21 Aralık 2011 Çarşamba

Sinema ondan sorulur!

Sevgili EFormation Türkiye okurları,

Bundan böyle blogumuzda birbirinden değerli akademisyenlerle sohbetlere de yer vereceğiz. Bunlardan ilki, sinema dünyasının değerli isimlerinden Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Cenk Demirkıran... Cenk Hoca bugüne kadar yaptığı çalışmaları, öğrencileriyle yürüttüğü projeleri ve gelecekle ilgili planlarını bize kısaca anlattı. Sohbetimizi merak ediyorsanız buyrun :)

***

EF Türkiye: Cenk Bey merhaba... Öncelikle bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Cenk Demirkıran: 1993 yılında İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünü kazandım ve üniversite hayatım boyunca çeşitli radyo ve televizyon istasyonlarında çalıştım. 1996 yılından itibaren kısa film ve belgesel filmler çekmeye başladım. 1998'de İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünden mezun olduktan sonra Fransa'nın Lille şehrinde bulunan Charles De Gaulle Üniversitesi'nde Fransız Dili ve Uygarlığı eğitimi aldım. Kısa film çalışmalarıma Fransa'da da devam ettim.

Türkiye'de çektiğim filmlerim, Fransa'da çeşitli film festivallerinde gösterildi. Fransa'da çektiğim Toi Aussi Elise! adlı kısa filmin ardından Türkiye'ye döndüm ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde gazetecilik yüksek lisansına başladım. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo TV Sinema bölümünde uluslararası televizyon yayıncılığı konusunda doktora yaptım. Doktora tez araştırmalarımı Fransa Dışişleri Bakanlığı'nın diplomatik davetlisi olarak Paris'te gerçekleştirdim. Ardından yine Paris'te, Monako Prensi I. Albert Vakfı'nın bursuyla Paris İnsanlık Tarihi Enstitüsü Sinema Departmanı’nda çalışmalarda bulundum.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde 2002-2009 yılları arasında araştırma görevlisi olarak çalıştığım dönemde Mavi Stüdyo'da yönetmen, metin yazarı, seslendirmen, danışman ve eğitmen olarak görev aldım. Aynı zamanda İÜRTV kapalı devre ve internet televizyonu yayınlarını yürüttüm. Tüm bu akademik yaşam beni asla film çekmekten alıkoymadı, hatta daha çok film üretmem için gerekli zemini hazırladı diyebilirim. Ve böylece filmlerim birçok film festivalinde yer aldı. Hatta başlangıcından beri filmlerimle katıldığım Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali 2005 yılında retrospektifimi yaparak beni onurlandırdı.

Bugün itibarıyla filmografimde kısa film, belgesel ve animasyondan oluşan 16 filmim var. 2009 yılından itibaren Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Sinema Bölüm Başkanlığı görevini yürütüyorum.

EF Türkiye: Ögrencilerle ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?

Cenk D: Öğrencilerimle uygulama çalışmalarına ağırlık vermeyi tercih ediyorum. Kısa film ve belgesel film projelerini birlikte yürütüyoruz. Çekimlerini ve post prodüksiyon aşamalarını beraber gerçekleştiriyoruz. Sanat eğitiminde uygulama çok önemlidir. Sanatçı adayı, uygulama yaparak öğrenir. Teorik bilgiler ise onun neyi niçin yaptığını bilerek üretmesini sağlar, donanımını tamamlar. Oyunculuk bölümü öğrencileriyle kamera ve oyunculuk dersi kapsamında “Mini mini dizi” adlı bir sitcom yani durum komedisi çekiyor ve internette yayınlıyoruz. Böylece öğrenciler bir set ortamında deneyim yaşıyorlar ve set disiplini ile yaşamaya alışıyorlar. Aslında onlar, adı ders olan bir sete geliyorlar. Yayınlandıktan sonra kendilerini izliyor, gelen eleştirileri değerlendirme şansı buluyorlar.

EF Türkiye: Biz de izleyebiliyor muyuz bu çalışmayı? Nerede yayınlanıyor?

Cenk D: Elbette izleyebiliyorsunuz. Adresini paylaşayım: http://www.dailymotion.com/relevance/search/maltepegsf/1#hp-h-9

EF Türkiye: Sizin bir de Film Deney isimli bir ekibiniz var. Biraz bize bilgi verebilir misiniz?

Cenk D: Film Deney Yapım, bir film üretim ekibi. Sinema anlayışları, sanatsal prensipleri ortak olan kişilerden oluşan bir grup. Film Deney Yapım, ben ve kardeşim Gökçe Kaan Demirkıran tarafından 2006 yılında kuruldu. “Film” “Deney” “Yapım” bizim üç temel dayanağımızdır. Bu temellere dayanarak üretiriz. Çalışma alanlarımız ağırlıklı olarak belgesel filmlerdir. Toplumsal tarih, coğrafya, müzik, arkeoloji, prehistorya, futbol ve portreler; FilmDeney’in “belgeselleyerek” sinematografik bir kaygıyla perdeye yansıtmak için ilgi duyduğu konular olarak özetlenebilir. Film Deney Yapım aynı zamanda bir platform ve her an karşınıza çıkabilecek aksiliklere karşı “imece” usulünü unutmadan üretmeyi amaçlar.


EF Türkiye: Bildiğimiz kadarıyla yabancı dil sizin için önemli… Kaç dil biliyorsunuz, nerede öğrendiniz?

Cenk D: Evet, kesinlikle çok önemli. Hatta en az iki yabancı dil bilmek gerekli... Ama anadilinize de güçlü bir şekilde hakim olmanız lazım. Kendi anadilini iyi bilmeyen birisi, başka dilleri de iyi öğrenemez. Türkçeniz ne kadar güçlüyse, yabancı dilleri çok daha kolay öğrenirsiniz. Dillerin belli bir mantığı, bir aritmetiği vardır. Benzeyen yönleri ve ayrılan yönleri vardır. Ben 3 dil biliyorum. İngilizce, Fransızca ve İspanyolca... İngilizce'yi Türkiye’de öğrendim ama yurtdışında pratik yaptıkça, İngilizce yayınları takip ettikçe geliştirdim. Fransızca’yı Fransa’da Charles de Gaulle Üniversitesi’nde, İspanyolca'yı ise Ankara’da yedek subay olarak askerliğimi yaptığım sırada akşamları kursa giderek öğrendim. Bir dili en iyi öğrenme şekli, o dili konuşulduğu ülkede öğrenmektir. Böylece günlük konuşmalarınız, rüyalarınız, düşünce akışınız o dilde gerçekleşir. Ve o dilin içinden çıktığı kültürü de öğrenirsiniz. Kültür dili, dil kültürü tamamlar. Eğer bir yabancı dili ülkesinde öğrenmişseniz, o dili çok sık kullanma imkanı bulamasanız da unutmanız çok zordur.

EF Türkiye: Dil üzerine deneysel filmler de çektiniz, değil mi? Çekme sebebiniz neydi?

Cenk D: Dil öğrenmeyi severim, diller arasındaki tarihi ve kültürel bağlantıları bulmak benim için bir bulmacayı çözmek gibidir. Bir dili öğrenmek ve onu konuşulduğu ülkede kullanmak oldukça eğlencelidir. Birinci dil filmim olan Télévision des Onomatopées (Yansıma Sesler Televizyonu)’yi İstanbul Fransız Kültür Merkezi’nin yansıma sesler konulu film yarışması için çektim. Bundaki amacım Fransızca ve Türkçe’deki yansıma seslerin farklılığı üzerineydi. Örneğin Türkçe'de kapı çalma sesi “tak tak” tır, Fransızca'da ise “toc toc” dur. Türkçe'de “dı dı dı dı” diye titreriz, Fransızca'da “agla agla agla” diye titrenir. Bu filmin bir özelliği sessiz de izlenebilir olmasıdır. Zira çizgi romanlarda yoğun olarak kullanılan yansıma sesler ekranda yer alarak bize gereken sesleri verir. Dil üzerine yaptığım ikinci deneysel filmim ise Prof. Dr. Suat Gezgin’in verdiği bir fikir üzerine şekillendi. Fransızca'da ve Türkçe'deki yöresel şiveler üzerine deneysel bir filmdi TVA: Télévision des Accents (Şiveler Televizyonu). Her ülkede konuşulan dil farklı şivelere sahiptir. Türkçe'de olduğu gibi Fransızca'da da bir çok şive vardır. Bir yabancı dili öğrenirken, onun yansıma seslerini de öğrenmek ve şiveleri hakkında az çok bilgi sahibi olmak gerekir. Ne zaman hangi bölgeden bir kişinin karşınıza çıkacağını bilemezsiniz. Ve ayrıca şiveleri bilmek büyük keyiftir. Dilin zenginliğidir.

EF Türkiye: İlerleyen dönemlerde karşımıza ne gibi projelerle çıkacaksınız?

Cenk D: 2011 yazında yayınlanan Filmlerle Anadolu Destanı Yazmak adlı kitabımın konusunu oluşturan Türkiye’nin kaybolmuş belgesel filmlerini anlatan bir belgesel filmin çekimine başladık. Film, kitap gibi 1954 yılında Mazhar Şevket İpşiroğlu ve Sabahattin Eyuboğlu’nun kurduğu İstanbul Üniversitesi Film Merkezi’nin 70’lerin sonuna kadar çektiği belgesel filmlerin serüveni ve filmlerle ilgili detaylı bilgileri içeriyor. Filmler, 1980 sonrasında bir kazan dairesinde kaderine terk edildikten sonra Prof. Dr. Suat Gezgin’in keşfiyle 2000’li yıllarda tekrar hayata döndürülüyor. Zaten kitap da bu hikayeyi anlatıyor. Ayrıca kardeşim Gökçe Kaan Demirkıran ile uzun metraj filmimin senaryosu üzerinde çalışıyoruz.

EF Türkiye: Merakla bekliyoruz :) Peki Radyo Tv Sinema okumak isteyen gençlere neler tavsiye edersiniz?

Cenk D: Sadece derse girmek ve her şeyi derslerden beklemek onlara bir şey kazandırmaz. Dersler yönlendiricidir. Dersler, onlara bakış açısı kazandırır. Üniversite onları yönetmen, kameraman, senarist vs. yapacak sihirli bir değnek değildir. Hocalarının peşini bırakmasınlar, onların bilgi ve deneyimlerini adeta “sömürsünler”. Sürekli üretmeliler. Hata yapmaktan korkmasınlar. Öğrenciyken yapılan hatalar telafi edilebilir, ancak sektör hata kabul etmez. Hata yaparak öğrenecekler film çekmeyi, kamera kullanmayı, senaryo yazmayı... Ve kesinlikle okumalılar, araştırmalılar. İyi bir senaryo yazmak, iyi bir film yönetmek istiyorlarsa, roman ve hikaye dünyasında gezinmeleri gerekir. Bu da tabii ki çok okuyarak olur. Ve unutmasınlar ki, televizyon ve sinema sektöründe sadece kendini geliştirmiş olanlar, yetenekliler, çalışkanlar ve üretken olanlar ayakta kalır. Birçok öğrenci iş bulma telaşıyla, öğrenciyken televizyon kanallarına veya prodüksiyon şirketlerine girip fakültedeki derslerini bir tarafa bırakıyor. Ne öğrenciliklerini yaşayabiliyorlar, ne derslerden bir hayat görüşü kazanabiliyorlar, ne de okullu olmanın farkını ortaya koyabiliyorlar. Bu süreçte sektörde ezilerek öğreniyorlar her şeyi. Oysa bu bilgi ve deneyimlerin temelini fakültede alırsa, sektöre girdiğinde bu bilgileri geliştirmekle, onların üstüne yenilerini koymakla ve sektörün kurallarına adapte olmakla uğraşır, sıfırdan öğrenmekle değil.

EF Türkiye: Cenk Bey, bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Eminiz EFormation Türkiye okurları bu yazından keyif alacak ve yararlanacaktır.

Cenk D: Ben teşekkür ederim...

***

İşte böyle arkadaşlar... Eğer hayaliniz Radyo Tv Sinema bölümünde okumaksa, Cenk Bey'in tavsiyelerini dikkate almanızı öneririz. Ve elbette, yine Cenk Bey'in dediği gibi, 2. veya 3. yabancı dili konuşulduğu ülkede öğrenerek kendinizi daha da geliştirmenizi...

Sevgiler,

EF Türkiye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder