeydi. Gezdiğimiz ilginç müzeler ve alınan minik hediyelerle Prag’dan ayrıldık.
Viyana, bizi beklediğimizden daha fazla etkileyen bir şehir oldu. Yine Prag gibi mimarisinin yanında; çok hareketli ve dinamik bir yaşam tarzına sahipti. Her yerde görkemli binalar ve Noel pazarları vardı. Şehir adeta rengarenkti... Noel ağaçlarının ışıltısı ve aydınlatması tüm şehri bir renk cümbüşüne çevirmişti. Birçok yiyecek-içecek ve hediyelik eşya çadırı mevcuttu. Fakat biz akşam yemeğimizi Viyana’nın ünlü şinitzelcisi Figlmüller’de yemeyi tercih ettik ve bu kararımızın ne kadar yerinde olduğunu, o leziz şinitzelleri ve tatlı patates salatasını yiyince çok daha iyi anladık. Şehirdeki ikinci günümüzde Viyana’da yaşayan bir arkadaşımın rehberliğinde Viyana’nın gençlerinin yaşam tarzına da biraz eşlik ettim. “Müzeler Meydanı” olarak isimlendirilen büyük meydanda, onlarca aromalı sıcak şarap çadırı kurulmuştu. Canlı performans sergileyen dj eşliğinde sıcak şaraplarını yudumlayan gençler, bir yandan da arkadaşlarıyla sohbet etme fırsatını yakalıyordu. Bunun yanısıra “TOPKINE” isimli bir kafeyi de ziyaret ettim. Bu kafenin özelliği, kafede arkadaşlarınızla vakit geçirdikten sonra içkilerinizle hemen kafe bünyesinde olan sinemaya geçip film izleyebilmeniz... Menüsünde alkollü ve alkolsüz birçok içki ve bunun lezzetli yemekler barındıran bu kafeyi mutlaka yolunuz düşerse ziyaret etmelisiniz.
Gelelim Viyana’dan Bratislava’ya giden yolculuğumuza... Güzel başlayan hava koşulları 5. günümüzde biraz kötüleşti. Bratislava denen sevimli şehri şemsiyelerimizle gezmek zorunda kaldık :) Ama yine de hepimizin zihninde güzel izler bıraktı... Küçük ve kendi halinde, yaşam koşulları çok uygun ve fiyatları çok ucuz olan bir kentti. Yaşayan insanların yaş ortalaması 60-70 yaş civarındaydı; fakat herkes oldukça güleryüzlü ve pozitifti. Şehrin her tarafında bulunan heykellerin bir tanesinin özelliği, kafasına dokulunulduğunda bu güzel şehri bir kez daha ziyaret edebiliceğinize inanılmasıydı. Önünde uzun sıralar oluşturuldu ve herkes fotoğraf çektirirken, bu durum yerli halkın gülümsemesine neden oldu :)
Bratislava’dan sonraki durağımız, aynı zamanda Orta Avrupa turumuzun son noktası olan Budapeşte’ydi. Buda ve Peşte olmak üzere ortadan Tuna Nehri’yle ikiye ayrılan şehir, Prag ve Viyana gibi mimari açıdan son derece doyurucuydu. Gece aydınlatması konusunda en iyi gece görüntüsüne sahip şehir ünvanını kazanan Budapeşte’nin kaleden görüntüsü son derece keyifliydi. Havanın diğer merkezlere göre biraz daha soğuk olması sebebiyle vaktimizin çoğunu alışveriş merkezlerinde geçirmek durumunda kaldık. Isınmak için de tabii ki kahvelerimizi eksik etmedik. Yine keyifli bir şekilde kahvelerimizi yudumlarken, gülümsememize sebep olan veren bir olay yaşadık. Oturduğumuz kafede yan masada oturan genç çiftin elinde EF Uluslararası Dil Merkezleri'nin broşürleri vardı. EF’te çalışan iki eğitim danışmanı olarak yüzümüzde hemen bir gülümseme oluştu ama onlar neden gülümsediğimizi anlayamadı. Biz; çalıştığımız firmanın bırakın Avrupa’yı, dünyanın her yerinde gerçekten aktif olduğunu bir kez daha görmenin sevincini yaşıyorduk. Bu durumu hemen genç çifte açıkladık. EF’in İstanbul ofislerinde çalıştığımızı, EF’in gerçekten dünyanın her yerinde aktif olduğunu bilmekten ziyade yaşamanın bizim için çok güzel olduğunu belirtmemle birlikte, onlar da gülümsemeye başladı.
Ardından kahvelerimizi bitirip son bir şehir turu yapmaya karar verdik ama karşılaştığımız tablo neşemizi iyice yerine getirmişti. Çevremizi saran EF Paddycab’leri, şehrin ışıklandırmasının altında parıl parıl parlıyordu. Paddycab’ler, şehrin belirli işlek merkezlerine yerleştirilmiş olarak sabit bir şekilde duruyordu; içlerine ise her ürün grubumuzu kapsayan broşürlerimiz konulmuştu. İlgilenen kişiler, burdan diledikleri kadar broşür alabiliyordu. Tabii ki bizler de, EF ailesi mensupları olarak bu anı ölümsüzleştirmek istedik. Hemen bir fotoğraf çekip ardından şehir turumuzu tamamladık. Ve birbirimize şu sözü söyledik “EF gerçekten de her yerde”...
Deniz Vural
Ben de bu uzun sayılabilecek bayram tatilini iş arkadaşımla birlikte bir Orta Avrupa turuna katılarak değerlendirdim. Turumuzun başlangıcı Prag, sonraki uğrak noktamız Viyana, ardından Bratislava ve son durak Budapeşte’ydi. Hava koşullarının da olumlu ilerlemesiyle birlikte günlerimiz biraz yorucu olsa da çok keyifli geçti.
Prag, mükemmel mimarisi ve doğal güzellikleriyle bizi büyüledi ve toprakta yürümüşçesine rahatlamızı sağladı. Vitava Nehri üzerindeki Charles Köprüsü’nde birçok hediyelik eşya satıcısı ve müzisyen vardı. Özellikle Glass Harmonica çalan yaşlı müzisyen, herkesin odak noktası halindeydi. Gezdiğimiz ilginç müzeler ve alınan minik hediyelerle Prag’dan ayrıldık.
Viyana, bizi beklediğimizden daha fazla etkileyen bir şehir oldu. Yine Prag gibi mimarisinin yanında; çok hareketli ve dinamik bir yaşam tarzına sahipti. Her yerde görkemli binalar ve Noel pazarları vardı. Şehir adeta rengarenkti... Noel ağaçlarının ışıltısı ve aydınlatması tüm şehri bir renk cümbüşüne çevirmişti. Birçok yiyecek-içecek ve hediyelik eşya çadırı mevcuttu. Fakat biz akşam yemeğimizi Viyana’nın ünlü şinitzelcisi Figlmüller’de yemeyi tercih ettik ve bu kararımızın ne kadar yerinde olduğunu, o leziz şinitzelleri ve tatlı patates salatasını yiyince çok daha iyi anladık. Şehirdeki ikinci günümüzde Viyana’da yaşayan bir arkadaşımın rehberliğinde Viyana’nın gençlerinin yaşam tarzına da biraz eşlik ettim. “Müzeler Meydanı” olarak isimlendirilen büyük meydanda, onlarca aromalı sıcak şarap çadırı kurulmuştu. Canlı performans sergileyen dj eşliğinde sıcak şaraplarını yudumlayan gençler, bir yandan da arkadaşlarıyla sohbet etme fırsatını yakalıyordu. Bunun yanısıra “TOPKINE” isimli bir kafeyi de ziyaret ettim. Bu kafenin özelliği, kafede arkadaşlarınızla vakit geçirdikten sonra içkilerinizle hemen kafe bünyesinde olan sinemaya geçip film izleyebilmeniz... Menüsünde alkollü ve alkolsüz birçok içki ve bunun lezzetli yemekler barındıran bu kafeyi mutlaka yolunuz düşerse ziyaret etmelisiniz.
Gelelim Viyana’dan Bratislava’ya giden yolculuğumuza... Güzel başlayan hava koşulları 5. günümüzde biraz kötüleşti. Bratislava denen sevimli şehri şemsiyelerimizle gezmek zorunda kaldık :) Ama yine de hepimizin zihninde güzel izler bıraktı... Küçük ve kendi halinde, yaşam koşulları çok uygun ve fiyatları çok ucuz olan bir kentti. Yaşayan insanların yaş ortalaması 60-70 yaş civarındaydı; fakat herkes oldukça güleryüzlü ve pozitifti. Şehrin her tarafında bulunan heykellerin bir tanesinin özelliği, kafasına dokulunulduğunda bu güzel şehri bir kez daha ziyaret edebiliceğinize inanılmasıydı. Önünde uzun sıralar oluşturuldu ve herkes fotoğraf çektirirken, bu durum yerli halkın gülümsemesine neden oldu :)
Bratislava’dan sonraki durağımız, aynı zamanda Orta Avrupa turumuzun son noktası olan Budapeşte’ydi. Buda ve Peşte olmak üzere ortadan Tuna Nehri’yle ikiye ayrılan şehir, Prag ve Viyana gibi mimari açıdan son derece doyurucuydu. Gece aydınlatması konusunda en iyi gece görüntüsüne sahip şehir ünvanını kazanan Budapeşte’nin kaleden görüntüsü son derece keyifliydi. Havanın diğer merkezlere göre biraz daha soğuk olması sebebiyle vaktimizin çoğunu alışveriş merkezlerinde geçirmek durumunda kaldık. Isınmak için de tabii ki kahvelerimizi eksik etmedik. Yine keyifli bir şekilde kahvelerimizi yudumlarken, gülümsememize sebep olan veren bir olay yaşadık. Oturduğumuz kafede yan masada oturan genç çiftin elinde EF Uluslararası Dil Merkezleri'nin broşürleri vardı. EF’te çalışan iki eğitim danışmanı olarak yüzümüzde hemen bir gülümseme oluştu ama onlar neden gülümsediğimizi anlayamadı. Biz; çalıştığımız firmanın bırakın Avrupa’yı, dünyanın her yerinde gerçekten aktif olduğunu bir kez daha görmenin sevincini yaşıyorduk. Bu durumu hemen genç çifte açıkladık. EF’in İstanbul ofislerinde çalıştığımızı, EF’in gerçekten dünyanın her yerinde aktif olduğunu bilmekten ziyade yaşamanın bizim için çok güzel olduğunu belirtmemle birlikte, onlar da gülümsemeye başladı.
Ardından kahvelerimizi bitirip son bir şehir turu yapmaya karar verdik ama karşılaştığımız tablo neşemizi iyice yerine getirmişti. Çevremizi saran EF Paddycab’leri, şehrin ışıklandırmasının altında parıl parıl parlıyordu. Paddycab’ler, şehrin belirli işlek merkezlerine yerleştirilmiş olarak sabit bir şekilde duruyordu; içlerine ise her ürün grubumuzu kapsayan broşürlerimiz konulmuştu. İlgilenen kişiler, burdan diledikleri kadar broşür alabiliyordu. Tabii ki bizler de, EF ailesi mensupları olarak bu anı ölümsüzleştirmek istedik. Hemen bir fotoğraf çekip ardından şehir turumuzu tamamladık. Ve birbirimize şu sözü söyledik “EF gerçekten de her yerde”...
Deniz Vural
15 Kasım 2010 Pazartesi
EF'le Toronto'da olmak bir başka...
Yurtdışı Akademik Yıl programlarımızı duymayan, bilmeyen kalmadı! 6 ya da 9 aylık yabancı dil kursuna gitmek isteyenlerin bilgi almak üzere geldikleri ilk yer EF Yurtdışı Akademik Yıl programları oluyor. İşte biz de tam bu yüzden istedik ki; kurslarımıza ilk gittiğiniz gün neler yaşanıyor, neler yapılıyor ilk ağızdan dinleyin... Tabii ki bu sadece bir merkezimizde yaşananlar ama şunu söyleyebiliriz, her merkezimiz böyle! Hangi lokasyona giderseniz gidin, sıcak bir atmosferle karşılaşacaksınız. Çünkü önceliğimiz sizin mutluluğunuz... Dilerseniz şimdi EF Toronto okulumuzda ilk gün Akademik Yıl öğrencilerimizin katıldığı partide neler yaşanmış okuyalım.
EF Türkiye: Bize bu ilginç bir o kadar da keyifli aktivitenizden biraz bahseder misiniz?
Roberta: Aslında bu aktivite yeni öğrencilerimizin yeni şehirlerine ve evlerine daha çabuk adapte olması için organize edildi. AY Welcome Party'de (Akademik Yıl Hoş Geldin Partisi), öğrencilerimiz arasında çok güzel arkadaşlıkların temeli atıldı; aynı zamanda EF çalışanlarıyla da oldukça güzel bir iletişim kurdular.
EF Türkiye: Yaklaşık kaç öğrenci katıldı partiye?
Roberta: Sanırım 110 öğrenci kadar vardı. Tabii biz EF çalışanları olarak da oradaydık.
EF Türkiye: Aktivite planı neydi? Neler yaptınız?
Roberta: İlk olarak öğrenciler ders programlarını aldı ve sonrasında da EĞLENCE başladı! EF çalışanları ve öğrenciler; tüm aktivite boyunca güldüler, eğlendiler, bilardo oynadılar. Kaynaşmak için oldukça sıcak bir atmosfer vardı.
EF Türkiye: Oldukça keyifli geçmişe benziyor. :) Peki son olarak bize neden Türk öğrencilerin EF Toronto’yu tercih etmeleri gerektiği konusunda birkaç şey söyleyebilir misiniz? Neden Toronto’yu seçmeliler?
Roberta: Çünkü Türk öğrencileri EF Toronto’da ağırlamaktan mutluluk duyarız. Yaz döneminde Türk bir stajyerimiz vardı, herkes onun enerjisine ve tavırlarına hayran kaldı! Lütfen öğrencilerinizi bize gönderin, çünkü onlara göstermek ve öğretmek istediğimiz çok şey var!
EF Türkiye: Samimi cevaplarınız için çok teşekkürler. Eminiz bu yazıyı okuduktan sonra herkes EF Toronto’ya gelmek isteyecek.
Okuduğunuz gibi; EF Toronto’ya gidenler ilk günden itibaren hiç yabancılık çekmiyor. Neden siz de onlardan biri olmayasınız? :)
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
EF Türkiye: Bize bu ilginç bir o kadar da keyifli aktivitenizden biraz bahseder misiniz?
Roberta: Aslında bu aktivite yeni öğrencilerimizin yeni şehirlerine ve evlerine daha çabuk adapte olması için organize edildi. AY Welcome Party'de (Akademik Yıl Hoş Geldin Partisi), öğrencilerimiz arasında çok güzel arkadaşlıkların temeli atıldı; aynı zamanda EF çalışanlarıyla da oldukça güzel bir iletişim kurdular.
EF Türkiye: Yaklaşık kaç öğrenci katıldı partiye?
Roberta: Sanırım 110 öğrenci kadar vardı. Tabii biz EF çalışanları olarak da oradaydık.
EF Türkiye: Aktivite planı neydi? Neler yaptınız?
Roberta: İlk olarak öğrenciler ders programlarını aldı ve sonrasında da EĞLENCE başladı! EF çalışanları ve öğrenciler; tüm aktivite boyunca güldüler, eğlendiler, bilardo oynadılar. Kaynaşmak için oldukça sıcak bir atmosfer vardı.
EF Türkiye: Oldukça keyifli geçmişe benziyor. :) Peki son olarak bize neden Türk öğrencilerin EF Toronto’yu tercih etmeleri gerektiği konusunda birkaç şey söyleyebilir misiniz? Neden Toronto’yu seçmeliler?
Roberta: Çünkü Türk öğrencileri EF Toronto’da ağırlamaktan mutluluk duyarız. Yaz döneminde Türk bir stajyerimiz vardı, herkes onun enerjisine ve tavırlarına hayran kaldı! Lütfen öğrencilerinizi bize gönderin, çünkü onlara göstermek ve öğretmek istediğimiz çok şey var!
EF Türkiye: Samimi cevaplarınız için çok teşekkürler. Eminiz bu yazıyı okuduktan sonra herkes EF Toronto’ya gelmek isteyecek.
Okuduğunuz gibi; EF Toronto’ya gidenler ilk günden itibaren hiç yabancılık çekmiyor. Neden siz de onlardan biri olmayasınız? :)
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
13 Kasım 2010 Cumartesi
Yurtdışında üniversite hayal mi, plan mı?
Yurtdışında üniversiteye gitmek, birçok öğrencinin hayalidir... Okuduğu Amerikan üniversitesinin Amerikan futbolu takımının maçına gitmek veya İngiltere’nin akademik ortamında yaşamak, neredeyse her gencin rüyalarına girer. Süreç aslında zorlu; çünkü başvuru yöntemleri, eğitim sistemleri Türkiye’den çok farklı... İşte tam burada EF devreye giriyor ve hayallerinizi plana dönüştürme konusunda size yardımcı oluyor. Nasıl mı? EFormation Türkiye ekibi olarak, biz de bu konuyu merak edebileceğinizi düşünerek EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık Program Direktörü Jonas Jacobbsson ile özel bir görüşme yaptık ve ona bu konuda merak edilenleri sorduk.
EF Türkiye: Merhaba Jonas... Türkiye’deki öğrencilerin yurtdışında lisans ve yükseklisans eğitimi konusunda merak ettiği birçok şey var. Bugün seninle bu konuları konuşmak istiyoruz.
Jonas: Tabii, seve seve anlatırım.
EF Türkiye: Jonas, sen şu anda EF’te Üniversite Hazırlık Program Direktörü olarak çalışıyorsun, değil mi? EF’teki yolculuğun nasıl başladı, bize anlatır mısın?
Jonas: EF’te çalışmaya, 8 sene önce Amerika’da MBA yapıp bir spor perakende zincirinde çalıştıktan hemen sonra başladım. EF’in İsveç ofisinde kurumsal departmanda (EF Language Learning Solutions) başladım. Kilit Müşteri Yöneticisi / Dil Danışmanı olarak çalıştım ve birkaç önemli müşterimizin deneyimli çalışan kadrosunun yabancı dil eğitiminin optimize edilmesi konusunda yardımcı oldum. Aynı pozisyonda yaklaşık 1 yıl çalıştıktan sonra Hong Kong’a taşınarak EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık departmanına başladım. Asya pazarından, oradaki satış ofislerini desteklemekten ve pazarlama aktivitelerinden sorumluydum. Daha sonra 2 sene Londra’da yaşadım ve şimdi EF’in ana merkezi olan Zürih ofisinde görev yapıyorum.
EF Türkiye: Genelde öğrenciler, yurtdışında lisans ve yükseklisans eğitim sistemlerini biraz karmaşık buluyor. Bize genel olarak bu sistemlerden biraz bahsedebilir misin?
Jonas: Aslında bu soru, öğrencinin hangi ülkede eğitim görmek istediğiyle ilgili… Genellikle, lisans programları ABD’de 4, İngiltere ve Avustralya’da 3 yıl sürer. Kanada’da ise bu süre 3 ila 4 yıldır. Öğrencilerin, gitmek istedikleri ülkeye göre TOEFL veya IELTS sınavlarına hazırlanmaları gerekir. Eğer Amerika’da üst sıralardaki üniversitelerden birine gitmek istiyorlarsa, SAT adı verilen sınavı yapmaları gerekir. Yükseklisans veya MBA derecesi ise ABD’de 2 yıl, Kanada’da 1 ila 2 yıl, İngiltere’de 1 yıl ve Avustralya’da 1 ila 2 yıl sürer.
EF Türkiye: Peki bu ülkelerin avantaj ve dezavantajları neler?
Jonas: Eğitimlerin süresi bir yana, bence “daha iyi” veya “daha kötü” demek zor. Bu, biraz da öğrenciye bağlı... Genel bir eğitimi de kapsadığı için ABD’nin yüksek eğitim sistemi daha kapsamlı. Öğrenciler; matematik, Amerikan tarihi gibi konular da da eğitim alıyor. Bu sebeple, henüz eğitim alacağı lisans konusuna karar vermemiş ve karar vermeden önce farklı konuları denemek isteyen öğrenciler için iyi olabilir. Mesela İngiltere’de öğrenciler belirli bir alan seçer ve sadece bu alanla ilgili konularda eğitim görür. Bu sebeple öğrenciler için en iyi seçenek, yine öğrencilerin ihtiyaç ve hedeflerine göre belirlenebilir. Biz EF olarak; öğrencilere, hem program hem de gidilecek merkez açısından kendileri için en uygun çözümleri bulmak için tavsiye verme ve danışmanlık sunma konusunda uzmanız.
EF Türkiye: EF’in Üniversite Hazırlık Programları hakkında biraz bilgi verebilir misin?
Jonas: EF olarak Yurtdışı Üniversite Hazırlık programlarımız çerçevesinde garantili yerleştirme sunuyoruz. Dünya genelinde, programımızı tanıyan 150’den fazla üniversiteyle anlaşmamız var. Öğrenciler, elbette sadece anlaşmalı üniversitelerimizle sınırlı değil, onlara istedikleri her üniversiteye başvuru için yardımcı oluyoruz. Her kampusumuzda, öğrencilerin üniversite seçimleri ve başvuru süreçleriyle ilgilenen bir veya birkaç Üniversite Hazırlık Yöneticimiz var.
Sonuçlar kendini gösteriyor: Öğrencilerimiz, Oxford, Cambridge, Imperial, London School of Economics, Harvard, MIT, Wharton, University of Sydney, Macquarie gibi dünya çapında en iyi üniversitelere yerleşmeye devam ediyor. Programlar, 16 yaş ve üzeri öğrenciler için uygun. Lise öğrencileri, lise mezunları ve üniversite öğrencileri için programlarımız var.
EF Türkiye: Bu programlar hangi ülkeler için ve hangi EF okullarında sunuluyor?
Jonas: İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya ve Singapur’da 11 tane kampusumuz var. Okullar Londra, Cambridge, Oxford, Boston, New York, Santa Barbara, San Francisco, Seattle, Vancouver, Sydney ve Singapur’da bulunuyor.
EF Türkiye: Programlar neler içeriyor? Sadece hazırlık mı, yoksa başvuru danışmanlığı da sunuluyor mu?
Jonas: Kampuslarda görev yapan Üniversite Hazırlık Yöneticilerimiz, öğrencilerimiz üniversiteye yerleşene kadar tüm süreçlerde kendilerine yardım ediyor. Programlar; İngilizce dil eğitim, akademik hazırlık, sınav hazırlık ve işletme, fen, medya, sanat&tasarım, psikoloji, hukuk gibi spesifik alanlarda derslerden oluşuyor. Programların ve merkezlerin içerikleri, spesifik eğitim sistemlerine göre özel olarak tasarlandığı için çeşitlilik gösterebiliyor ama genel olarak; programın yaklaşık 1/3’ü İngilizce dil eğitimi, 2/3’ü ise akademik içerik...
EF Türkiye: Öğrencilerin programlarına eklediği modüller neler? Tüm lisans ve yükseklisans konularında modüller sunulabiliyor mu?
Jonas: İşletmeden ekonomiye, fenden hukuka, spordan müzik ya da edebiyata kadar tüm akademik alanlarda modüller sunuyoruz. Elbette her akademik modül, her okulumuzda sunulmuyor. Türkiye’deki EF Akademik Danışmanlarımız; öğrencilere, ihtiyaçlarına en uygun EF programını ve EF okulunu seçmeleri konusunda yardımcı oluyor.
EF Türkiye: EF olarak dünya genelinde kaç tane anlaşmalı üniversiteniz var?
Jonas: Yaklaşık 50 tane.
EF Türkiye: Şu ana kadarki başarı oranı nedir? Öğrencileri ilk tercihlerine yerleştirebiliyor musunuz?
Jonas: Programı başarıyla tamamlayan tüm öğrencilerimizin, anlaşmalı olduğumuz 150 üniversiteden bir tanesine gireceğini garanti ediyoruz. Bu konuda %100 başarı oranımız var. Buna ek olarak; 10 öğrenciden 9’u, ilk üniversite tercihlerine kabul ediliyor. Üniversite başvurumuz ve yerleştirme servisimizin kalitesinin bir göstergesidir bu...
EF Türkiye: En başarılı öğrencilerinizden bahsedebilir misin? Aralarında Türk olanlar var mı?
Jonas: Aslında çok var. EF’in uluslararası eğitim konusunda 45 senelik deneyimi bulunuyor. EF’le geçirdiğim seneler süresince, harika üniversitelere giden birçok öğrencimiz oldu. Birkaç tanesini örnek verecek olursak; sadece son 2 yılda Cambridge, Harvard, MIT ve Wharton Business School gibi okullara yerleştirdiğimiz öğrenciler oldu. Birkaç harika Türk öğrencimiz de vardı. Net olarak hatırladığım bir tanesin Nuri Meric Ozer. EF Cambridge’te University Foundation Year adı verilen üniversite hazırlık programımıza katılmıştı ve ardından kendisini York Üniversitesi’ne yerleştirdik. Geçen sene, Türkiye’den Rabia Akbulut isimli çok yetenekli bir genç kızı Cambridge Üniversitesi’ne LLM programına (çok geçerli bir hukuk programı) yerleştirdik. Türk öğrencileri çok seviyoruz ve kampuslarımızda olabildiğince Türk öğrenci görmek istiyoruz.
EF Türkiye: Yurtdışında lisans veya yükseklisans eğitimi almayı planlayan Türk öğrencilerine neler önerirsin?
Jonas: En önemlilerini sıralamak gerekirse:
• Orijinal dokümanlarınızın tümünü EF okuluna yanınızda getirin (transkript, tavsiye mektupları vb.). Bu dokümanlara üniversite başvuru zamanında ihtiyaç oluyor ve Türkiye’deyken bunları ayarlamak çok daha kolay.
• Başvuracağınız üniversite konusunda açık fikirli olun. Örneğin ABD'de 3000'den fazla üniversite var.
• Kararınızı vermeden önce, başvuru yapacağınız okulu ziyaret edin.
• İngilizcenizi; henüz okula gelmeden myef.com, İngilizce radyo dinleme ve TV izleme, yabancı gazete ve blogları okuma gibi egzersizlerle geliştirin.
• Türk arkadaşlarınızla konaklamak yerine uluslararası bir ortamda yaşayın (EF aile yanı veya EF yurdu gibi). Böylece, İngilizcenizi her zaman pratik yaparak geliştirebilirsiniz ve yerel kültürü daha yakından tanıyabilirsiniz.
• Açık fikirli olun ve yurtdışında geçirdiğiniz zamanlardan faydalanın – Bu hayatta bir kez ele geçecek bir fırsat!
Tüm bu bilgileri edindiğinize göre daha ne duruyorsunuz? Hayallerinizi plana dönüştürmenin tam zamanı! Size yardım için hazırız!
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
11 Kasım 2010 Perşembe
EF ile “dili yaşamak”...
EF ile dili, konuşulduğu ülkede “yaşamaya” ne dersiniz?
Yabancı dil en iyi nerede ve nasıl öğrenilir? Belki de yıllardır bu sorunun cevabını arıyorsunuz... Artık aramanıza gerek yok; çünkü EF size bunun cevabını 4 muhteşem videoyla veriyor! Paris, Londra, Barselona ve Pekin konulu dört farklı videoda, yabancı dili yerinde öğrenmenin ne kadar büyüleyici olduğunu kendi gözlerinizle göreceksiniz.
İddia ediyoruz! Videoları izledikten sonra, valizinizi toplayıp yurtdışı eğitim için hazırlanmaya başlayacaksınız... :)
Peki bu videoları nereden izleyeceksiniz? İşte buyrun: www.ef.com.tr/campaign/live-the-language/
İyi seyirler!
EF Türkiye
Yabancı dil en iyi nerede ve nasıl öğrenilir? Belki de yıllardır bu sorunun cevabını arıyorsunuz... Artık aramanıza gerek yok; çünkü EF size bunun cevabını 4 muhteşem videoyla veriyor! Paris, Londra, Barselona ve Pekin konulu dört farklı videoda, yabancı dili yerinde öğrenmenin ne kadar büyüleyici olduğunu kendi gözlerinizle göreceksiniz.
İddia ediyoruz! Videoları izledikten sonra, valizinizi toplayıp yurtdışı eğitim için hazırlanmaya başlayacaksınız... :)
Peki bu videoları nereden izleyeceksiniz? İşte buyrun: www.ef.com.tr/campaign/live-the-language/
İyi seyirler!
EF Türkiye
8 Kasım 2010 Pazartesi
Anne-Kızın EF Macerası!
Birazdan okuyacaklarınız aslında hem benim, hem de kız kardeşimin duyguları ama bu hikayenin asıl yaratıcısı biricik annem...
Eğer şu anda bu durumdaysak hepsi anneciğimin sayesinde…
Yıl 1991... İşte o yıllardan sonra başlar annemin hayata, kızlarına tutunma çabası. Kendisi öyle bir ailede büyümüştür ki; zaman içerisinde yaşanan sıkıntılar başlarda bunaltsa da aslında bize, kızlarına fark ettirmemeye çalışır. İşte tam da sıkıntıların yaşandığı o yıllarda, EF Uluslararası Dil Okulları Ankara Temsilciliği’ni alır. Aslında çok büyük bir risktir hiç bilmediği iş hayatına 31 yaşından sonra girmek... Etrafındaki herkes “boşver, yapamazsın!” dese de girmiştir bir yola. Olaylar hiç de diğer insanların düşündüğü gibi olmamıştır çünkü EF dünyası bir başkadır. EF’li olmanın bir ayrıcalık olduğunu görür annem ve gecesini gündüzüne katarak çalışmaya başlar. Sektör, eğitim sektörü; iş, satış işi... EF’in Başkanı Eva Kockum bir açıklamasında “Bir dil eğitim kurumu olarak 45 yılı aşkın başarımızın ardında sunulabilecek en üstün nitelikte kurslar sağlama azmimiz yatıyor” demiş. Annem de bu felsefeyi benimseyerek ulaşması gereken tüm kitlelere ulaşmaya çalışmış, tüm üniversitelerde ve liselerde çalışmalar yapmaya başlamış. O zaman 31 yaşında olan annem, henüz iş hayatına yeni atılmıştır. Acemidir ama karşısına hep çok iyi insanlar çıktığı için şanslıdır. En ufak işten, operasyonel desteğe kadar her şeyle canla başla uğraşır; sabahtan akşama kadar üniversitelerde broşür dağıtır. Şans yüzüne gülmüştür, her şey iş hayatındaki kadar iyi gitmeye başlar. EF’li olduğu için bir kez daha kendisini çok şanslı hisseder.
Seneler böyle devam eder… Ben kolejden sonra Ankara’nın en büyük özel üniversitelerinden birinde, Bilkent’te okuyorumdur. Benden 5 sene sonra da kız kardeşim...
Son 3 senedir ben de EF ailesinde, annemle birlikte çalışıyorum. Yılların verdiği hırs ve hayata tutunma çabasının ardından, EF kendi ofisini açmaya karar verir Ankara’da... Annemin özverileridir bizi EF ailesinden biri yapan. Annem ve ben de bu sene EF ailesinin birer üyesi olarak çalışacağız... Ama her şeyden de önemli olan annemin 16 senelik çabasının ve emeğinin karşılığını alması...
Geçen bunca zamanda en önemlisi neydi biliyor musunuz? Aile olabilmek... 3 kız kardeş olabilmek... Ama hep gülümsemek... Hayata sıkı sıkıya bağlanmak... Dimdik durmak... Gerçekten hayatta istedikten sonra hiçbir şey zor değilmiş; annem bize çok şey öğretti ama en önemlisi hayattan istediğimizi almayı öğretti…
Bu yazı hem bir zamane hatununun hikayesi, hem de annemize bir teşekkür! Onun sayesinde şu anda dünyanın yurtdışı eğitim sektöründeki lideri sayılan firmada, EF Uluslararası Dil Okulları’nda, çalışmaya devam edebiliyorum. EF’te, Yurtdışı Dil Kursları (18 yaş ve üzeri öğrenciler ve yetişkinler için olan kurslar) için eğitim danışmanlığı yapmak gerçekten de çok keyifli.
Teşekkürler EF, teşekkürler anneciğim; öğrettiklerin ve öğreteceklerin için...
Nesrin Emrali Akalın
Eğer şu anda bu durumdaysak hepsi anneciğimin sayesinde…
Yıl 1991... İşte o yıllardan sonra başlar annemin hayata, kızlarına tutunma çabası. Kendisi öyle bir ailede büyümüştür ki; zaman içerisinde yaşanan sıkıntılar başlarda bunaltsa da aslında bize, kızlarına fark ettirmemeye çalışır. İşte tam da sıkıntıların yaşandığı o yıllarda, EF Uluslararası Dil Okulları Ankara Temsilciliği’ni alır. Aslında çok büyük bir risktir hiç bilmediği iş hayatına 31 yaşından sonra girmek... Etrafındaki herkes “boşver, yapamazsın!” dese de girmiştir bir yola. Olaylar hiç de diğer insanların düşündüğü gibi olmamıştır çünkü EF dünyası bir başkadır. EF’li olmanın bir ayrıcalık olduğunu görür annem ve gecesini gündüzüne katarak çalışmaya başlar. Sektör, eğitim sektörü; iş, satış işi... EF’in Başkanı Eva Kockum bir açıklamasında “Bir dil eğitim kurumu olarak 45 yılı aşkın başarımızın ardında sunulabilecek en üstün nitelikte kurslar sağlama azmimiz yatıyor” demiş. Annem de bu felsefeyi benimseyerek ulaşması gereken tüm kitlelere ulaşmaya çalışmış, tüm üniversitelerde ve liselerde çalışmalar yapmaya başlamış. O zaman 31 yaşında olan annem, henüz iş hayatına yeni atılmıştır. Acemidir ama karşısına hep çok iyi insanlar çıktığı için şanslıdır. En ufak işten, operasyonel desteğe kadar her şeyle canla başla uğraşır; sabahtan akşama kadar üniversitelerde broşür dağıtır. Şans yüzüne gülmüştür, her şey iş hayatındaki kadar iyi gitmeye başlar. EF’li olduğu için bir kez daha kendisini çok şanslı hisseder.
Seneler böyle devam eder… Ben kolejden sonra Ankara’nın en büyük özel üniversitelerinden birinde, Bilkent’te okuyorumdur. Benden 5 sene sonra da kız kardeşim...
Son 3 senedir ben de EF ailesinde, annemle birlikte çalışıyorum. Yılların verdiği hırs ve hayata tutunma çabasının ardından, EF kendi ofisini açmaya karar verir Ankara’da... Annemin özverileridir bizi EF ailesinden biri yapan. Annem ve ben de bu sene EF ailesinin birer üyesi olarak çalışacağız... Ama her şeyden de önemli olan annemin 16 senelik çabasının ve emeğinin karşılığını alması...
Geçen bunca zamanda en önemlisi neydi biliyor musunuz? Aile olabilmek... 3 kız kardeş olabilmek... Ama hep gülümsemek... Hayata sıkı sıkıya bağlanmak... Dimdik durmak... Gerçekten hayatta istedikten sonra hiçbir şey zor değilmiş; annem bize çok şey öğretti ama en önemlisi hayattan istediğimizi almayı öğretti…
Bu yazı hem bir zamane hatununun hikayesi, hem de annemize bir teşekkür! Onun sayesinde şu anda dünyanın yurtdışı eğitim sektöründeki lideri sayılan firmada, EF Uluslararası Dil Okulları’nda, çalışmaya devam edebiliyorum. EF’te, Yurtdışı Dil Kursları (18 yaş ve üzeri öğrenciler ve yetişkinler için olan kurslar) için eğitim danışmanlığı yapmak gerçekten de çok keyifli.
Teşekkürler EF, teşekkürler anneciğim; öğrettiklerin ve öğreteceklerin için...
Nesrin Emrali Akalın
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)