EF Türkiye ekibinin dünyaya açılan penceresi... Seyahat, spor, sanat ve hayata dair her şey bu blogda!
30 Aralık 2011 Cuma
2012 gelsin, hoş gelsin!
2011'in son yazısıyla karşınızdayız. Son ama belki de en keyifli ve umut dolu :)
Yarın yeni bir yıla merhaba diyeceğiz. Yeni umutlar, yeni heyecanlar, yeni hayaller... Tüm dünyada yeni yıl kutlamaları için hummalı bir hazırlık var, binlerce insan yeni yılın gelişini heyecanla bekliyor.
2012'ye saniyeler kala yapacağımız geri sayım, pek çok kişinin yeni bir geleceğe yaptığı geri sayım olacak. Yeni başlangıçlar, geçmiş yılın değerlendirilmesi, geçen yıllarda yapılamayanların bu yıl gerçekleşebilmesi için önemli bir umut kaynağı...
2012 hayal ettiğinizden bile daha güzel olsun...
Sağlık, mutluluk, huzur, neşe, başarı ve aşk dolu bir yıl diliyoruz!
Sevgiler,
EF Türkiye
27 Aralık 2011 Salı
Burçlara göre yılbaşı hediyesi önerileri...
Birine hediye almak başlı başına zor bir iştir. Hele ki yılbaşı hediyesi... Doğum günü hediyesi kadar büyük bir şey almak istemezsiniz ama bir yandan da alacağınız hediye özel ve farklı olmalıdır. "Acaba beğenir mi?", "Aşırıya mı kaçıyorum?", "Ne sever ki?" gibi onlarca soru beyninizde uçuşur durur. Biz de bunu düşünerek, 31 Aralık'a birkaç gün kala size özel bir hediye önerileri yazısı hazırlayalım dedik.
Astrolojiye önem veriyorsanız eğer, burçların birbirinden oldukça farklı özellikleri ve zevkleri olduğunu biliyorsunuzdur. Aldığınız hediyenin beğenileceğinden emin olmak için, öncelikle hediye alacağınız kişinin burcunu öğrenmenizi tavsiye ediyoruz. Burcunu öğrendiniz, ne alacağınızı mı bilmiyorsunuz? O halde yazımıza bir göz atın. Buyrun bakalım, burçlara göre yılbaşı hediyesi önerilerimiz... :)
***
KOÇ için ne almalı?
Koçlar; hayatın tadını çıkarmayı seven, içlerinden geldiği gibi hareket eden, orijinal, son derece girişken, enerjileri hiç bitmeyen insanlardır. Sürekli olarak yeni şeyler görmek, yeni işler yapmak isterler. Zor beğenen yapıları olsa da, eminiz 2 kişilik keyifli bir konser biletine hayır demeyeceklerdir. Böylece hem dansederek içlerindeki enerjiyi açığa çıkarırlar, hem de girişken yapıları sayesinde yeni dostlar edinmeye fırsatları olur.
Ya da dünyayı tek bir dokunuşlarıyla dondurabilecekleri ve hayatın tüm güzelliklerini ölümsüzleştirebilecekleri bir fotoğraf makinesi onlar için ilginç bir hediye olacaktır.
BOĞA için ne almalı?
Boğalar, dost canlısı ve sorumluluk sahibi kişilerdir. Ellerini kullanarak iş görmeyi, çabalarının karşılığını gurur duyacakları eserler yaratmış olduklarını görerek almayı severler. Harika lezzetler yaratmalarına yardım edecek mutfak gereçleri veya muhteşem bir bahçe yaratmak için kullanabilecekleri aletler ilgilerini çekebilir.
Ayrıca hoş görünümlerinin gayet farkında olduklarını söylersek hata etmiş olmayız. Hoş görünümlerini korumak için ekstra özen gösterirler. Bu sebeple şık kaşmir ve ipekli şallar da iyi bir hediye seçeneği olabilir Boğalar için...
İKİZLER için ne almalı?
İkizler, iletişim konusunda gerçekten ustadır ama sürekli değişen ruh halleri sebebiyle kolay kolay anlaşılabilecek insanlar değillerdir. Bu sebeple belki de hediye seçimini onlara bırakmak iyi bir alternatif olabilir. İkizler burcunda birine sevdiği bir mağazadan hediye çeki alabilirsiniz. Bu ona özgürce alışveriş etme imkanı sunacaktır.
Diğer bir seçenek ise en son teknoloji ürünü aletler olabilir. Yenilikleri kolayca anlayabilen ve uygulamakta zorluk çekmeyen İkizler burcu bu tarz bir hediyeyi beğenecektir.
YENGEÇ için ne almalı?
Ay tarafından yönetilen tek burç olan Yengeçler, son derece yumuşak ve duyarlı insanlardır. İçlerindeki kırılgan ruha sadece şefkat ve anlayışla ulaşılabilir. Bu sebeple duygusal içerikli kitaplar veya deniz kenarlarında özel bir yemek, onların duygusal dünyalarına doğrudan etki edecektir.
Ayrıca gezmeyi çok sevmelerine rağmen ihtiyaç anında sığınabilecekleri bir evleri olmasına ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden evlerinde kullanabilecekleri ev gereçleri veya salonlarını süsleyecek biblolar da onları mutlu edebilir.
ASLAN için ne almalı?
Aslanlar, cesaret ve egemenliği simgeleyen insanlardır. Her şeye hükmetme güdülerini bir türlü engelleyemez, bulundukları her ortamda kendilerini liderliğe getirirler. Genellikle lükse ve dış görünümlerinin kusursuzluğuna düşkündürler. Bu sebeple gösterişli aksesuvarlar, pahalı bir güneş gözlüğü veya süslü kol düğmeleri alabilirsiniz.
Bunun yanı sıra hem özenilmiş hem de pahalı bir hediye olduğu için yıllanmış bir şarap da onlar için özel bir hediye seçeneği olabilir.
BAŞAK için ne almalı?
Başaklar; detaylara dikkat eden, ince düşünceli kişilerdir. Hayatın birçok alanında titizlikleri ön plana çıkar ama özellikle sağlık ve kişisel bakım gibi konularda çok titizlerdir. Bu sebeple Başak burcunda birine alacağınız kişisel bakım veya kozmetik ürünleri hoş bir hediye alternatifi olabilir.
Eğer kişisel bakım veya kozmetikten başka bir hediye alternatifi arıyorsanız; renkler üzerinden gidebiliriz. Başak burçlarının uğurlu renkleri açık sarı, açık mavi ve kobalt mavisi olduğu için bu renklerde kıyafetler veya aksesuvarları da düşünebilirsiniz.
TERAZİ için ne almalı?
Teraziler çoğunlukla uyumlu ve sıcak bir yapıya sahiptir. Bu sebeple alacağınız her hediye onları büyük bir ihtimalle mutlu edecektir. Ama neleri gerçekten beğeneceklerine bakarsak şunları sıralayabiliriz: Takı, şık bir cüzdan, biblo ya da kristal bir vazo güzel birer hediye alternatifi olabilir.
Terazi burcundaki kişiler genelde sanatsal konulara ilgi duyarlar. Seslerin, renklerin, şiirin, dansın uyumlu olmasından çok hoşlanırlar. Bu yüzden güzel bir tiyatro oyununa ya da dans gösterisine bilet almak, onlar için ilgi çekici ve entellektüel birer seçim olabilir.
AKREP için ne almalı?
Su grubu burçlarından olan Akrepler, genellikle duygularını pek belli etmezler. İyi dost ve sırdaş olurlar. Büyük ihtimalle aldığınız hediyeyi beğenip beğenmediğini anlamayacaksınız ama uğurlu renklerden ve pratikliği sevmelerinden yola çıkarak koyu kırmızı, şarap rengi ve patlıcan moru bir şemsiye, deri çanta veya kemerin beğenilecek birer hediye alternatifi olacağını öngörebiliriz.
Akrep burçlarının uğurlu taşı turkuvaz olduğu için bu taşın yer aldığı gümüş bir takı da (örneğin kolye, bilezik veya yüzük) onları mutlu edebilecek bir hediye alternatifi olabilir.
YAY için ne almalı?
Yay burçları optimist, neşeli ve girişken insanlar olarak bilinir. Her ortama kolaylıkla adapte olurlar. En belirgin özelliklerinden biri, sürekli kendilerini geliştirmeye niyetli olmalarıdır. Bu sebeple felsefe veya kişisel gelişim üzerine kitaplar, özel ilgi alanlarında kurslar ya da yurtdışı eğitim iyi birer hediye alternatifi olabilir.
Bunun yanı sıra doğa yürüyüşleri, pilates gibi egzersiz videoları, spor ayakkabı veya pusula gibi doğa ve macera çağrıştıran hediyeler de Yay burçları için hoş birer alternatif olabilir.
OĞLAK için ne almalı?
Oğlakların güvenilir olması, onları diğer burçlardan ayıran en önemli özelliktir. Oğlaklar, suni olan hiçbir şeyi sevmez ve benimsemezler. Bu sebeple gösterişten uzak, sade ve şık hediyeler hoşlarına gidebilir. Sade renklerde şallar veya klasik ayakkabılar ilgilerini çekebilir.
Ayrıca Oğlakların çoğu tarihten büyük zevk alır, geçmişe önem verirler. Tarih kitapları veya antika eşyalar da iyi birer hediye alternatifi olabilir diye düşünüyoruz.
KOVA için ne almalı?
Kova burçları, “dahi” olarak bilinir. Matematiğe yatkın zekaları ve bilgi birikimleriyle dikkat çekerler. Enerjiktirler, kolay yorulmazlar. Uçak maketi veya zekalarını ön plana çıkartacak oyuncaklar iyi birer hediye alternatifi olarak sayılabilir.
Kova burçlarının elektronik aletlere de ilgileri vardır. Bu sebeple DVD player, dijital kamera, iPad2 veya iPod gibi bir hediye de alabilirsiniz. Hoşlarına gideceğinden eminiz.
BALIK için ne almalı?
Balıklar, burçlar aleminin en hassas, duygusal ve anlayışlı insanlarıdır. Onların duygularına hitap edecek hediyeler seçmek önemli... Spa masajı ve vücut losyonları gibi hediyeler duyularına hitap ederek onları mutlu edecektir.
Balık burcunun bir özelliği de romantizm olduğu için; kokulu mum, resim çerçevesi, aşk şiirleri kitabı gibi romantik hediyeler almayı düşünebilirsiniz. Balık burçları aynı zamanda müziği de çok sever; bu sebeple müzik ve romantizmi buluşturup aşk şarkıları içeren bir CD almak da iyi bir tercih olabilir.
***
Yukarıdaki hediye önerilerinden hiçbirisi içinize sinmedi mi? Siz daha farklı, kimsenin daha önce yapmadığı orijinal şeylerden mi hoşlanıyorsunuz? Gelin bir de onlara bakalım...
Oscar heykeline ne dersiniz? Diyelim annenize ne alacağınızı bilemediniz, hemen bir Oscar heykeli yaptırın, üzerinde de şöyle yazsın: "Yılın En Mükemmel Annesi"! Ya da 365 tane notun olduğu bir kutu hazırlayın sevdiklerinize. Yeni yılın her günü okuyacakları güzel mesajlar içeren bir kutuyu almaktan mutsuz olacak bir insan tanımıyoruz biz. Onlara aslında mutlu olmaları gereken bir sürü sebepleri olduğunu hatırlatabilirsiniz...
İsme özel hazırlanan hediyeler de bu sene oldukça popüler görünüyor. Yemek yapmaktan hoşlanan bir arkadaşınıza üzerinde kendi ismi yazan bir mutfak önlüğü hediye edebilirsiniz. Aslında hediye alırken dikkat edilmesi gereken tek bir şey var; o da ne kadar kişisel olduğu. Karşınızdakine kendini özel hissettirecek detayları biliyorsanız, işiniz çok kolay ve keyifli... :)
Eee, ne diyelim; yılbaşı hediyesi alışverişinde bol şanslar! :)
Sevgiler,
Şirin & Kübra
Astrolojiye önem veriyorsanız eğer, burçların birbirinden oldukça farklı özellikleri ve zevkleri olduğunu biliyorsunuzdur. Aldığınız hediyenin beğenileceğinden emin olmak için, öncelikle hediye alacağınız kişinin burcunu öğrenmenizi tavsiye ediyoruz. Burcunu öğrendiniz, ne alacağınızı mı bilmiyorsunuz? O halde yazımıza bir göz atın. Buyrun bakalım, burçlara göre yılbaşı hediyesi önerilerimiz... :)
***
KOÇ için ne almalı?
Koçlar; hayatın tadını çıkarmayı seven, içlerinden geldiği gibi hareket eden, orijinal, son derece girişken, enerjileri hiç bitmeyen insanlardır. Sürekli olarak yeni şeyler görmek, yeni işler yapmak isterler. Zor beğenen yapıları olsa da, eminiz 2 kişilik keyifli bir konser biletine hayır demeyeceklerdir. Böylece hem dansederek içlerindeki enerjiyi açığa çıkarırlar, hem de girişken yapıları sayesinde yeni dostlar edinmeye fırsatları olur.
Ya da dünyayı tek bir dokunuşlarıyla dondurabilecekleri ve hayatın tüm güzelliklerini ölümsüzleştirebilecekleri bir fotoğraf makinesi onlar için ilginç bir hediye olacaktır.
BOĞA için ne almalı?
Boğalar, dost canlısı ve sorumluluk sahibi kişilerdir. Ellerini kullanarak iş görmeyi, çabalarının karşılığını gurur duyacakları eserler yaratmış olduklarını görerek almayı severler. Harika lezzetler yaratmalarına yardım edecek mutfak gereçleri veya muhteşem bir bahçe yaratmak için kullanabilecekleri aletler ilgilerini çekebilir.
Ayrıca hoş görünümlerinin gayet farkında olduklarını söylersek hata etmiş olmayız. Hoş görünümlerini korumak için ekstra özen gösterirler. Bu sebeple şık kaşmir ve ipekli şallar da iyi bir hediye seçeneği olabilir Boğalar için...
İKİZLER için ne almalı?
İkizler, iletişim konusunda gerçekten ustadır ama sürekli değişen ruh halleri sebebiyle kolay kolay anlaşılabilecek insanlar değillerdir. Bu sebeple belki de hediye seçimini onlara bırakmak iyi bir alternatif olabilir. İkizler burcunda birine sevdiği bir mağazadan hediye çeki alabilirsiniz. Bu ona özgürce alışveriş etme imkanı sunacaktır.
Diğer bir seçenek ise en son teknoloji ürünü aletler olabilir. Yenilikleri kolayca anlayabilen ve uygulamakta zorluk çekmeyen İkizler burcu bu tarz bir hediyeyi beğenecektir.
YENGEÇ için ne almalı?
Ay tarafından yönetilen tek burç olan Yengeçler, son derece yumuşak ve duyarlı insanlardır. İçlerindeki kırılgan ruha sadece şefkat ve anlayışla ulaşılabilir. Bu sebeple duygusal içerikli kitaplar veya deniz kenarlarında özel bir yemek, onların duygusal dünyalarına doğrudan etki edecektir.
Ayrıca gezmeyi çok sevmelerine rağmen ihtiyaç anında sığınabilecekleri bir evleri olmasına ihtiyaç duyarlar. Bu yüzden evlerinde kullanabilecekleri ev gereçleri veya salonlarını süsleyecek biblolar da onları mutlu edebilir.
ASLAN için ne almalı?
Aslanlar, cesaret ve egemenliği simgeleyen insanlardır. Her şeye hükmetme güdülerini bir türlü engelleyemez, bulundukları her ortamda kendilerini liderliğe getirirler. Genellikle lükse ve dış görünümlerinin kusursuzluğuna düşkündürler. Bu sebeple gösterişli aksesuvarlar, pahalı bir güneş gözlüğü veya süslü kol düğmeleri alabilirsiniz.
Bunun yanı sıra hem özenilmiş hem de pahalı bir hediye olduğu için yıllanmış bir şarap da onlar için özel bir hediye seçeneği olabilir.
BAŞAK için ne almalı?
Başaklar; detaylara dikkat eden, ince düşünceli kişilerdir. Hayatın birçok alanında titizlikleri ön plana çıkar ama özellikle sağlık ve kişisel bakım gibi konularda çok titizlerdir. Bu sebeple Başak burcunda birine alacağınız kişisel bakım veya kozmetik ürünleri hoş bir hediye alternatifi olabilir.
Eğer kişisel bakım veya kozmetikten başka bir hediye alternatifi arıyorsanız; renkler üzerinden gidebiliriz. Başak burçlarının uğurlu renkleri açık sarı, açık mavi ve kobalt mavisi olduğu için bu renklerde kıyafetler veya aksesuvarları da düşünebilirsiniz.
TERAZİ için ne almalı?
Teraziler çoğunlukla uyumlu ve sıcak bir yapıya sahiptir. Bu sebeple alacağınız her hediye onları büyük bir ihtimalle mutlu edecektir. Ama neleri gerçekten beğeneceklerine bakarsak şunları sıralayabiliriz: Takı, şık bir cüzdan, biblo ya da kristal bir vazo güzel birer hediye alternatifi olabilir.
Terazi burcundaki kişiler genelde sanatsal konulara ilgi duyarlar. Seslerin, renklerin, şiirin, dansın uyumlu olmasından çok hoşlanırlar. Bu yüzden güzel bir tiyatro oyununa ya da dans gösterisine bilet almak, onlar için ilgi çekici ve entellektüel birer seçim olabilir.
AKREP için ne almalı?
Su grubu burçlarından olan Akrepler, genellikle duygularını pek belli etmezler. İyi dost ve sırdaş olurlar. Büyük ihtimalle aldığınız hediyeyi beğenip beğenmediğini anlamayacaksınız ama uğurlu renklerden ve pratikliği sevmelerinden yola çıkarak koyu kırmızı, şarap rengi ve patlıcan moru bir şemsiye, deri çanta veya kemerin beğenilecek birer hediye alternatifi olacağını öngörebiliriz.
Akrep burçlarının uğurlu taşı turkuvaz olduğu için bu taşın yer aldığı gümüş bir takı da (örneğin kolye, bilezik veya yüzük) onları mutlu edebilecek bir hediye alternatifi olabilir.
YAY için ne almalı?
Yay burçları optimist, neşeli ve girişken insanlar olarak bilinir. Her ortama kolaylıkla adapte olurlar. En belirgin özelliklerinden biri, sürekli kendilerini geliştirmeye niyetli olmalarıdır. Bu sebeple felsefe veya kişisel gelişim üzerine kitaplar, özel ilgi alanlarında kurslar ya da yurtdışı eğitim iyi birer hediye alternatifi olabilir.
Bunun yanı sıra doğa yürüyüşleri, pilates gibi egzersiz videoları, spor ayakkabı veya pusula gibi doğa ve macera çağrıştıran hediyeler de Yay burçları için hoş birer alternatif olabilir.
OĞLAK için ne almalı?
Oğlakların güvenilir olması, onları diğer burçlardan ayıran en önemli özelliktir. Oğlaklar, suni olan hiçbir şeyi sevmez ve benimsemezler. Bu sebeple gösterişten uzak, sade ve şık hediyeler hoşlarına gidebilir. Sade renklerde şallar veya klasik ayakkabılar ilgilerini çekebilir.
Ayrıca Oğlakların çoğu tarihten büyük zevk alır, geçmişe önem verirler. Tarih kitapları veya antika eşyalar da iyi birer hediye alternatifi olabilir diye düşünüyoruz.
KOVA için ne almalı?
Kova burçları, “dahi” olarak bilinir. Matematiğe yatkın zekaları ve bilgi birikimleriyle dikkat çekerler. Enerjiktirler, kolay yorulmazlar. Uçak maketi veya zekalarını ön plana çıkartacak oyuncaklar iyi birer hediye alternatifi olarak sayılabilir.
Kova burçlarının elektronik aletlere de ilgileri vardır. Bu sebeple DVD player, dijital kamera, iPad2 veya iPod gibi bir hediye de alabilirsiniz. Hoşlarına gideceğinden eminiz.
BALIK için ne almalı?
Balıklar, burçlar aleminin en hassas, duygusal ve anlayışlı insanlarıdır. Onların duygularına hitap edecek hediyeler seçmek önemli... Spa masajı ve vücut losyonları gibi hediyeler duyularına hitap ederek onları mutlu edecektir.
Balık burcunun bir özelliği de romantizm olduğu için; kokulu mum, resim çerçevesi, aşk şiirleri kitabı gibi romantik hediyeler almayı düşünebilirsiniz. Balık burçları aynı zamanda müziği de çok sever; bu sebeple müzik ve romantizmi buluşturup aşk şarkıları içeren bir CD almak da iyi bir tercih olabilir.
***
Yukarıdaki hediye önerilerinden hiçbirisi içinize sinmedi mi? Siz daha farklı, kimsenin daha önce yapmadığı orijinal şeylerden mi hoşlanıyorsunuz? Gelin bir de onlara bakalım...
Oscar heykeline ne dersiniz? Diyelim annenize ne alacağınızı bilemediniz, hemen bir Oscar heykeli yaptırın, üzerinde de şöyle yazsın: "Yılın En Mükemmel Annesi"! Ya da 365 tane notun olduğu bir kutu hazırlayın sevdiklerinize. Yeni yılın her günü okuyacakları güzel mesajlar içeren bir kutuyu almaktan mutsuz olacak bir insan tanımıyoruz biz. Onlara aslında mutlu olmaları gereken bir sürü sebepleri olduğunu hatırlatabilirsiniz...
İsme özel hazırlanan hediyeler de bu sene oldukça popüler görünüyor. Yemek yapmaktan hoşlanan bir arkadaşınıza üzerinde kendi ismi yazan bir mutfak önlüğü hediye edebilirsiniz. Aslında hediye alırken dikkat edilmesi gereken tek bir şey var; o da ne kadar kişisel olduğu. Karşınızdakine kendini özel hissettirecek detayları biliyorsanız, işiniz çok kolay ve keyifli... :)
Eee, ne diyelim; yılbaşı hediyesi alışverişinde bol şanslar! :)
Sevgiler,
Şirin & Kübra
26 Aralık 2011 Pazartesi
İstanbul’u ne kadar tanıyorsunuz?
Blogumuzda size sık sık yurtdışındaki şehirlerden bahsediyoruz ve yurtdışı eğitim heyecanınıza ortak oluyoruz. Bu sefer size İstanbul hakkında bilgi almanıza yardımcı olacak bir yazı hazırladım. İstanbul’da yaşayanlar bilir, bu şehrin çok geniş bir etkinlik ve aktivite yelpazesi vardır. Bazı konserleri, sergileri aylar öncesinden görüp takip edersiniz, bazıları ise hiç haberiniz olmadan geçer gider...
İstanbul’u biraz daha yakından takip etmek, hem turistlerin hem yerlilerin gezmek isteyebileceği yerleri öğrenmek için size www.seyristanbul.com sitesini öneriyorum.
Bu siteyi ziyaret ettiğinizde belki de İstanbul’da daha önce hiç keşfetmediğiniz yerler olduğunu göreceksiniz. Pierre Loti Tepesi'nden Yerebatan Sarnıcı'na kadar çok çeşitli mekanlar hakkında hem ulaşım detaylarını, hem de tarihsel bilgileri bulabileceksiniz. Örneğin; İstanbul’da dilerseniz köpekbalıklarıyla dalış yapıp fotoğraf çektirebileceğiniz bir yer olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya uyarı tabelalarında normalin aksine “Çimlere basınız” yazan botanik parktan haberiniz var mıydı?
Siteyi hazırlayanlar alışveriş meraklılarını da düşünmüş. İstanbul’daki belli başlı alışveriş merkezlerini, ulaşım yollarını ve mağazaları görüntüleyebilirsiniz. Ayrıca sitenin konuk editörleri tasarımdan kişisel gelişime, güzellikten sağlığa farklı konularda bilgilendirici yazılar hazırlamış.
Güzel şehrimiz İstanbul’da yaşıyor ya da İstanbul’u birkaç günlüğüne ziyaret etmeyi düşünüyorsanız www.seyristanbul.com‘a göz atmanızı öneririm. Kendinize göre bir şeyler mutlaka bulacaksınız...
Sevgiler,
Mine
İstanbul’u biraz daha yakından takip etmek, hem turistlerin hem yerlilerin gezmek isteyebileceği yerleri öğrenmek için size www.seyristanbul.com sitesini öneriyorum.
Bu siteyi ziyaret ettiğinizde belki de İstanbul’da daha önce hiç keşfetmediğiniz yerler olduğunu göreceksiniz. Pierre Loti Tepesi'nden Yerebatan Sarnıcı'na kadar çok çeşitli mekanlar hakkında hem ulaşım detaylarını, hem de tarihsel bilgileri bulabileceksiniz. Örneğin; İstanbul’da dilerseniz köpekbalıklarıyla dalış yapıp fotoğraf çektirebileceğiniz bir yer olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya uyarı tabelalarında normalin aksine “Çimlere basınız” yazan botanik parktan haberiniz var mıydı?
Siteyi hazırlayanlar alışveriş meraklılarını da düşünmüş. İstanbul’daki belli başlı alışveriş merkezlerini, ulaşım yollarını ve mağazaları görüntüleyebilirsiniz. Ayrıca sitenin konuk editörleri tasarımdan kişisel gelişime, güzellikten sağlığa farklı konularda bilgilendirici yazılar hazırlamış.
Güzel şehrimiz İstanbul’da yaşıyor ya da İstanbul’u birkaç günlüğüne ziyaret etmeyi düşünüyorsanız www.seyristanbul.com‘a göz atmanızı öneririm. Kendinize göre bir şeyler mutlaka bulacaksınız...
Sevgiler,
Mine
23 Aralık 2011 Cuma
Önüm, arkam, sağım, solum iPad!
Çocukluğumdan beri en büyük tutkum elektonik eşyalardı... Çoçukken bile evde içi açılmadık radyo, walkman, uzaktan kumandalı araba bırakmaz ve nasıl çalıştıklarını çözmeye çalışırdım. Ancak elektronik eşyalara olan tutkum ve bakış açım iPad ile tamamen tepetaklak oldu; hayatı bu kadar kolaylaştıran ve zevkli hale getiren bir cihazın icat edilmesi bile hayallerimin ötesindeydi belki de...
İnsanların iPad’e ilk bakış açısı “taşınabilir bir bilgisayarım ya da iPhone’um varken iPad gerçekten gereksiz” gibi ama bunu düşünmeden önce gelin bakalım ben iPad’i nasıl kullanıyorum, size bir anlatayım. Sonra tekrar bir düşünelim gerçekten iPad’e ihtiyacınız var mı? :)
Her sabah milyarlarca insan işe gitmek için akşamdan kurduğu çalar saatlerinin sesiyle uyanıyor. Kimisi bir müzikle, daha zor uyananlar ise daha rahatsız edici sesler seçerek günün en zor kararıyla yataklarından dışarı çıkıyor. Her zaman insanlar kurdukları alarmlarla kalkarken, benim en büyük yardımcım Nightstand! Aslında zor uyanan biri değilim, gözümü ilk açtığım anla yataktan fırlamam arasında 5 saniyelik bir zaman dilimi var; ancak yinede bu uygulama, dilediğiniz saat görüntüsünü seçerek zamanında uyanmanızı sağlıyor ve kalkar kalkmaz saati kocaman puntolarla ne kadar mahmur olursanız olun görebiliyorsunuz.
Sonrasında hemen iPad’in içinde bulunan iPod’dan hareketli bir müzik seçip kahvaltıdan önce kahvemi yudumlarken, bir yandan hepimizin hayatının önemli bir parçası olan Facebook hesabımı control edebiliyorum. Bir başka vazgeçilmezim ise Twitter... Günün ilk izlenimleri almak için takip ettiğim kişilerin iletilerini okumayı seviyorum. Bunun Twitter uygulamasıyla okumak çok rahat ve eğlenceli...
Kahvaltının ardından ilk yaptığım şey, İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşayan biri olarak evden çıkmadan yapılacak en mantıklı hareket olan trafiğin durumunu tahlil etmek oluyor. Bunun içinse en büyük yardımcım trafik durumunu inceleyebildiğim IBB Trafik uygulaması... Trafik durumunu öğrendikten sonra güzargahımı seçiyor ve kullanıcağım aracın hangi saatte bana en yakın durakta olacağını öğrendiğim Hareket Saati uygulamasını kontrol ediyorum. Sürekli bilgilerini güncelleyen bu uygulama sayesinde, boş yere koşturmak zorunda kalmıyorsunuz.
Genellikle otobüsle yolculuk yapmayı seçiyorum ve ortalama 45 dakikalık bir yolculuğun ardından iş yerine varma şansım oluyor. Bu nedenle, bu zaman dilimini etkili kullanmak için iPad’imde beni oyalayacak bir çok uygulama mevcut! Bazen İspanyolcamı geliştirmek için Spanish! uygulamasını kullanıyor, bazen takip ettiğim dizilerin yeni bölümlerini Dizitv uygulamasıyla izliyor ya da Türkiye’de ulaşılması güç yayınların uygulamalarından güncel haberleri okuyorum.
İşyerinde en büyük yardımcımız tabii ki ajandamız... iPad’in içindeki ajanda uygulaması gerçekten çok verimli ve çoğumuzun kullanmaya mahkum olduğu outlook ile senkronize olması sadece 5 dakikanızı alıyor. Bunun yanında yaptığınız toplantılardan sonra değiş tokuş ettiğimiz kartvizitlerin içinden çıkmak sizin için de zorsa, bunun için Adres Defteri ya da bir Kart Okuyucu uygulaması çok ideal.
Bizim için gün içersinde, en çok kullandığımız şeylerden biri de hesap makinesi; ancak ne hikmetse hesap makineleri bir şekilde evrende açılan bir karadelikten geçerek hiçliğe yolculuk ediyorlar. Arayın ki bulasınız...
Bunun içinse bulduğum çözüm HD Calculator uygulaması :) iPad sürekli gözümün önünde olduğu için tek bir dokunuşla hesap makinesine kavuşabiliyorum.
Diğer güzel bir uygulama da Not uygulaması, bilgisayarımdan yapılacaklar listesinden tutun da, alışveriş listesine kadar iPad’e aktarım yapmak sadece 2 saniyemi alıyor. Böylelikle alışverişten almam gerekenleri alarak dönüyorum.
Bunun yanında iPhone, iPod Touch ya da iPad'i olan arkadaşlarımla yüzyüze konuşmamı sağlayan Facetime uygulaması, uzakları kesinlikle yakın ediyor diyebiliriz. Özellikle isviçre’deki kuzenimle uzun telefon konuşmalarımız sonrasında gelen faturalardan sonra, bu uygulama bana birkaç iPad alacak kadar tasarruf sağladı.
Eve vardığımda ise eğer yemek pişirmem gekiyor ve yeni şeyler denemek istiyorsam, Epicurious uygulaması kesinlikle harika. Yemekten sonra e-postalar ve raporlar derken gün geçiyor ama her akşam mutlaka biraz kitap okumadan uyumamaya çalışıyorum ve iPad'imin içindeki yüzlerce elektronik kitap sayesinde tüm kütüphanem ellerimin altında.
Şimdi sizden bir kez daha iPad’in hayatınızı nasıl değiştireceğinizi düşünmenizi istiyorum. Nasıl, sizce de harika değil mi? :)
EF olarak; okullarımızın tanıtımını yaparken resimleri ve videoları göstermek için iPad en büyük yardımcımız. Taşımanın kolay olması nedeniyle, hem fuarlarda hem de dışarıda yaptığımız toplantılarda iPad elimizden düşmüyor. Yani kısacası iPad'i seviyoruz! :)
Eğer siz de bir iPad sahibi olmak istiyorsanız, EF'in 31 Aralık'a kadar sürecek kampanyalarına bir bakın derim... Detaylı bilgi için şu linke bakmanızı tavsiye ediyorum. Belki de ücretsiz bir iPad kazanabilirsiniz.
Sevgiler,
Umut Çağatay
İnsanların iPad’e ilk bakış açısı “taşınabilir bir bilgisayarım ya da iPhone’um varken iPad gerçekten gereksiz” gibi ama bunu düşünmeden önce gelin bakalım ben iPad’i nasıl kullanıyorum, size bir anlatayım. Sonra tekrar bir düşünelim gerçekten iPad’e ihtiyacınız var mı? :)
Her sabah milyarlarca insan işe gitmek için akşamdan kurduğu çalar saatlerinin sesiyle uyanıyor. Kimisi bir müzikle, daha zor uyananlar ise daha rahatsız edici sesler seçerek günün en zor kararıyla yataklarından dışarı çıkıyor. Her zaman insanlar kurdukları alarmlarla kalkarken, benim en büyük yardımcım Nightstand! Aslında zor uyanan biri değilim, gözümü ilk açtığım anla yataktan fırlamam arasında 5 saniyelik bir zaman dilimi var; ancak yinede bu uygulama, dilediğiniz saat görüntüsünü seçerek zamanında uyanmanızı sağlıyor ve kalkar kalkmaz saati kocaman puntolarla ne kadar mahmur olursanız olun görebiliyorsunuz.
Sonrasında hemen iPad’in içinde bulunan iPod’dan hareketli bir müzik seçip kahvaltıdan önce kahvemi yudumlarken, bir yandan hepimizin hayatının önemli bir parçası olan Facebook hesabımı control edebiliyorum. Bir başka vazgeçilmezim ise Twitter... Günün ilk izlenimleri almak için takip ettiğim kişilerin iletilerini okumayı seviyorum. Bunun Twitter uygulamasıyla okumak çok rahat ve eğlenceli...
Kahvaltının ardından ilk yaptığım şey, İstanbul gibi büyük bir metropolde yaşayan biri olarak evden çıkmadan yapılacak en mantıklı hareket olan trafiğin durumunu tahlil etmek oluyor. Bunun içinse en büyük yardımcım trafik durumunu inceleyebildiğim IBB Trafik uygulaması... Trafik durumunu öğrendikten sonra güzargahımı seçiyor ve kullanıcağım aracın hangi saatte bana en yakın durakta olacağını öğrendiğim Hareket Saati uygulamasını kontrol ediyorum. Sürekli bilgilerini güncelleyen bu uygulama sayesinde, boş yere koşturmak zorunda kalmıyorsunuz.
Genellikle otobüsle yolculuk yapmayı seçiyorum ve ortalama 45 dakikalık bir yolculuğun ardından iş yerine varma şansım oluyor. Bu nedenle, bu zaman dilimini etkili kullanmak için iPad’imde beni oyalayacak bir çok uygulama mevcut! Bazen İspanyolcamı geliştirmek için Spanish! uygulamasını kullanıyor, bazen takip ettiğim dizilerin yeni bölümlerini Dizitv uygulamasıyla izliyor ya da Türkiye’de ulaşılması güç yayınların uygulamalarından güncel haberleri okuyorum.
İşyerinde en büyük yardımcımız tabii ki ajandamız... iPad’in içindeki ajanda uygulaması gerçekten çok verimli ve çoğumuzun kullanmaya mahkum olduğu outlook ile senkronize olması sadece 5 dakikanızı alıyor. Bunun yanında yaptığınız toplantılardan sonra değiş tokuş ettiğimiz kartvizitlerin içinden çıkmak sizin için de zorsa, bunun için Adres Defteri ya da bir Kart Okuyucu uygulaması çok ideal.
Bizim için gün içersinde, en çok kullandığımız şeylerden biri de hesap makinesi; ancak ne hikmetse hesap makineleri bir şekilde evrende açılan bir karadelikten geçerek hiçliğe yolculuk ediyorlar. Arayın ki bulasınız...
Bunun içinse bulduğum çözüm HD Calculator uygulaması :) iPad sürekli gözümün önünde olduğu için tek bir dokunuşla hesap makinesine kavuşabiliyorum.
Diğer güzel bir uygulama da Not uygulaması, bilgisayarımdan yapılacaklar listesinden tutun da, alışveriş listesine kadar iPad’e aktarım yapmak sadece 2 saniyemi alıyor. Böylelikle alışverişten almam gerekenleri alarak dönüyorum.
Bunun yanında iPhone, iPod Touch ya da iPad'i olan arkadaşlarımla yüzyüze konuşmamı sağlayan Facetime uygulaması, uzakları kesinlikle yakın ediyor diyebiliriz. Özellikle isviçre’deki kuzenimle uzun telefon konuşmalarımız sonrasında gelen faturalardan sonra, bu uygulama bana birkaç iPad alacak kadar tasarruf sağladı.
Eve vardığımda ise eğer yemek pişirmem gekiyor ve yeni şeyler denemek istiyorsam, Epicurious uygulaması kesinlikle harika. Yemekten sonra e-postalar ve raporlar derken gün geçiyor ama her akşam mutlaka biraz kitap okumadan uyumamaya çalışıyorum ve iPad'imin içindeki yüzlerce elektronik kitap sayesinde tüm kütüphanem ellerimin altında.
Şimdi sizden bir kez daha iPad’in hayatınızı nasıl değiştireceğinizi düşünmenizi istiyorum. Nasıl, sizce de harika değil mi? :)
EF olarak; okullarımızın tanıtımını yaparken resimleri ve videoları göstermek için iPad en büyük yardımcımız. Taşımanın kolay olması nedeniyle, hem fuarlarda hem de dışarıda yaptığımız toplantılarda iPad elimizden düşmüyor. Yani kısacası iPad'i seviyoruz! :)
Eğer siz de bir iPad sahibi olmak istiyorsanız, EF'in 31 Aralık'a kadar sürecek kampanyalarına bir bakın derim... Detaylı bilgi için şu linke bakmanızı tavsiye ediyorum. Belki de ücretsiz bir iPad kazanabilirsiniz.
Sevgiler,
Umut Çağatay
21 Aralık 2011 Çarşamba
Sinema ondan sorulur!
Sevgili EFormation Türkiye okurları,
Bundan böyle blogumuzda birbirinden değerli akademisyenlerle sohbetlere de yer vereceğiz. Bunlardan ilki, sinema dünyasının değerli isimlerinden Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cenk Demirkıran... Cenk Hoca bugüne kadar yaptığı çalışmaları, öğrencileriyle yürüttüğü projeleri ve gelecekle ilgili planlarını bize kısaca anlattı. Sohbetimizi merak ediyorsanız buyrun :)
***
EF Türkiye: Cenk Bey merhaba... Öncelikle bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Cenk Demirkıran: 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünü kazandım ve üniversite hayatım boyunca çeşitli radyo ve televizyon istasyonlarında çalıştım. 1996 yılından itibaren kısa film ve belgesel filmler çekmeye başladım. 1998'de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünden mezun olduktan sonra Fransa'nın Lille şehrinde bulunan Charles De Gaulle Üniversitesi'nde Fransız Dili ve Uygarlığı eğitimi aldım. Kısa film çalışmalarıma Fransa'da da devam ettim.
Türkiye'de çektiğim filmlerim, Fransa'da çeşitli film festivallerinde gösterildi. Fransa'da çektiğim Toi Aussi Elise! adlı kısa filmin ardından Türkiye'ye döndüm ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik yüksek lisansına başladım. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünde uluslararası televizyon yayıncılığı konusunda doktora yaptım. Doktora tez araştırmalarımı Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın diplomatik davetlisi olarak Paris'te gerçekleştirdim. Ardından yine Paris'te, Monako Prensi I. Albert Vakfı'nın bursuyla Paris İnsanlık Tarihi Enstitüsü Sinema Departmanı’nda çalışmalarda bulundum.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde 2002-2009 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalıştığım dönemde Mavi Stüdyo'da yönetmen, metin yazarı, seslendirmen, danışman ve eğitmen olarak görev aldım. Aynı zamanda İÜRTV kapalı devre ve internet televizyonu yayınlarını yürüttüm. Tüm bu akademik yaşam beni asla film çekmekten alıkoymadı, hatta daha çok film üretmem için gerekli zemini hazırladı diyebilirim. Ve böylece filmlerim birçok film festivalinde yer aldı. Hatta başlangıcından beri filmlerimle katıldığım Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali 2005 yılında retrospektifimi yaparak beni onurlandırdı.
Bugün itibarıyla filmografimde kısa film, belgesel ve animasyondan oluşan 16 filmim var. 2009 yılından itibaren Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyorum.
EF Türkiye: Ögrencilerle ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Cenk D: Öğrencilerimle uygulama çalışmalarına ağırlık vermeyi tercih ediyorum. Kısa film ve belgesel film projelerini birlikte yürütüyoruz. Çekimlerini ve post prodüksiyon aşamalarını beraber gerçekleştiriyoruz. Sanat eğitiminde uygulama çok önemlidir. Sanatçı adayı, uygulama yaparak öğrenir. Teorik bilgiler ise onun neyi niçin yaptığını bilerek üretmesini sağlar, donanımını tamamlar. Oyunculuk bölümü öğrencileriyle kamera ve oyunculuk dersi kapsamında “Mini mini dizi” adlı bir sitcom yani durum komedisi çekiyor ve internette yayınlıyoruz. Böylece öğrenciler bir set ortamında deneyim yaşıyorlar ve set disiplini ile yaşamaya alışıyorlar. Aslında onlar, adı ders olan bir sete geliyorlar. Yayınlandıktan sonra kendilerini izliyor, gelen eleştirileri değerlendirme şansı buluyorlar.
EF Türkiye: Biz de izleyebiliyor muyuz bu çalışmayı? Nerede yayınlanıyor?
Cenk D: Elbette izleyebiliyorsunuz. Adresini paylaşayım: http://www.dailymotion.com/relevance/search/maltepegsf/1#hp-h-9
EF Türkiye: Sizin bir de Film Deney isimli bir ekibiniz var. Biraz bize bilgi verebilir misiniz?
Cenk D: Film Deney Yapım, bir film üretim ekibi. Sinema anlayışları, sanatsal prensipleri ortak olan kişilerden oluşan bir grup. Film Deney Yapım, ben ve kardeşim Gökçe Kaan Demirkıran tarafından 2006 yılında kuruldu. “Film” “Deney” “Yapım” bizim üç temel dayanağımızdır. Bu temellere dayanarak üretiriz. Çalışma alanlarımız ağırlıklı olarak belgesel filmlerdir. Toplumsal tarih, coğrafya, müzik, arkeoloji, prehistorya, futbol ve portreler; FilmDeney’in “belgeselleyerek” sinematografik bir kaygıyla perdeye yansıtmak için ilgi duyduğu konular olarak özetlenebilir. Film Deney Yapım aynı zamanda bir platform ve her an karşınıza çıkabilecek aksiliklere karşı “imece” usulünü unutmadan üretmeyi amaçlar.
EF Türkiye: Bildiğimiz kadarıyla yabancı dil sizin için önemli… Kaç dil biliyorsunuz, nerede öğrendiniz?
Cenk D: Evet, kesinlikle çok önemli. Hatta en az iki yabancı dil bilmek gerekli... Ama anadilinize de güçlü bir şekilde hakim olmanız lazım. Kendi anadilini iyi bilmeyen birisi, başka dilleri de iyi öğrenemez. Türkçeniz ne kadar güçlüyse, yabancı dilleri çok daha kolay öğrenirsiniz. Dillerin belli bir mantığı, bir aritmetiği vardır. Benzeyen yönleri ve ayrılan yönleri vardır. Ben 3 dil biliyorum. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca... İngilizce'yi Türkiye’de öğrendim ama yurtdışında pratik yaptıkça, İngilizce yayınları takip ettikçe geliştirdim. Fransızca’yı Fransa’da Charles de Gaulle Üniversitesi’nde, İspanyolca'yı ise Ankara’da yedek subay olarak askerliğimi yaptığım sırada akşamları kursa giderek öğrendim. Bir dili en iyi öğrenme şekli, o dili konuşulduğu ülkede öğrenmektir. Böylece günlük konuşmalarınız, rüyalarınız, düşünce akışınız o dilde gerçekleşir. Ve o dilin içinden çıktığı kültürü de öğrenirsiniz. Kültür dili, dil kültürü tamamlar. Eğer bir yabancı dili ülkesinde öğrenmişseniz, o dili çok sık kullanma imkanı bulamasanız da unutmanız çok zordur.
EF Türkiye: Dil üzerine deneysel filmler de çektiniz, değil mi? Çekme sebebiniz neydi?
Cenk D: Dil öğrenmeyi severim, diller arasındaki tarihi ve kültürel bağlantıları bulmak benim için bir bulmacayı çözmek gibidir. Bir dili öğrenmek ve onu konuşulduğu ülkede kullanmak oldukça eğlencelidir. Birinci dil filmim olan Télévision des Onomatopées (Yansıma Sesler Televizyonu)’yi İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nin yansıma sesler konulu film yarışması için çektim. Bundaki amacım Fransızca ve Türkçe’deki yansıma seslerin farklılığı üzerineydi. Örneğin Türkçe'de kapı çalma sesi “tak tak” tır, Fransızca'da ise “toc toc” dur. Türkçe'de “dı dı dı dı” diye titreriz, Fransızca'da “agla agla agla” diye titrenir. Bu filmin bir özelliği sessiz de izlenebilir olmasıdır. Zira çizgi romanlarda yoğun olarak kullanılan yansıma sesler ekranda yer alarak bize gereken sesleri verir. Dil üzerine yaptığım ikinci deneysel filmim ise Prof. Dr. Suat Gezgin’in verdiği bir fikir üzerine şekillendi. Fransızca'da ve Türkçe'deki yöresel şiveler üzerine deneysel bir filmdi TVA: Télévision des Accents (Şiveler Televizyonu). Her ülkede konuşulan dil farklı şivelere sahiptir. Türkçe'de olduğu gibi Fransızca'da da bir çok şive vardır. Bir yabancı dili öğrenirken, onun yansıma seslerini de öğrenmek ve şiveleri hakkında az çok bilgi sahibi olmak gerekir. Ne zaman hangi bölgeden bir kişinin karşınıza çıkacağını bilemezsiniz. Ve ayrıca şiveleri bilmek büyük keyiftir. Dilin zenginliğidir.
EF Türkiye: İlerleyen dönemlerde karşımıza ne gibi projelerle çıkacaksınız?
Cenk D: 2011 yazında yayınlanan Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak adlı kitabımın konusunu oluşturan Türkiye’nin kaybolmuş belgesel filmlerini anlatan bir belgesel filmin çekimine başladık. Film, kitap gibi 1954 yılında Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Sabahattin Eyuboğlu’nun kurduğu İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin 70’lerin sonuna kadar çektiği belgesel filmlerin serüveni ve filmlerle ilgili detaylı bilgileri içeriyor. Filmler, 1980 sonrasında bir kazan dairesinde kaderine terk edildikten sonra Prof. Dr. Suat Gezgin’in keşfiyle 2000’li yıllarda tekrar hayata döndürülüyor. Zaten kitap da bu hikayeyi anlatıyor. Ayrıca kardeşim Gökçe Kaan Demirkıran ile uzun metraj filmimin senaryosu üzerinde çalışıyoruz.
EF Türkiye: Merakla bekliyoruz :) Peki Radyo Tv Sinema okumak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?
Cenk D: Sadece derse girmek ve her şeyi derslerden beklemek onlara bir şey kazandırmaz. Dersler yönlendiricidir. Dersler, onlara bakış açısı kazandırır. Üniversite onları yönetmen, kameraman, senarist vs. yapacak sihirli bir değnek değildir. Hocalarının peşini bırakmasınlar, onların bilgi ve deneyimlerini adeta “sömürsünler”. Sürekli üretmeliler. Hata yapmaktan korkmasınlar. Öğrenciyken yapılan hatalar telafi edilebilir, ancak sektör hata kabul etmez. Hata yaparak öğrenecekler film çekmeyi, kamera kullanmayı, senaryo yazmayı... Ve kesinlikle okumalılar, araştırmalılar. İyi bir senaryo yazmak, iyi bir film yönetmek istiyorlarsa, roman ve hikaye dünyasında gezinmeleri gerekir. Bu da tabii ki çok okuyarak olur. Ve unutmasınlar ki, televizyon ve sinema sektöründe sadece kendini geliştirmiş olanlar, yetenekliler, çalışkanlar ve üretken olanlar ayakta kalır. Birçok öğrenci iş bulma telaşıyla, öğrenciyken televizyon kanallarına veya prodüksiyon şirketlerine girip fakültedeki derslerini bir tarafa bırakıyor. Ne öğrenciliklerini yaşayabiliyorlar, ne derslerden bir hayat görüşü kazanabiliyorlar, ne de okullu olmanın farkını ortaya koyabiliyorlar. Bu süreçte sektörde ezilerek öğreniyorlar her şeyi. Oysa bu bilgi ve deneyimlerin temelini fakültede alırsa, sektöre girdiğinde bu bilgileri geliştirmekle, onların üstüne yenilerini koymakla ve sektörün kurallarına adapte olmakla uğraşır, sıfırdan öğrenmekle değil.
EF Türkiye: Cenk Bey, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Eminiz EFormation Türkiye okurları bu yazından keyif alacak ve yararlanacaktır.
Cenk D: Ben teşekkür ederim...
***
İşte böyle arkadaşlar... Eğer hayaliniz Radyo Tv Sinema bölümünde okumaksa, Cenk Bey'in tavsiyelerini dikkate almanızı öneririz. Ve elbette, yine Cenk Bey'in dediği gibi, 2. veya 3. yabancı dili konuşulduğu ülkede öğrenerek kendinizi daha da geliştirmenizi...
Sevgiler,
EF Türkiye
Bundan böyle blogumuzda birbirinden değerli akademisyenlerle sohbetlere de yer vereceğiz. Bunlardan ilki, sinema dünyasının değerli isimlerinden Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cenk Demirkıran... Cenk Hoca bugüne kadar yaptığı çalışmaları, öğrencileriyle yürüttüğü projeleri ve gelecekle ilgili planlarını bize kısaca anlattı. Sohbetimizi merak ediyorsanız buyrun :)
***
EF Türkiye: Cenk Bey merhaba... Öncelikle bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?
Cenk Demirkıran: 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünü kazandım ve üniversite hayatım boyunca çeşitli radyo ve televizyon istasyonlarında çalıştım. 1996 yılından itibaren kısa film ve belgesel filmler çekmeye başladım. 1998'de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünden mezun olduktan sonra Fransa'nın Lille şehrinde bulunan Charles De Gaulle Üniversitesi'nde Fransız Dili ve Uygarlığı eğitimi aldım. Kısa film çalışmalarıma Fransa'da da devam ettim.
Türkiye'de çektiğim filmlerim, Fransa'da çeşitli film festivallerinde gösterildi. Fransa'da çektiğim Toi Aussi Elise! adlı kısa filmin ardından Türkiye'ye döndüm ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik yüksek lisansına başladım. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünde uluslararası televizyon yayıncılığı konusunda doktora yaptım. Doktora tez araştırmalarımı Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın diplomatik davetlisi olarak Paris'te gerçekleştirdim. Ardından yine Paris'te, Monako Prensi I. Albert Vakfı'nın bursuyla Paris İnsanlık Tarihi Enstitüsü Sinema Departmanı’nda çalışmalarda bulundum.
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde 2002-2009 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalıştığım dönemde Mavi Stüdyo'da yönetmen, metin yazarı, seslendirmen, danışman ve eğitmen olarak görev aldım. Aynı zamanda İÜRTV kapalı devre ve internet televizyonu yayınlarını yürüttüm. Tüm bu akademik yaşam beni asla film çekmekten alıkoymadı, hatta daha çok film üretmem için gerekli zemini hazırladı diyebilirim. Ve böylece filmlerim birçok film festivalinde yer aldı. Hatta başlangıcından beri filmlerimle katıldığım Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali 2005 yılında retrospektifimi yaparak beni onurlandırdı.
Bugün itibarıyla filmografimde kısa film, belgesel ve animasyondan oluşan 16 filmim var. 2009 yılından itibaren Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyorum.
EF Türkiye: Ögrencilerle ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Cenk D: Öğrencilerimle uygulama çalışmalarına ağırlık vermeyi tercih ediyorum. Kısa film ve belgesel film projelerini birlikte yürütüyoruz. Çekimlerini ve post prodüksiyon aşamalarını beraber gerçekleştiriyoruz. Sanat eğitiminde uygulama çok önemlidir. Sanatçı adayı, uygulama yaparak öğrenir. Teorik bilgiler ise onun neyi niçin yaptığını bilerek üretmesini sağlar, donanımını tamamlar. Oyunculuk bölümü öğrencileriyle kamera ve oyunculuk dersi kapsamında “Mini mini dizi” adlı bir sitcom yani durum komedisi çekiyor ve internette yayınlıyoruz. Böylece öğrenciler bir set ortamında deneyim yaşıyorlar ve set disiplini ile yaşamaya alışıyorlar. Aslında onlar, adı ders olan bir sete geliyorlar. Yayınlandıktan sonra kendilerini izliyor, gelen eleştirileri değerlendirme şansı buluyorlar.
EF Türkiye: Biz de izleyebiliyor muyuz bu çalışmayı? Nerede yayınlanıyor?
Cenk D: Elbette izleyebiliyorsunuz. Adresini paylaşayım: http://www.dailymotion.com/relevance/search/maltepegsf/1#hp-h-9
EF Türkiye: Sizin bir de Film Deney isimli bir ekibiniz var. Biraz bize bilgi verebilir misiniz?
Cenk D: Film Deney Yapım, bir film üretim ekibi. Sinema anlayışları, sanatsal prensipleri ortak olan kişilerden oluşan bir grup. Film Deney Yapım, ben ve kardeşim Gökçe Kaan Demirkıran tarafından 2006 yılında kuruldu. “Film” “Deney” “Yapım” bizim üç temel dayanağımızdır. Bu temellere dayanarak üretiriz. Çalışma alanlarımız ağırlıklı olarak belgesel filmlerdir. Toplumsal tarih, coğrafya, müzik, arkeoloji, prehistorya, futbol ve portreler; FilmDeney’in “belgeselleyerek” sinematografik bir kaygıyla perdeye yansıtmak için ilgi duyduğu konular olarak özetlenebilir. Film Deney Yapım aynı zamanda bir platform ve her an karşınıza çıkabilecek aksiliklere karşı “imece” usulünü unutmadan üretmeyi amaçlar.
EF Türkiye: Bildiğimiz kadarıyla yabancı dil sizin için önemli… Kaç dil biliyorsunuz, nerede öğrendiniz?
Cenk D: Evet, kesinlikle çok önemli. Hatta en az iki yabancı dil bilmek gerekli... Ama anadilinize de güçlü bir şekilde hakim olmanız lazım. Kendi anadilini iyi bilmeyen birisi, başka dilleri de iyi öğrenemez. Türkçeniz ne kadar güçlüyse, yabancı dilleri çok daha kolay öğrenirsiniz. Dillerin belli bir mantığı, bir aritmetiği vardır. Benzeyen yönleri ve ayrılan yönleri vardır. Ben 3 dil biliyorum. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca... İngilizce'yi Türkiye’de öğrendim ama yurtdışında pratik yaptıkça, İngilizce yayınları takip ettikçe geliştirdim. Fransızca’yı Fransa’da Charles de Gaulle Üniversitesi’nde, İspanyolca'yı ise Ankara’da yedek subay olarak askerliğimi yaptığım sırada akşamları kursa giderek öğrendim. Bir dili en iyi öğrenme şekli, o dili konuşulduğu ülkede öğrenmektir. Böylece günlük konuşmalarınız, rüyalarınız, düşünce akışınız o dilde gerçekleşir. Ve o dilin içinden çıktığı kültürü de öğrenirsiniz. Kültür dili, dil kültürü tamamlar. Eğer bir yabancı dili ülkesinde öğrenmişseniz, o dili çok sık kullanma imkanı bulamasanız da unutmanız çok zordur.
EF Türkiye: Dil üzerine deneysel filmler de çektiniz, değil mi? Çekme sebebiniz neydi?
Cenk D: Dil öğrenmeyi severim, diller arasındaki tarihi ve kültürel bağlantıları bulmak benim için bir bulmacayı çözmek gibidir. Bir dili öğrenmek ve onu konuşulduğu ülkede kullanmak oldukça eğlencelidir. Birinci dil filmim olan Télévision des Onomatopées (Yansıma Sesler Televizyonu)’yi İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nin yansıma sesler konulu film yarışması için çektim. Bundaki amacım Fransızca ve Türkçe’deki yansıma seslerin farklılığı üzerineydi. Örneğin Türkçe'de kapı çalma sesi “tak tak” tır, Fransızca'da ise “toc toc” dur. Türkçe'de “dı dı dı dı” diye titreriz, Fransızca'da “agla agla agla” diye titrenir. Bu filmin bir özelliği sessiz de izlenebilir olmasıdır. Zira çizgi romanlarda yoğun olarak kullanılan yansıma sesler ekranda yer alarak bize gereken sesleri verir. Dil üzerine yaptığım ikinci deneysel filmim ise Prof. Dr. Suat Gezgin’in verdiği bir fikir üzerine şekillendi. Fransızca'da ve Türkçe'deki yöresel şiveler üzerine deneysel bir filmdi TVA: Télévision des Accents (Şiveler Televizyonu). Her ülkede konuşulan dil farklı şivelere sahiptir. Türkçe'de olduğu gibi Fransızca'da da bir çok şive vardır. Bir yabancı dili öğrenirken, onun yansıma seslerini de öğrenmek ve şiveleri hakkında az çok bilgi sahibi olmak gerekir. Ne zaman hangi bölgeden bir kişinin karşınıza çıkacağını bilemezsiniz. Ve ayrıca şiveleri bilmek büyük keyiftir. Dilin zenginliğidir.
EF Türkiye: İlerleyen dönemlerde karşımıza ne gibi projelerle çıkacaksınız?
Cenk D: 2011 yazında yayınlanan Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak adlı kitabımın konusunu oluşturan Türkiye’nin kaybolmuş belgesel filmlerini anlatan bir belgesel filmin çekimine başladık. Film, kitap gibi 1954 yılında Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Sabahattin Eyuboğlu’nun kurduğu İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin 70’lerin sonuna kadar çektiği belgesel filmlerin serüveni ve filmlerle ilgili detaylı bilgileri içeriyor. Filmler, 1980 sonrasında bir kazan dairesinde kaderine terk edildikten sonra Prof. Dr. Suat Gezgin’in keşfiyle 2000’li yıllarda tekrar hayata döndürülüyor. Zaten kitap da bu hikayeyi anlatıyor. Ayrıca kardeşim Gökçe Kaan Demirkıran ile uzun metraj filmimin senaryosu üzerinde çalışıyoruz.
EF Türkiye: Merakla bekliyoruz :) Peki Radyo Tv Sinema okumak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?
Cenk D: Sadece derse girmek ve her şeyi derslerden beklemek onlara bir şey kazandırmaz. Dersler yönlendiricidir. Dersler, onlara bakış açısı kazandırır. Üniversite onları yönetmen, kameraman, senarist vs. yapacak sihirli bir değnek değildir. Hocalarının peşini bırakmasınlar, onların bilgi ve deneyimlerini adeta “sömürsünler”. Sürekli üretmeliler. Hata yapmaktan korkmasınlar. Öğrenciyken yapılan hatalar telafi edilebilir, ancak sektör hata kabul etmez. Hata yaparak öğrenecekler film çekmeyi, kamera kullanmayı, senaryo yazmayı... Ve kesinlikle okumalılar, araştırmalılar. İyi bir senaryo yazmak, iyi bir film yönetmek istiyorlarsa, roman ve hikaye dünyasında gezinmeleri gerekir. Bu da tabii ki çok okuyarak olur. Ve unutmasınlar ki, televizyon ve sinema sektöründe sadece kendini geliştirmiş olanlar, yetenekliler, çalışkanlar ve üretken olanlar ayakta kalır. Birçok öğrenci iş bulma telaşıyla, öğrenciyken televizyon kanallarına veya prodüksiyon şirketlerine girip fakültedeki derslerini bir tarafa bırakıyor. Ne öğrenciliklerini yaşayabiliyorlar, ne derslerden bir hayat görüşü kazanabiliyorlar, ne de okullu olmanın farkını ortaya koyabiliyorlar. Bu süreçte sektörde ezilerek öğreniyorlar her şeyi. Oysa bu bilgi ve deneyimlerin temelini fakültede alırsa, sektöre girdiğinde bu bilgileri geliştirmekle, onların üstüne yenilerini koymakla ve sektörün kurallarına adapte olmakla uğraşır, sıfırdan öğrenmekle değil.
EF Türkiye: Cenk Bey, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Eminiz EFormation Türkiye okurları bu yazından keyif alacak ve yararlanacaktır.
Cenk D: Ben teşekkür ederim...
***
İşte böyle arkadaşlar... Eğer hayaliniz Radyo Tv Sinema bölümünde okumaksa, Cenk Bey'in tavsiyelerini dikkate almanızı öneririz. Ve elbette, yine Cenk Bey'in dediği gibi, 2. veya 3. yabancı dili konuşulduğu ülkede öğrenerek kendinizi daha da geliştirmenizi...
Sevgiler,
EF Türkiye
15 Aralık 2011 Perşembe
Paris sokaklarında muhteşem bir ses duydum...
Bugünlerde duyduğunuz bir ses size de Edith Piaf'ı hatırlatmıyor mu? Buğulu karakteristik sesi ve sıra dışı duruşuyla Zaz benim için çok ayrı bir yere sahip. "En Beğenilen Fransız Şarkıcı" unvanı değil onu farklı yapan benim için, ya da sonradan çektiği klipler de değil... Onu ilk gördüğüm haliyle, Paris sokaklarında arkadaşlarıyla birlikte "Je Veux" şarkısını söylerkenki görüntüsü hala gözümün önünde...
Gerçek adı Isabelle Geffroy olan ZAZ, 1980 yılında Fransa'da doğdu. Beş yaşından itibaren müzik teorisi, keman ve koro şarkıcılığı dersleri alan sanatçı, "Fifty Fingers" isimli Blues grubuyla sahne hayatına ilk adımı attı. Sokak şarkıcılığı yapan ZAZ, Paris sokaklarında gerçekleştirdiği konserler sayesinde keşfedildi. 2009'da gerçekleştirilen "Generation Reservoir" isimli yarışmada birincilik kazanan genç şarkıcı, 2010 tarihli çıkış albümü "ZAZ" ile zirveye yükseldi. "Je Veux" parçasıyla Türkiye'de de büyük popülarite kazanan ZAZ, Akbank 21. Caz Festivali'nin en merakla beklenen isimlerinden biriydi. 22 Ekim 2011'de hayranlarına muhteşem bir konser verdi.
"Bu kadar hayranısın sen gittin mi?" diye sorabilirsiniz. Hemen cevaplayayım. Malesef orada değildim. Siz, sevgili öğrencilerimize daha fazla nasıl fayda sağlayabiliriz, yeni senede neler yapmalıyız gibi konuları konuşmak üzere İzmir'de toplantıdaydım. Konserde olan arkadaşlarımın gönderdikleri videolarla yetinmek durumunda kaldım. Ama bir dahaki sefere kaçırır mıyım? ASLA! Olmadı yine Paris'e giderim, Zaz'ı en sevdiğim haliyle, sokaklarda dinlerim...
Je veux de l'amour, de la joie, de la bonne humeur... :)
Şirin
Gerçek adı Isabelle Geffroy olan ZAZ, 1980 yılında Fransa'da doğdu. Beş yaşından itibaren müzik teorisi, keman ve koro şarkıcılığı dersleri alan sanatçı, "Fifty Fingers" isimli Blues grubuyla sahne hayatına ilk adımı attı. Sokak şarkıcılığı yapan ZAZ, Paris sokaklarında gerçekleştirdiği konserler sayesinde keşfedildi. 2009'da gerçekleştirilen "Generation Reservoir" isimli yarışmada birincilik kazanan genç şarkıcı, 2010 tarihli çıkış albümü "ZAZ" ile zirveye yükseldi. "Je Veux" parçasıyla Türkiye'de de büyük popülarite kazanan ZAZ, Akbank 21. Caz Festivali'nin en merakla beklenen isimlerinden biriydi. 22 Ekim 2011'de hayranlarına muhteşem bir konser verdi.
"Bu kadar hayranısın sen gittin mi?" diye sorabilirsiniz. Hemen cevaplayayım. Malesef orada değildim. Siz, sevgili öğrencilerimize daha fazla nasıl fayda sağlayabiliriz, yeni senede neler yapmalıyız gibi konuları konuşmak üzere İzmir'de toplantıdaydım. Konserde olan arkadaşlarımın gönderdikleri videolarla yetinmek durumunda kaldım. Ama bir dahaki sefere kaçırır mıyım? ASLA! Olmadı yine Paris'e giderim, Zaz'ı en sevdiğim haliyle, sokaklarda dinlerim...
Je veux de l'amour, de la joie, de la bonne humeur... :)
Şirin
14 Aralık 2011 Çarşamba
New York, Hollywood, Paris, Vegas...
Sevgili EFormation Türkiye okurları (Özellikle bayanlar)!
Eğer Sophie Kinsella'nın kitaplarıyla ilgili yazdığımız Yoksa siz de alışverişkolik misiniz? isimli yazımızı keyifle okuduysanız, size yeni ve harika bir önerimiz var!
Lindsey Kelk'in adını daha önce duydunuz mu? Ya da "I Heart" serisini? Duymadıysanız biz hemen kendisini size tanıtalım:
Lindsey Kelk, New York'ta yaşayan İngiliz bir yazar ve çocuk kitapları editörü... Yazdığı romantik komedi kitapların yanı sıra Marie Claire UK'de bir köşe yazıyor. Ayrıca güzellik konusunda bir blogu da var.
Size bahsetmek istediğim konu ise "I Heart" serisi...
Yukarıda Lindsey'in "I Heart" serisi kitaplarını sırasıyla görüyorsunuz. Kahramanımız adı ise Angela Clarke!
Angela, New York aşığı bir blog yazarı. Erkek arkadaşı kendisini aldatıyor ve Angela ani bir kararla İngiltere'den Amerika'ya (New York'a) uçuyor. Macera da böyle başlıyor işte! Sonra neler oluyor neler... Bu macera sırasıyla onu Hollywood, Paris ve Vegas'a sürüklüyor.
Serinin son kitabı olan "I Heart Vegas", 8 Aralık'ta piyasaya çıktı ancak ben henüz Türkiye'de bulamadım. Merakla buraya geleceği günü bekliyorum :) Haa bir de son gelen habere göre "I Heart London" kitabı da yolda...
Yazarı daha yakından tanımak isterseniz;
İnternet sayfasının adresi şöyle: http://lindseykelk.com/
Güzellik hakkındaki blogu ise şurada: http://beautymecca.blogspot.com/
Ben bu kitapları çevirilerinden değil de, orijinal dilinden yani İngilizce okuyorum. İngilizce pratiği için iyi bir fırsat; çünkü öyle sürükleyici bir öykü ki kolaylıkla takip edebiliyorsunuz.
Merak ettiniz mi? O halde doooğru bir kitapevine. Angela Clarke sizi bekliyor! İyi okumalar...
Sevgilerimle,
Kübra
Eğer Sophie Kinsella'nın kitaplarıyla ilgili yazdığımız Yoksa siz de alışverişkolik misiniz? isimli yazımızı keyifle okuduysanız, size yeni ve harika bir önerimiz var!
Lindsey Kelk'in adını daha önce duydunuz mu? Ya da "I Heart" serisini? Duymadıysanız biz hemen kendisini size tanıtalım:
Lindsey Kelk, New York'ta yaşayan İngiliz bir yazar ve çocuk kitapları editörü... Yazdığı romantik komedi kitapların yanı sıra Marie Claire UK'de bir köşe yazıyor. Ayrıca güzellik konusunda bir blogu da var.
Size bahsetmek istediğim konu ise "I Heart" serisi...
Yukarıda Lindsey'in "I Heart" serisi kitaplarını sırasıyla görüyorsunuz. Kahramanımız adı ise Angela Clarke!
Angela, New York aşığı bir blog yazarı. Erkek arkadaşı kendisini aldatıyor ve Angela ani bir kararla İngiltere'den Amerika'ya (New York'a) uçuyor. Macera da böyle başlıyor işte! Sonra neler oluyor neler... Bu macera sırasıyla onu Hollywood, Paris ve Vegas'a sürüklüyor.
Serinin son kitabı olan "I Heart Vegas", 8 Aralık'ta piyasaya çıktı ancak ben henüz Türkiye'de bulamadım. Merakla buraya geleceği günü bekliyorum :) Haa bir de son gelen habere göre "I Heart London" kitabı da yolda...
Yazarı daha yakından tanımak isterseniz;
İnternet sayfasının adresi şöyle: http://lindseykelk.com/
Güzellik hakkındaki blogu ise şurada: http://beautymecca.blogspot.com/
Ben bu kitapları çevirilerinden değil de, orijinal dilinden yani İngilizce okuyorum. İngilizce pratiği için iyi bir fırsat; çünkü öyle sürükleyici bir öykü ki kolaylıkla takip edebiliyorsunuz.
Merak ettiniz mi? O halde doooğru bir kitapevine. Angela Clarke sizi bekliyor! İyi okumalar...
Sevgilerimle,
Kübra
9 Aralık 2011 Cuma
Hayallerinizdeki merkeze balonlarımızla uçun...
EF Rüya Balonları yarışmamızı duymayan kaldı mı? Hayallerinizdeki merkeze EF'in balonlarıyla uçmak için acele edin...
Peki bu nasıl bir yarışma? EF Rüya Balonları yarışmamız için önce www.ef.com.tr/efdreamballoon adresine gidiyorsunuz, kayıt oluyorsunuz. Biz sizinle iletişime geçiyoruz ve size, her biri okulumuzu temsil eden 50 balon gönderiyoruz. Bu balonların üzerine hayalinizdeki merkezleri temsil eden resimler çiziyorsunuz. Mesela hayaliniz Paris'te dil eğitimi almaksa, bir Eiffel Kulesi çizebilirsiniz. :)
Daha sonra 50 balonu da alarak kendinizi sokaklara atıyorsunuz. Yanınıza bir arkadaşınızı almayı unutmayın, çünkü sokakta yapacağınız aktiviteyi birinin videoya alması gerekiyor. Sokakta yapacağınız aktiviteye gelince... Yoldan geçen herkesle röportaj yapmanız gerekiyor. Onlara onların hayallerindeki EF merkezini sormanızı istiyoruz sizden. Video maksimum 2 dakika uzunlukta olmalı!
1.nin ne kazanacağını merak ediyor musunuz? Kazanan şanslı kişiyi 2 haftalığına dünyanın dört bir yanında bulunan 42 okulumuzdan birine dil eğitimi için gönderiyoruz. Yarışmaya katılmak çok kolay, tek ihtiyacınız olan şey YARATICILIK!!!
Hepinize bol şans diliyoruz...
Sevgiler,
EF Türkiye
Peki bu nasıl bir yarışma? EF Rüya Balonları yarışmamız için önce www.ef.com.tr/efdreamballoon adresine gidiyorsunuz, kayıt oluyorsunuz. Biz sizinle iletişime geçiyoruz ve size, her biri okulumuzu temsil eden 50 balon gönderiyoruz. Bu balonların üzerine hayalinizdeki merkezleri temsil eden resimler çiziyorsunuz. Mesela hayaliniz Paris'te dil eğitimi almaksa, bir Eiffel Kulesi çizebilirsiniz. :)
Daha sonra 50 balonu da alarak kendinizi sokaklara atıyorsunuz. Yanınıza bir arkadaşınızı almayı unutmayın, çünkü sokakta yapacağınız aktiviteyi birinin videoya alması gerekiyor. Sokakta yapacağınız aktiviteye gelince... Yoldan geçen herkesle röportaj yapmanız gerekiyor. Onlara onların hayallerindeki EF merkezini sormanızı istiyoruz sizden. Video maksimum 2 dakika uzunlukta olmalı!
1.nin ne kazanacağını merak ediyor musunuz? Kazanan şanslı kişiyi 2 haftalığına dünyanın dört bir yanında bulunan 42 okulumuzdan birine dil eğitimi için gönderiyoruz. Yarışmaya katılmak çok kolay, tek ihtiyacınız olan şey YARATICILIK!!!
Hepinize bol şans diliyoruz...
Sevgiler,
EF Türkiye
5 Aralık 2011 Pazartesi
EF Bournemouth'a tam 12 puan!!!
Mutluyuz, gururluyuz! Neden mi? Çünkü British Council'ın Ağustos ayından gerçekleştirdiği ve 5 tam gün süren denetimin ardından, EF Bournemouth okulumuz akreditasyon raporundan 12 mükemmellik puanı aldı :)
Denetimde dikkat edilen alanlar şunlar:
• Genel Yönetim
• Kalite Güvencesi
• Bina
• Akademik yönetim
• Öğretim
• Sosyal yardım
• Konaklama
Tüm EF Bournemouth ekibimizi tebrik ediyoruz! Ve sizleri Bournemouth okulumuza bekliyoruz...
Sevgiler,
EF Türkiye
Denetimde dikkat edilen alanlar şunlar:
• Genel Yönetim
• Kalite Güvencesi
• Bina
• Akademik yönetim
• Öğretim
• Sosyal yardım
• Konaklama
Tüm EF Bournemouth ekibimizi tebrik ediyoruz! Ve sizleri Bournemouth okulumuza bekliyoruz...
Sevgiler,
EF Türkiye
30 Kasım 2011 Çarşamba
Kariyerinizi küreselleştirmek ister misiniz?
EF Uluslararası Dil Merkezleri olarak bu sene 3.'sünü gerçekleştirdiğimiz Global Intern yarışmamız başlıyooorrr!!!
18 yaş ve üzeri herkesin katılabileceği EF Global Intern 2012 yarışmamızın kazananı; tüm seyahat, konaklama ve yemek masrafları EF tarafından karşılanarak, kendi seçeceği 3 farklı kıtada yer alan birinci sınıf şehirlerde 3 aylık staj imkanı elde edecek.
Detaylı bilgi için Global Intern 2012 internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Biz yine de kısaca anlatalım...
Yarışmaya katılmak isteyen gençlerin; özgeçmişlerini www.ef.com.tr/globalintern internet sitesine girmeleri ve bu stajın geleceklerini nasıl etkileyeceğini anlatan maksimum 3 dakikalık bir video en geç 31 Ocak 2012 tarihine kadar yüklemeleri gerekiyor.
EF’in jürileri; kazananı, katılımcıların özgeçmişlerini ve kişisel videolarını göz önünde bulundurarak seçecek.
Global Intern 2011 yarışması birincilerinden 20 yaşındaki Koreli Minjae Koo ne diyor?
“Staj yaptığım süre boyunca kişisel anlamda çok geliştim ve birçok değerli anım oldu. Şimdi Global Intern 2012’nin kazananını kutlamayı sabırsızlıkla bekliyorum.”
Minjae Koo’nun görevi EF’in uluslararası pazarlama kampanyalarını desteklemekti. Minjae’nin kıtalararası sorumlulukları, onu EF’in Zürih, Boston ve Şanghay ofislerine taşıdı.
Eğer siz de şimdiden kariyerinizi şekillendirmek ve diğerleri arasından farklılaşmak istiyorsanız, Global Intern 2012 yarışmamıza hemen katılın! Bol şans dileriz...
Sevgiler,
EF Türkiye
18 yaş ve üzeri herkesin katılabileceği EF Global Intern 2012 yarışmamızın kazananı; tüm seyahat, konaklama ve yemek masrafları EF tarafından karşılanarak, kendi seçeceği 3 farklı kıtada yer alan birinci sınıf şehirlerde 3 aylık staj imkanı elde edecek.
Detaylı bilgi için Global Intern 2012 internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Biz yine de kısaca anlatalım...
Yarışmaya katılmak isteyen gençlerin; özgeçmişlerini www.ef.com.tr/globalintern internet sitesine girmeleri ve bu stajın geleceklerini nasıl etkileyeceğini anlatan maksimum 3 dakikalık bir video en geç 31 Ocak 2012 tarihine kadar yüklemeleri gerekiyor.
EF’in jürileri; kazananı, katılımcıların özgeçmişlerini ve kişisel videolarını göz önünde bulundurarak seçecek.
Global Intern 2011 yarışması birincilerinden 20 yaşındaki Koreli Minjae Koo ne diyor?
“Staj yaptığım süre boyunca kişisel anlamda çok geliştim ve birçok değerli anım oldu. Şimdi Global Intern 2012’nin kazananını kutlamayı sabırsızlıkla bekliyorum.”
Minjae Koo’nun görevi EF’in uluslararası pazarlama kampanyalarını desteklemekti. Minjae’nin kıtalararası sorumlulukları, onu EF’in Zürih, Boston ve Şanghay ofislerine taşıdı.
Eğer siz de şimdiden kariyerinizi şekillendirmek ve diğerleri arasından farklılaşmak istiyorsanız, Global Intern 2012 yarışmamıza hemen katılın! Bol şans dileriz...
Sevgiler,
EF Türkiye
24 Kasım 2011 Perşembe
Harika bir eğlence!
Kim demiş kutu oyunları artık eğlenceli değil diye? Bunu söyleyenler Trivial Pursuit'i bilmiyor olmalı!
Belki bu oyunu biliyorsunuzdur, belki de bilmiyorsunuzdur. Belki daha önce oynamışsınızdır ya da hiç denememişsinizdir. Eğer bilmiyorsanız veya denemediyseniz, kesinlikle en kısa sürede denemenizi tavsiye ederim...
Dünya çapında üne kavuşan Trivial Pursuit isimli keyifli oyun, genel kültür ve popüler kültür konulu bir kutu oyunu...
1979 yılında spor editörü Scott Abbott ve fotoğraf editörü Chris Haney tarafından geliştirilen bu oyun, 1982 yılında John Haney ve Ed Werner'ın desteğiyle piyasaya sunuldu.
Trivial Pursuit oyununu bilmeyenlere biraz bilgi verelim:
6 bölmeli tekerleğe benzeyen bir yol haritası var. Bu harita coğrafya, tarih, bilim ve doğa gibi farklı temaları temsil eden renklere ayrılmış. Oyuncular zar atarak piyonlarını harita üzerinde ilerletiyor. İlerlerken de hangi renkte dururlarsa, o rengi temsil eden temanın kartlarından bir soruyu cevaplaması gerekiyor. Bazı duraklar diğerlerinden daha önemli ve bu duraktaki soruyu bilenler, piyonun içine koyulmak üzere özel bir esktra piyon kazanıyor. Amaç, tüm temalardan birer piyonu en kısa süre içerisinde kendi piyonunuzun içine yerleştirebilmek...
Bu arada sorular kartların üzerinde yazıyor ve her bir kartta tüm temalardan birer soru yer alıyor. Cevaplar ise kartların arkasında.
Hasbro tarafından üretilen Trivial Pursuit, gerçekten iyi bir eğlence kaynağı! Üstelik bir sürü bilgi de ediniyorsunuz. Bugüne kadar 90 milyondan fazla oyun satılmış; birçok ülkede ve birçok dile çevrilerek... Ayrıca oyunun; Trivial Pursuit Family, Trivial Pursuit For Kids Game gibi versiyonları da bulunuyor.
Eğer Trivial Pursuit oyununu denemediyseniz gerçekten oynamanızı tavsiye ediyorum. Hem eğlenceli vakit geçirecek, hem mevcut bilgilerinizi sınayacak, hem de yepyeni genel kültür bilgileri edineceksiniz!
Şimdiden bol şanslar!
Sevgiler,
Kübra
Belki bu oyunu biliyorsunuzdur, belki de bilmiyorsunuzdur. Belki daha önce oynamışsınızdır ya da hiç denememişsinizdir. Eğer bilmiyorsanız veya denemediyseniz, kesinlikle en kısa sürede denemenizi tavsiye ederim...
Dünya çapında üne kavuşan Trivial Pursuit isimli keyifli oyun, genel kültür ve popüler kültür konulu bir kutu oyunu...
1979 yılında spor editörü Scott Abbott ve fotoğraf editörü Chris Haney tarafından geliştirilen bu oyun, 1982 yılında John Haney ve Ed Werner'ın desteğiyle piyasaya sunuldu.
Trivial Pursuit oyununu bilmeyenlere biraz bilgi verelim:
6 bölmeli tekerleğe benzeyen bir yol haritası var. Bu harita coğrafya, tarih, bilim ve doğa gibi farklı temaları temsil eden renklere ayrılmış. Oyuncular zar atarak piyonlarını harita üzerinde ilerletiyor. İlerlerken de hangi renkte dururlarsa, o rengi temsil eden temanın kartlarından bir soruyu cevaplaması gerekiyor. Bazı duraklar diğerlerinden daha önemli ve bu duraktaki soruyu bilenler, piyonun içine koyulmak üzere özel bir esktra piyon kazanıyor. Amaç, tüm temalardan birer piyonu en kısa süre içerisinde kendi piyonunuzun içine yerleştirebilmek...
Bu arada sorular kartların üzerinde yazıyor ve her bir kartta tüm temalardan birer soru yer alıyor. Cevaplar ise kartların arkasında.
Hasbro tarafından üretilen Trivial Pursuit, gerçekten iyi bir eğlence kaynağı! Üstelik bir sürü bilgi de ediniyorsunuz. Bugüne kadar 90 milyondan fazla oyun satılmış; birçok ülkede ve birçok dile çevrilerek... Ayrıca oyunun; Trivial Pursuit Family, Trivial Pursuit For Kids Game gibi versiyonları da bulunuyor.
Eğer Trivial Pursuit oyununu denemediyseniz gerçekten oynamanızı tavsiye ediyorum. Hem eğlenceli vakit geçirecek, hem mevcut bilgilerinizi sınayacak, hem de yepyeni genel kültür bilgileri edineceksiniz!
Şimdiden bol şanslar!
Sevgiler,
Kübra
Cerrahların inanılmaz dünyası...
Tıp sektörünü oldum olası ilginç bulmuşumdur. Sürekli acil vakalar, yardım bekleyen insanlar, ameliyatlar... "Doktorların işi gerçekten de zor olmalı" derken, Grey's Anatomy ile tanıştım ve onların dünyasını daha da yakından tanımaya başladım.
Milyonlarca kişi tarafından izlenen Grey’s Anatomy, çok başarılı bir Amerikan tv dizisi... Amerikan film yazarı, direktör ve prodüktör Shonda Rhimes tarafından yaratılan bu dizi, ABC kanalında yayınlanıyor ama bölümlerini internet üzerinden izlemek de mümkün. Grey’s Anatomy'nin hikayesi; bir grup cerrahın medikal ve kişisel yaşamlarının etrafından gelişiyor.
Gray’s Anatomy isimli medikal kitaptan ilham alınarak çekilen dizi, Washington'da yer alan Seattle Grace Hastanesi'nde geçiyor. Hikayenin ana kahramanları Dr. Meredith Grey ve Dr. Derek Shepard. Bu tv dizisinin başarısında sürükleyici hikayesi kadar, başarılı kadrosunun da büyük etkisi var. Dizide birçok ünlü oyuncu yer alıyor. Doktor karakterleri şöyle: Ellen Pompeo (Meredith rolü), Patrick Dempsey (Derek rolü), Sandra Oh (Cristina rolü), Justin Chambers (Alex rolü), Chandra Wilson (Miranda rolü), James Pickens, Jr. (Richard rolü), Sara Ramirez (Callie rolü), Eric Dane (Mark rolü).
Şu anda 8. sezonu devam eden bu muhteşem diziyi izlemediyseniz, bir an önce göz atmanızı tavsiye ediyorum. Eğer maceralı ve aşk dolu bir hikaye izlemek istiyorsanız, Grey's Anatomy tam size göre!
EF Seattle'da okuyan öğrencilerimize özenmek için bir sebep daha... :)
Sevgiler,
Kübra
Milyonlarca kişi tarafından izlenen Grey’s Anatomy, çok başarılı bir Amerikan tv dizisi... Amerikan film yazarı, direktör ve prodüktör Shonda Rhimes tarafından yaratılan bu dizi, ABC kanalında yayınlanıyor ama bölümlerini internet üzerinden izlemek de mümkün. Grey’s Anatomy'nin hikayesi; bir grup cerrahın medikal ve kişisel yaşamlarının etrafından gelişiyor.
Gray’s Anatomy isimli medikal kitaptan ilham alınarak çekilen dizi, Washington'da yer alan Seattle Grace Hastanesi'nde geçiyor. Hikayenin ana kahramanları Dr. Meredith Grey ve Dr. Derek Shepard. Bu tv dizisinin başarısında sürükleyici hikayesi kadar, başarılı kadrosunun da büyük etkisi var. Dizide birçok ünlü oyuncu yer alıyor. Doktor karakterleri şöyle: Ellen Pompeo (Meredith rolü), Patrick Dempsey (Derek rolü), Sandra Oh (Cristina rolü), Justin Chambers (Alex rolü), Chandra Wilson (Miranda rolü), James Pickens, Jr. (Richard rolü), Sara Ramirez (Callie rolü), Eric Dane (Mark rolü).
Şu anda 8. sezonu devam eden bu muhteşem diziyi izlemediyseniz, bir an önce göz atmanızı tavsiye ediyorum. Eğer maceralı ve aşk dolu bir hikaye izlemek istiyorsanız, Grey's Anatomy tam size göre!
EF Seattle'da okuyan öğrencilerimize özenmek için bir sebep daha... :)
Sevgiler,
Kübra
23 Kasım 2011 Çarşamba
Bu yazımız anne ve babalara...
Çocuklarınızı erken yaşta yurtdışı eğitime göndermek, çoğunlukla zorlu bir karar sürecidir. Çocuğunuzun evden uzakta geçireceği bu sürede çok eğleneceğini, yabancı dilini de iyi bir şekilde geliştireceğini biliyorsunuz ama aynı zamanda "gözbebeğinizi" keşfedilmemiş bir merkeze, ailesi ve yakın arkadaşlarıyla yaşadığı normal hayattan uzağa göndermeye de korkuyorsunuz.
Ama korkmanıza hiç gerek yok, bu hayatının deneyimi olacak!
Çocuğunuz yeni bir kültürü, yeni değerleri, yerel gelenekleri tanıyacak ve daha da önemlisi ömür boyu süren arkadaşlıklar edinecek. Elbette çocuğunuzun bilmediği bir yerde bazı zorluklarla karşılaşması söz konusu olabilir ama bu da onları olgunlaştıran ve büyüten bir şey zaten... Bu yüzden sizlere önerim; çocuğunuzu yurtdışına gönderin ve böyle muhteşem bir gelişim fırsatını kaçırmayın!
EF'te sunulan 13-18 yaş arası programları incelemek isterseniz, burayı tıklayarak internet sitemize ulaşabilirsiniz. Size yardımcı olmaya hazırız!
Sevgilerimle...
Henrik Nilsson
Sales Manager
EF Zurich Central Office
Ama korkmanıza hiç gerek yok, bu hayatının deneyimi olacak!
Çocuğunuz yeni bir kültürü, yeni değerleri, yerel gelenekleri tanıyacak ve daha da önemlisi ömür boyu süren arkadaşlıklar edinecek. Elbette çocuğunuzun bilmediği bir yerde bazı zorluklarla karşılaşması söz konusu olabilir ama bu da onları olgunlaştıran ve büyüten bir şey zaten... Bu yüzden sizlere önerim; çocuğunuzu yurtdışına gönderin ve böyle muhteşem bir gelişim fırsatını kaçırmayın!
EF'te sunulan 13-18 yaş arası programları incelemek isterseniz, burayı tıklayarak internet sitemize ulaşabilirsiniz. Size yardımcı olmaya hazırız!
Sevgilerimle...
Henrik Nilsson
Sales Manager
EF Zurich Central Office
21 Kasım 2011 Pazartesi
Şanghay yolcusu kalmasın!
Bu sene Şanghay’a gidecekseniz ve bu satırları okuyorsanız çok şanslısınız... Neden mi? Çünkü artık Şanghay gibi devasa bir metropolde size yardımcı olacak ve önceden bu şehir hakkında bilgi toplamanızı sağlayacak bir kaynağınız var! :)
İşte karşınızda 2009 yılından beri Şanghay’da yaşayan bir blogcunun muhteşem bilgilerle dolu sayfası: www.sangayrehberi.com!
Sitede vize işlemlerinden alışverişe, gece hayatına ve yeme-içmeye dair çok faydalı bilgiler, birinci ağızdan aktarılıyor. Hemen tıklamadan önce şu bölümleri kaçırmadığınızdan mutlaka emin olun:
- “İstanbul-Şanghay” bölümünde Şanghay’a uçakla ilk defa gidecek olanlar için bütün uçuş deneyimi en ince ayrıntısına kadar anlatılmış. Uçuş heyecanınızı yenmek için birebir!
- “Gezmece” bölümünde mutlaka görmeniz gereken turistik bölgelere dair çok özel bilgiler var.
- Elbette Şanghay’a gitmişken Çin mutfağına dair her şeyi öğrenmeden dönmemek lazım ama uzun dönem Şanghay’da yaşamayı planlayanlar için işte blogun en güzel bölümü: “Şanghay’da Türk Tadı”! Tulum peynirinden gül aromalı lokuma kadar Türk mutfağının özel tatlarını Şanghay’da nasıl bulacağınızı buradan öğrenebilirsiniz.
Biz bu bloğu çok sevdik, EF ile Şanghay'da dil kurslarına gitmeyi düşünüyorsanız siz de mutlaka ziyaret edin!
Sevgiler,
Mine
İşte karşınızda 2009 yılından beri Şanghay’da yaşayan bir blogcunun muhteşem bilgilerle dolu sayfası: www.sangayrehberi.com!
Sitede vize işlemlerinden alışverişe, gece hayatına ve yeme-içmeye dair çok faydalı bilgiler, birinci ağızdan aktarılıyor. Hemen tıklamadan önce şu bölümleri kaçırmadığınızdan mutlaka emin olun:
- “İstanbul-Şanghay” bölümünde Şanghay’a uçakla ilk defa gidecek olanlar için bütün uçuş deneyimi en ince ayrıntısına kadar anlatılmış. Uçuş heyecanınızı yenmek için birebir!
- “Gezmece” bölümünde mutlaka görmeniz gereken turistik bölgelere dair çok özel bilgiler var.
- Elbette Şanghay’a gitmişken Çin mutfağına dair her şeyi öğrenmeden dönmemek lazım ama uzun dönem Şanghay’da yaşamayı planlayanlar için işte blogun en güzel bölümü: “Şanghay’da Türk Tadı”! Tulum peynirinden gül aromalı lokuma kadar Türk mutfağının özel tatlarını Şanghay’da nasıl bulacağınızı buradan öğrenebilirsiniz.
Biz bu bloğu çok sevdik, EF ile Şanghay'da dil kurslarına gitmeyi düşünüyorsanız siz de mutlaka ziyaret edin!
Sevgiler,
Mine
18 Kasım 2011 Cuma
Barış, Harvard Business School'u fethetti! :)
Çoook mutluyuz!!! Neden mi? Çünkü eski öğrencimiz Sevgili Barış Bekdaş, EF Boston'daki Pre-masters eğitiminin ardından girdiği Northeastern Üniversitesi'nden mezun oldu ve Harvard Business School'da çalışmaya başladı!!! Barış, seni yürekten tebrik ediyor ve seninle gurur duyuyoruz!!!
Barış'ın da söyleyeceği birkaç şey var. Söz senin Barış Bekdaş :)
***
Herkese merhaba,
Adım Barış Bekdaş, Türkiye’den gelen uluslararası bir öğrenciyim. Boston’a 2008 yılında EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık ile Pre-masters programımı tamamlamak üzere geldim ve o zamandan beri şehirden ayrılamadım. EF, yurtdışındaki hayatımın ilk adımıydı ve oldukça iyi bir adım gibi görünüyor. Northeastern Üniversitesi’ne kabul edildim ve oradan mezun oldum. Şu anda Harvard Business School’da Medya Hizmetleri Uzmanı olarak çalışıyorum. Amerika’da kendimi çok geliştirdim ve burada olmaktan çok mutluyum.
EF’te eğitim almaya 2008 yılında Pre-masters öğrencisi olarak başladım. Harika zamanlardı. Birçok insanla tanıştım ve harika vakit geçirdim. 13 kişilik küçük bir sınıfın parçasıydım. Güney Amerika, Asya ve Rusya’dan öğrenciler vardı. Herkesin aklında bir hayali ve farklı planları vardı. Hepimizin farklı altyapıları vardı. O günlere baktığımda, EF’te bir grup zeki insanla birlikte eğitim almanın yaptığım en iyi şey olduğunu düşünüyorum. Açıkçası, ben biraz sessiz biriydim ve telaffuzum başlangıçta sınıf içerisinde iletişim kurmamı zorlaştırıyordu ama beni şimdi görmelisiniz. Elbette çok iyi eğitmenlerimiz de vardı. “Çok iyi” derken “harika” demek istiyorum. Eğitmenlerin en iyi özelliklerinden biri yurtdışı deneyimlerinin olmasıydı, böylece Amerika’da bir sınıfta neler hissettiğinizi biliyorlar. Sınıf arkadaşlarımın ve eğitmenlerimin yardımıyla, mezuniyetten sonraki adımım için kendimi hazırladım. Etrafımdaki kişilerden birçok şey öğrendiğim için EF’teki çevreyi gerçekten takdir ediyorum. Sınıf arkadaşlarım hevesli ve akıllılardı; hangi okula başvuracaklarını biliyorlardı, akıllarında hedefleri vardı ve benimle birlikte çalışıyorlardı. Bilmiyorum acaba beni ne kadar motive ettiklerini biliyorlar mı...
EF’teki programımı bitirmeden önce, diğer arkadaşlarımın üniversiteye başvurması gibi ben de Northeastern Üniversitesi’ne başvurmuştum. TOEFL öğretmenimiz Joanne, istediğimiz programlara başvurmak için hazır olduğumuzdan emin olmamızı sağladı. Amerika’da bir kolejde eğitim almanız için gereken en önemli şey, başvuru için gerekli olan şeyleri bir arada toplayabilmek. Sınıf arkadaşlarım ve öğretmenlerim sayesinde programım için gerekli TOEFL skorunu, not ortalamasını ve başvuru ücretini hala hatırlıyorum. İşin iyi tarafı; deneyimli birinin size hedeflerinize ulaşma yolu boyunca yol göstermesi... Benim için Joanne böyleydi. Northeastern Üniversitesi’nde yaklaşık 2 yıl eğitim aldım. Mezun olmadan BT alanında 10 aylık bir staj deneyimim de oldu.
Üniversiteler ve programlar arasındaki avantaj ve dezavantajları bilmeniz sizin için çok önemli... Ben, üniversitemdeki Co-op programından büyük fayda gördüm. Bir sınıf arkadaşım EF'ten mezun olduktan sonra San Fransisco'da eğitim aldı ve eminim ki o da en az benim olduğum kadar mutluydu. EF'te eğitim almak harika ama kolejde eğitim almak daha da harika! Daha çok bilgiye ulaşabiliyorsunuz ve gelecek kariyerinize bir adım daha yaklaşıyorsunuz.
Northeastern Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, çalışmak ve deneyim kazanmak için Boston’da kalmaya karar verdim. Bu sebeple şu anda Harvard Üniversitesi’nde çalışıyorum. Amerika’nın ekonomik durumundan ve uluslararası bir öğrenci olmaktan korkmayın. Yarışa birçok kişiden geride başladığımız bir gerçek ama aksi halinde işin bir eğlencesi olmazdı. Potansiyel öğrencilere birkaç tavsiye; EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık ile eğitim alın, sıkça dışarı çıkın ve ne zaman yapabiliyorsanız kendinizi zorlayın, sınayın... Hayat sizi bekliyor, neden onun bir parçası olmayasınız?
Sevgiler,
Barış Bekdaş
Barış'ın da söyleyeceği birkaç şey var. Söz senin Barış Bekdaş :)
***
Herkese merhaba,
Adım Barış Bekdaş, Türkiye’den gelen uluslararası bir öğrenciyim. Boston’a 2008 yılında EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık ile Pre-masters programımı tamamlamak üzere geldim ve o zamandan beri şehirden ayrılamadım. EF, yurtdışındaki hayatımın ilk adımıydı ve oldukça iyi bir adım gibi görünüyor. Northeastern Üniversitesi’ne kabul edildim ve oradan mezun oldum. Şu anda Harvard Business School’da Medya Hizmetleri Uzmanı olarak çalışıyorum. Amerika’da kendimi çok geliştirdim ve burada olmaktan çok mutluyum.
EF’te eğitim almaya 2008 yılında Pre-masters öğrencisi olarak başladım. Harika zamanlardı. Birçok insanla tanıştım ve harika vakit geçirdim. 13 kişilik küçük bir sınıfın parçasıydım. Güney Amerika, Asya ve Rusya’dan öğrenciler vardı. Herkesin aklında bir hayali ve farklı planları vardı. Hepimizin farklı altyapıları vardı. O günlere baktığımda, EF’te bir grup zeki insanla birlikte eğitim almanın yaptığım en iyi şey olduğunu düşünüyorum. Açıkçası, ben biraz sessiz biriydim ve telaffuzum başlangıçta sınıf içerisinde iletişim kurmamı zorlaştırıyordu ama beni şimdi görmelisiniz. Elbette çok iyi eğitmenlerimiz de vardı. “Çok iyi” derken “harika” demek istiyorum. Eğitmenlerin en iyi özelliklerinden biri yurtdışı deneyimlerinin olmasıydı, böylece Amerika’da bir sınıfta neler hissettiğinizi biliyorlar. Sınıf arkadaşlarımın ve eğitmenlerimin yardımıyla, mezuniyetten sonraki adımım için kendimi hazırladım. Etrafımdaki kişilerden birçok şey öğrendiğim için EF’teki çevreyi gerçekten takdir ediyorum. Sınıf arkadaşlarım hevesli ve akıllılardı; hangi okula başvuracaklarını biliyorlardı, akıllarında hedefleri vardı ve benimle birlikte çalışıyorlardı. Bilmiyorum acaba beni ne kadar motive ettiklerini biliyorlar mı...
EF’teki programımı bitirmeden önce, diğer arkadaşlarımın üniversiteye başvurması gibi ben de Northeastern Üniversitesi’ne başvurmuştum. TOEFL öğretmenimiz Joanne, istediğimiz programlara başvurmak için hazır olduğumuzdan emin olmamızı sağladı. Amerika’da bir kolejde eğitim almanız için gereken en önemli şey, başvuru için gerekli olan şeyleri bir arada toplayabilmek. Sınıf arkadaşlarım ve öğretmenlerim sayesinde programım için gerekli TOEFL skorunu, not ortalamasını ve başvuru ücretini hala hatırlıyorum. İşin iyi tarafı; deneyimli birinin size hedeflerinize ulaşma yolu boyunca yol göstermesi... Benim için Joanne böyleydi. Northeastern Üniversitesi’nde yaklaşık 2 yıl eğitim aldım. Mezun olmadan BT alanında 10 aylık bir staj deneyimim de oldu.
Üniversiteler ve programlar arasındaki avantaj ve dezavantajları bilmeniz sizin için çok önemli... Ben, üniversitemdeki Co-op programından büyük fayda gördüm. Bir sınıf arkadaşım EF'ten mezun olduktan sonra San Fransisco'da eğitim aldı ve eminim ki o da en az benim olduğum kadar mutluydu. EF'te eğitim almak harika ama kolejde eğitim almak daha da harika! Daha çok bilgiye ulaşabiliyorsunuz ve gelecek kariyerinize bir adım daha yaklaşıyorsunuz.
Northeastern Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, çalışmak ve deneyim kazanmak için Boston’da kalmaya karar verdim. Bu sebeple şu anda Harvard Üniversitesi’nde çalışıyorum. Amerika’nın ekonomik durumundan ve uluslararası bir öğrenci olmaktan korkmayın. Yarışa birçok kişiden geride başladığımız bir gerçek ama aksi halinde işin bir eğlencesi olmazdı. Potansiyel öğrencilere birkaç tavsiye; EF Yurtdışı Üniversite Hazırlık ile eğitim alın, sıkça dışarı çıkın ve ne zaman yapabiliyorsanız kendinizi zorlayın, sınayın... Hayat sizi bekliyor, neden onun bir parçası olmayasınız?
Sevgiler,
Barış Bekdaş
17 Kasım 2011 Perşembe
Alacakaranlık Efsanesi: Şafak Vakti: Bölüm 1 yarın sinemalarda! Biletinizi aldınız mı?
Alacakaranlık Şafak Vakti: Bölüm 1 (The Twilight Sage: Breaking Down)'i merak edenlerin heyecanı yarın son buluyor.
Kitaplarının çıktığı ilk günden beri bir fenomen haline gelen Alacakaranlık serisinin son kitabının filmi 18 Kasım 2011'de vizyona giriyor. Şafak Vakti bölümü sinema izleyicisinin karşısına 2 bölüm olarak çıkacak. Aynı Harry Potter'da olduğu gibi filmin sonunu biraz daha merak edip, sabırsızlıkla bekleyeceğiz anlaşılan.
Fragmanı sanırız artık izlemeyen yoktur ama biz kısa bir özet geçelim isterseniz. Yarın vizyona girecek filmde Edward ve Isabella evleniyor. Muhteşem çiftimizin evlilik haberini alan Jacob, önceki filmlerde olduğu gibi yine bu duruma oldukça sinirleniyor. Evliliklerini rüya gibi bir balayı ile kutlayan Edward ve Bella'nın yine filmin bu bölümünde hamile kaldığını öğreniyoruz. Fragman burada bitiyor, gerisini merak edenler yarın sinemalardaki yerini almayı unutmasın...
Keyifli seyirler...
Şirin
Kitaplarının çıktığı ilk günden beri bir fenomen haline gelen Alacakaranlık serisinin son kitabının filmi 18 Kasım 2011'de vizyona giriyor. Şafak Vakti bölümü sinema izleyicisinin karşısına 2 bölüm olarak çıkacak. Aynı Harry Potter'da olduğu gibi filmin sonunu biraz daha merak edip, sabırsızlıkla bekleyeceğiz anlaşılan.
Fragmanı sanırız artık izlemeyen yoktur ama biz kısa bir özet geçelim isterseniz. Yarın vizyona girecek filmde Edward ve Isabella evleniyor. Muhteşem çiftimizin evlilik haberini alan Jacob, önceki filmlerde olduğu gibi yine bu duruma oldukça sinirleniyor. Evliliklerini rüya gibi bir balayı ile kutlayan Edward ve Bella'nın yine filmin bu bölümünde hamile kaldığını öğreniyoruz. Fragman burada bitiyor, gerisini merak edenler yarın sinemalardaki yerini almayı unutmasın...
Keyifli seyirler...
Şirin
Bir cihaz, aynı anda kaç işe yarayabilir?
Lütfen bu yazıyı okumadan önce şu siteyi ziyaret edin veya YouTube videosunu izleyin...
Siteyi ziyaret ettikten veya videoyu izledikten sonra, avucunuzun içine düşünebileceğinizden çok daha fazla yararlar koyan harika bir cihaz göreceksiniz. Normal bir cep telefonunun sunduğu özelliklerin yanı sıra video gösterici, canlı ses çeviricisi, kahve makinesi, harmonika ve traş makinesi işlevi gördüğü söylenen bu cihaz maalesef sadece kurgu bir cep telefonu...
Aslında Pomegranate Phone, Nova Scotia'nın tanıtım kampanyası...
Nova Scotia, Kanada'nın güneydoğu bölgesinde yer alan küçük bir şehir ve Atlantik Kanada'nın nufüsü en geniş bölgesi. Orada yaşayan, iş için ziyaret eden veya sadece turistik amaçlı gelen kişilere eşsiz bir deneyim sunan bu güzel şehir, gerçekten de bir cennet! İnternet sitesindeki "Release date" butonuna tıkladığınızda, Nova Scotia ile ilgili detaylı bilgi bulabiliyorsunuz.
Bu merak uyandırıcı kampanya, Nova Scotia'yı tanıtmak ve ilgi çekmek amacıyla oluşturulmuş. Burada önemli olan kampanyanın ilginç sunum şekli... Şöyle diyorlar: “Bir gün, istediğiniz her şeyi bir cihazın içerisinde bulabileceksiniz. Bugün ise istediğiniz her şeyi bir yerde bulabilirsiniz" Oldukça iddialı, değil mi?
EF Vancouver ve EF Toronto'da okuyan öğrencilerimiz, bu güzel şehri ziyaret etmeyi planları arasında ekleyebilir. Bizden tavsiye etmesi :)
Bizim öğrencilerimiz de aradıkları her şeyi EF okullarında buluyorlar desek yanlış olmaz herhalde :) Eğlenmek, keyifli vakit geçirmek, dünyayı keşfetmek, yeni kültürler tanımak, aynı zamanda yabancı dilinizi geliştirmek, uluslararası bir sınava hazırlanmak, dilde akıcılık kazanmak istiyorsanız; EF'in okulları sizi bekiyor!
Sevgiler,
Kübra
Siteyi ziyaret ettikten veya videoyu izledikten sonra, avucunuzun içine düşünebileceğinizden çok daha fazla yararlar koyan harika bir cihaz göreceksiniz. Normal bir cep telefonunun sunduğu özelliklerin yanı sıra video gösterici, canlı ses çeviricisi, kahve makinesi, harmonika ve traş makinesi işlevi gördüğü söylenen bu cihaz maalesef sadece kurgu bir cep telefonu...
Aslında Pomegranate Phone, Nova Scotia'nın tanıtım kampanyası...
Nova Scotia, Kanada'nın güneydoğu bölgesinde yer alan küçük bir şehir ve Atlantik Kanada'nın nufüsü en geniş bölgesi. Orada yaşayan, iş için ziyaret eden veya sadece turistik amaçlı gelen kişilere eşsiz bir deneyim sunan bu güzel şehir, gerçekten de bir cennet! İnternet sitesindeki "Release date" butonuna tıkladığınızda, Nova Scotia ile ilgili detaylı bilgi bulabiliyorsunuz.
Bu merak uyandırıcı kampanya, Nova Scotia'yı tanıtmak ve ilgi çekmek amacıyla oluşturulmuş. Burada önemli olan kampanyanın ilginç sunum şekli... Şöyle diyorlar: “Bir gün, istediğiniz her şeyi bir cihazın içerisinde bulabileceksiniz. Bugün ise istediğiniz her şeyi bir yerde bulabilirsiniz" Oldukça iddialı, değil mi?
EF Vancouver ve EF Toronto'da okuyan öğrencilerimiz, bu güzel şehri ziyaret etmeyi planları arasında ekleyebilir. Bizden tavsiye etmesi :)
Bizim öğrencilerimiz de aradıkları her şeyi EF okullarında buluyorlar desek yanlış olmaz herhalde :) Eğlenmek, keyifli vakit geçirmek, dünyayı keşfetmek, yeni kültürler tanımak, aynı zamanda yabancı dilinizi geliştirmek, uluslararası bir sınava hazırlanmak, dilde akıcılık kazanmak istiyorsanız; EF'in okulları sizi bekiyor!
Sevgiler,
Kübra
14 Kasım 2011 Pazartesi
İngiltere'nin en ılık şehri: Bournemouth
Merhaba Sevgili EFormation Türkiye okurları,
Nasılsınız? Umarız iyi bir bayram tatili geçirmişsinizdir. Bayramda boş durmadık, EF Bournemouth Okul Müdürü Matt Llewellin ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bournemouth'u yakından tanımak isterseniz buyrun :)
***
EF Türkiye: Merhaba Matt! Öncelikle bize vakit ayırdığın için çok teşekkürler! Seninle EF Bournemouth hakkında konuşmak istiyoruz. Okul ne zaman açıldı?
Matt: Merhaba Türkiye! :) Asıl ben teşekkür ederim, EF Bournemouth'u anlatmak hoşuma gider. Sorunun cevabına gelince, okulumuz kapılarını ilk kez 1999 yılında açtı.
EF Türkiye: Okul nerede? Yeri konusunda bilgi verebilir misin?
Matt: Okulun konumu gerçekten harika! Şehir merkezinden ve Bournemouth’un 7 millik ödüllü sahillerinden sadece 10 dakika yürüyüş mesafesinde...
EF Türkiye: Gerçekten de harika bir konumu varmış. Peki okulda hangi seçmeli dersleri sunuyorsunuz? En çok tercih edilen hangisi?
Matt: PET, IELTS gibi sınav hazırlık derslerinin yanı sıra kelime bilgisi, dil bilgisi, iletişim becerileri ve yazım teknikleri gibi seçmeli dersler sunuyoruz. İletişim becerileri dersimiz şu anda en popüler olan... Ayrıca iş becerileri konulu yeni bir seçmeli ders hazırlığı içerisindeyiz ve eminiz ki İş İngilizcelerini geliştirmek isteyen öğrencilerimiz arasında oldukça popüler olacak...
EF Türkiye: Harika bir haber bu! Eminiz öğrenciler mutlu olacaktır. Peki öğrencilerinize hangi konaklama seçeneklerini sunuyorsunuz?
Matt: Öğrencilerimiz aile yanında veya yurtta konaklayabiliyor. Aile yanında kalan öğrenciler, İngiliz yaşam tarzını deneyimleme ve yeni İngilizce becerilerini İngilizce konuşan kişilerle pratik etme imkanına sahip oluyor. Bournemouth'ta 2 çeşit aile yanı konaklaması sunuyoruz. İlki, her evde en fazla 4 öğrencinin kaldığı ve odaların tek veya iki kişilik olduğu sistem. Diğeri ise 8 kişiye kadar kapasitesi olan ve yine tek veya iki kişilik odaları bulunan evler. İkinci seçenek daha bağımsız bir atmosfer sunuyor ve öğrenciler ev sahipleriyle daha az kontak kuruyor.
Tüm yıl açık olan yurdumuz The Outlook Annex; tam Bournemouth'un kalbinde, mağazalara, eğlenceye ve sahile yakın bir konumda bulunuyor. Öğrencilerimiz tek kişilik ve banyolu odalarda ortak mutfak kullanımlı şekilde konaklıyor. Yurtta paylaşımlı mutfak, öğrenci salonu, çamaşır imkanları, Wi-Fi internet erişimi de var. Bu yurt yalnızca 16 yaş ve üzeri öğrenciler için uygun.
Yoğun sezonumuzda, okula ve şehir merkezine yürüyüş mesafesinde bulunan yaz yurtları da önerebiliyoruz. Odalar tek kişilik, iki kişilik veya 3/4 kişilik olabiliyor ve hepsinin banyosu içinde... Yaz yurdunda kalan öğrencilere kahvaltı ve akşam yemeği de sunuluyor.
EF Türkiye: Ne tür aktiviteler sunuyorsunuz? Hangisi en çok beğeniliyor?
Matt: EF Bournemouth olarak dans, film geceleri vb. aktiviteleri içeren haftalık bir program sunuyoruz. Bu aktiviteler ücretsiz veya çok düşük maliyetli oluyor. Aktivite Yöneticisi; ayrıca, öğrencilerin ilgi ve katılımlarını dikkate alarak spor müsabakaları ve turnuvaları düzenliyor. Partiler ve pub geceleri de, müzikallere veya tiyatro oyunları gibi düzenli olarak organize ediliyor.
"EF Bournemouth’s Got Talent" isimli kültürel gecelerimiz, öğrenciler ve EF ekibi tarafından tartışmasız en çok beğenilen etkinlik...
EF Türkiye: Çok keyifli olduğu belli! Yarışmayı biz de merak ettik doğrusu. Peki öğrencileriniz hangi ülkelerden geliyor?
Matt: Okulda birçok milliyetten öğrencimiz var ama tüm EF Bournemouth ekibi elbette daha çok Türk öğrenci görmek istiyor! :)
EF Türkiye: Bournemouth'tan İngiltere'deki diğer şehirlere gitmek kolay mı?
Matt: Jurassic Coast, New Forest ve sayfiye olarak kullanılan tipik eski İngiliz villaları; tren veya otobüsle kolaylıkla ulaşılabilecek mesafede. Londra ise trenle 1,5 saat uzaklıkta. İngiltere'nin diğer bölgelerine de harika ulaşım imkanları var. İster okul gezileriyle isterseniz bağımsız olarak yolculuk edin; Bournemouth, Birleşik Krallık'ın geri kalanını keşfetmek için harika bir yer...
EF Türkiye: Ama elbette bu gezileri yapmak için hava koşullarının da uygun olması gerekir. İngiltere'nin bulutlu havası sence Akdeniz'den gelen öğrencileri nasıl etkiliyor?
Matt: İngiltere'nin havası Akdeniz'den farklı ama bu da deneyimin bir parçası... Özellikle Bournemouth, İngiltere'de tüm yıl iklimini en iyi olan şehir olarak harika bir seçim!
EF Türkiye: Peki EF Bournemouth ekibi birkaç şey söylemek ister mi?
Matt: Elbette... Buyrun sizi tanıştırayım :)
Graeme Crampton (Akademik Direktör): EF Bournemouth, devamlı olarak İngiltere'nin en yüksek öğretmen değerlendirme notlarını alıyor!
Tanya Adey (Müşteri Destek Yöneticisi): 2009 yılında "Yılın EF Okulu" ödülünü, 2010 ve 2011 yıllarında ise "Müşteri Hizmetleri Kralları" ödülünü aldık. Öğrencilere ayrıcalıklı hizmet sunmayı garanti ediyoruz!
Nikola Mace (Yurt Yöneticisi): Yıl boyunca açık olan yurdumuz The Outlook Annex, İngiltere'de en düşük fiyatlara tek kişilik banyolu odalar sunuyor!
Sharon Hardy (Konaklama ve Sosyal Yardım Yöneticisi): Millerce uzunlukta kumlu sahiller, yakınlarda ulusal parklar, harika alışveriş imkanları ile Bournemouth hem güvenli hem de arkadaş canlısı bir merkez...
Leanne Joy (Küçük Yaş Grubu Yöneticisi): Yazın küçük yaş grubuna özel ayrı okulumuzla; kendini bu yaş grubu öğrencilerine unutulmaz ve güvenli bir deneyim sunmaya adamış, çok deneyimli ve müşteri odaklı bir ekibiz!
Steve Bates (Grup Yöneticisi): 10 kadar küçük bir sayıdan 500 gibi büyük sayılara kada gruplara hizmet verme deneyimimizle, müşterilerimize ödedikleri paranın karşılığını vermek amacındayız!
Tarek Benamor (Aktivite Yöneticisi): Geniş bir üniversite şehri olarak, tüm yıl boyunca öğrencilerin katılabileceği birçok aktivitemiz oluyor. Böylece öğrenciler, mevsime bağlı olmaksızın geniş bir aktivite yelpazesinden istediğini seçebiliyor.
***
İşte böyle... Siz de İngiltere'nin en ılık şehrinde harika vakit geçirmek istiyorsanız; Bournemouth ideal seçim!
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
Nasılsınız? Umarız iyi bir bayram tatili geçirmişsinizdir. Bayramda boş durmadık, EF Bournemouth Okul Müdürü Matt Llewellin ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Bournemouth'u yakından tanımak isterseniz buyrun :)
***
EF Türkiye: Merhaba Matt! Öncelikle bize vakit ayırdığın için çok teşekkürler! Seninle EF Bournemouth hakkında konuşmak istiyoruz. Okul ne zaman açıldı?
Matt: Merhaba Türkiye! :) Asıl ben teşekkür ederim, EF Bournemouth'u anlatmak hoşuma gider. Sorunun cevabına gelince, okulumuz kapılarını ilk kez 1999 yılında açtı.
EF Türkiye: Okul nerede? Yeri konusunda bilgi verebilir misin?
Matt: Okulun konumu gerçekten harika! Şehir merkezinden ve Bournemouth’un 7 millik ödüllü sahillerinden sadece 10 dakika yürüyüş mesafesinde...
EF Türkiye: Gerçekten de harika bir konumu varmış. Peki okulda hangi seçmeli dersleri sunuyorsunuz? En çok tercih edilen hangisi?
Matt: PET, IELTS gibi sınav hazırlık derslerinin yanı sıra kelime bilgisi, dil bilgisi, iletişim becerileri ve yazım teknikleri gibi seçmeli dersler sunuyoruz. İletişim becerileri dersimiz şu anda en popüler olan... Ayrıca iş becerileri konulu yeni bir seçmeli ders hazırlığı içerisindeyiz ve eminiz ki İş İngilizcelerini geliştirmek isteyen öğrencilerimiz arasında oldukça popüler olacak...
EF Türkiye: Harika bir haber bu! Eminiz öğrenciler mutlu olacaktır. Peki öğrencilerinize hangi konaklama seçeneklerini sunuyorsunuz?
Matt: Öğrencilerimiz aile yanında veya yurtta konaklayabiliyor. Aile yanında kalan öğrenciler, İngiliz yaşam tarzını deneyimleme ve yeni İngilizce becerilerini İngilizce konuşan kişilerle pratik etme imkanına sahip oluyor. Bournemouth'ta 2 çeşit aile yanı konaklaması sunuyoruz. İlki, her evde en fazla 4 öğrencinin kaldığı ve odaların tek veya iki kişilik olduğu sistem. Diğeri ise 8 kişiye kadar kapasitesi olan ve yine tek veya iki kişilik odaları bulunan evler. İkinci seçenek daha bağımsız bir atmosfer sunuyor ve öğrenciler ev sahipleriyle daha az kontak kuruyor.
Tüm yıl açık olan yurdumuz The Outlook Annex; tam Bournemouth'un kalbinde, mağazalara, eğlenceye ve sahile yakın bir konumda bulunuyor. Öğrencilerimiz tek kişilik ve banyolu odalarda ortak mutfak kullanımlı şekilde konaklıyor. Yurtta paylaşımlı mutfak, öğrenci salonu, çamaşır imkanları, Wi-Fi internet erişimi de var. Bu yurt yalnızca 16 yaş ve üzeri öğrenciler için uygun.
Yoğun sezonumuzda, okula ve şehir merkezine yürüyüş mesafesinde bulunan yaz yurtları da önerebiliyoruz. Odalar tek kişilik, iki kişilik veya 3/4 kişilik olabiliyor ve hepsinin banyosu içinde... Yaz yurdunda kalan öğrencilere kahvaltı ve akşam yemeği de sunuluyor.
EF Türkiye: Ne tür aktiviteler sunuyorsunuz? Hangisi en çok beğeniliyor?
Matt: EF Bournemouth olarak dans, film geceleri vb. aktiviteleri içeren haftalık bir program sunuyoruz. Bu aktiviteler ücretsiz veya çok düşük maliyetli oluyor. Aktivite Yöneticisi; ayrıca, öğrencilerin ilgi ve katılımlarını dikkate alarak spor müsabakaları ve turnuvaları düzenliyor. Partiler ve pub geceleri de, müzikallere veya tiyatro oyunları gibi düzenli olarak organize ediliyor.
"EF Bournemouth’s Got Talent" isimli kültürel gecelerimiz, öğrenciler ve EF ekibi tarafından tartışmasız en çok beğenilen etkinlik...
EF Türkiye: Çok keyifli olduğu belli! Yarışmayı biz de merak ettik doğrusu. Peki öğrencileriniz hangi ülkelerden geliyor?
Matt: Okulda birçok milliyetten öğrencimiz var ama tüm EF Bournemouth ekibi elbette daha çok Türk öğrenci görmek istiyor! :)
EF Türkiye: Bournemouth'tan İngiltere'deki diğer şehirlere gitmek kolay mı?
Matt: Jurassic Coast, New Forest ve sayfiye olarak kullanılan tipik eski İngiliz villaları; tren veya otobüsle kolaylıkla ulaşılabilecek mesafede. Londra ise trenle 1,5 saat uzaklıkta. İngiltere'nin diğer bölgelerine de harika ulaşım imkanları var. İster okul gezileriyle isterseniz bağımsız olarak yolculuk edin; Bournemouth, Birleşik Krallık'ın geri kalanını keşfetmek için harika bir yer...
EF Türkiye: Ama elbette bu gezileri yapmak için hava koşullarının da uygun olması gerekir. İngiltere'nin bulutlu havası sence Akdeniz'den gelen öğrencileri nasıl etkiliyor?
Matt: İngiltere'nin havası Akdeniz'den farklı ama bu da deneyimin bir parçası... Özellikle Bournemouth, İngiltere'de tüm yıl iklimini en iyi olan şehir olarak harika bir seçim!
EF Türkiye: Peki EF Bournemouth ekibi birkaç şey söylemek ister mi?
Matt: Elbette... Buyrun sizi tanıştırayım :)
Graeme Crampton (Akademik Direktör): EF Bournemouth, devamlı olarak İngiltere'nin en yüksek öğretmen değerlendirme notlarını alıyor!
Tanya Adey (Müşteri Destek Yöneticisi): 2009 yılında "Yılın EF Okulu" ödülünü, 2010 ve 2011 yıllarında ise "Müşteri Hizmetleri Kralları" ödülünü aldık. Öğrencilere ayrıcalıklı hizmet sunmayı garanti ediyoruz!
Nikola Mace (Yurt Yöneticisi): Yıl boyunca açık olan yurdumuz The Outlook Annex, İngiltere'de en düşük fiyatlara tek kişilik banyolu odalar sunuyor!
Sharon Hardy (Konaklama ve Sosyal Yardım Yöneticisi): Millerce uzunlukta kumlu sahiller, yakınlarda ulusal parklar, harika alışveriş imkanları ile Bournemouth hem güvenli hem de arkadaş canlısı bir merkez...
Leanne Joy (Küçük Yaş Grubu Yöneticisi): Yazın küçük yaş grubuna özel ayrı okulumuzla; kendini bu yaş grubu öğrencilerine unutulmaz ve güvenli bir deneyim sunmaya adamış, çok deneyimli ve müşteri odaklı bir ekibiz!
Steve Bates (Grup Yöneticisi): 10 kadar küçük bir sayıdan 500 gibi büyük sayılara kada gruplara hizmet verme deneyimimizle, müşterilerimize ödedikleri paranın karşılığını vermek amacındayız!
Tarek Benamor (Aktivite Yöneticisi): Geniş bir üniversite şehri olarak, tüm yıl boyunca öğrencilerin katılabileceği birçok aktivitemiz oluyor. Böylece öğrenciler, mevsime bağlı olmaksızın geniş bir aktivite yelpazesinden istediğini seçebiliyor.
***
İşte böyle... Siz de İngiltere'nin en ılık şehrinde harika vakit geçirmek istiyorsanız; Bournemouth ideal seçim!
Sevgilerimizle,
EF Türkiye
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)