27 Ağustos 2010 Cuma

Üniversite Temsilciliği Projesi'nin 2011 Sezonu Başlıyor!


Üniversite Temsilciliği Projesi, EF Uluslararası Dil Okulları'nın üniversite öğrencileriyle yaptığı ortak bir çalışma... EF; bu çalışma kapsamında onlara öğrenim gördükleri üniversitede EF temsilcisi olma imkanı vererek, öğrencilerin yarı zamanlı EF çalışanı olma fırsatı yakalamasını, birçok etkinlikte görev almasını ve ayrıca gelir elde etmesini amaçlıyor. Yarı zamanlı ve esnek bir proje olarak tasarlanan bu projeye katılabilmeniz için üniversite öğrencisi olmanız yeterli! Çalışma saatlerinizi, yoğunluğunuzu ve aksiyonları/aktiviteleri tamamen kendi programınıza göre ayarlayabiliyor, bize geri bildirimde bulunabiliyor ve okullardaki etkinliğimizi artırabiliyorsunuz.

Haftalık çalışmalar size puan olarak geri geliyor ve kazanılan puanlar birikerek paraya dönüşüyor! Puanlarınız hesabınızda birikirken, EF tarafından ayrıca birçok etkinliğe, toplantıya, eğitime davet edilebiliyor; okuldaki etkinliğimizi artırırken farklı bağlantılar elde edebiliyor; güçlü ve sosyal bir network oluşturabiliyorsunuz. Aslında maddi kazançtan öte; çokuluslu bir firmada deneyim kazanmak, kısmen de olsa böyle bir projenin üyesi olup sonunda katılım sertikası elde etmek, hem kariyeriniz hem de sosyal yaşamınız açısından eşsiz bir deneyim oluşturacak. Proje sonunda ise aranızdan en başarılı olan temsilcimiz, İsviçre’deki toplantı ve eğitimlerimize katılma şansı yakalayıp harika bir fırsata sahip olacak!

EF gibi yaratıcılığa açık bir firmada her türlü yenilikçi fikir, öneri ya da uygulamaya gücümüz el verdiği ölçüde açığız. Haftalık toplantılara katılmak, haftalık bilgi mailleri atmak, ofise ve tanıtım toplantılarımıza öğrenci getirmek, poster asmak, broşür dağıtmak, facebook sayfamıza resim eklemek, blogumuza yazı yazmak, fuarlarda EF ekibiyle çalışmak, üniversitelerde stand açmak ve tanıtım toplantıları organize etmek... Bu ve bunun gibi daha birçok yaratıcı görev sizi bekliyor!

Listemize eklenen her temsilci, bizden düzenli olarak bilgilendirme bültenleri alıyor. Yani; proje kapsamında neler oluyor, ne gibi gelişmeler yaşandı, kim ne yaptı, haftanın en çok puan kazanan temsilcisi kim, fırsatlar, teklifler vb. her şey bu bültenlerde yer alıyor. E-postanızı sürekli güncel tutmanız ve takip etmeniz yeterli... Ayrıca projeyle ilgili her türlü konuda direkt olarak bizi arayabilir, e-posta atabilir ya da istediğiniz zaman ofise gelip yüz yüze görüşebilirsiniz. Unutmayın ki EF ailesine katıldıktan sonra kendinizi misafir gibi hissetmenize gerek yok :)

İlgilenen tüm öğrenciler iletişim bilgilerini (İsim, Üniversite, Bölüm, Kampus, Adres, Şehir, Telefon, E-posta), bana e-posta yoluyla bildirebilir (nurkan.sever@ef.com).

EF ailesine sizi de bekliyoruz!

Nurkan Sever

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Yurtdışına ama nereye?


İngilizceni geliştirmek istiyorsun. Yurt dışında dil eğitimi almaya karar verdin. Peki hangi ülkenin sana uygun olduğunu biliyor musun? EF Education First'ün testini çöz, senin için en ideal ülkeyi öğren… Soruları cevapladıktan sonra testin sonundaki linke tıkla ve sonuçları gör...

1. Aşağıdaki ortamlardan hangisinde yaşamak seni mutlu eder?
a. Zengin tarihi dokuya sahip, serin ve yağmurlu
b. Eğlence odaklı, dinamik, sıcak ve güneşli
c. Dört mevsimin yaşanacağı, güvenli ve düzenli
d. Büyüleyici bir doğa, uçsuz bucaksız sahiller ve okyanus aşırı farklı bir atmosfer
e. Okyanus kenarında, her zaman akla gelmeyecek uzak ve farklı bir lokasyon

2. Aşağıdakilerden hangisi olmak isterdin?
a. Kraliyet ailesinden bir asilzade
b. Hayatı eğlenceyle harmanlayan bir sörfçü
c. Titiz ve düzenli bir akademisyen
d. Doğa tutkunu, maceraperest bir gezgin
e. Futbol aşığı, cesur bir safarici

3. Aşağıdaki mekanlardan hangilerini görmeyi daha çok isterdin?
a. Big Ben Saat Kulesi, Buckingham Sarayı, Tower of London
b. Özgürlük Anıtı, Hollywood, Miami Beach
c. Queen West, Stanley Park, Gastown
d. Coo-tha Dağı, Opera House, Blue Mountains
e. Waterfront, Campus Bay kumsalları, FIFA Dünya Kupası maçları

4. Aşağıdaki renklerden en çok hangisini seversin?
a. Mavi
b. Turuncu
c. Bordo
d. Yeşil
e. Kırmızı

5. Aşağıdaki ünlülerden hangilerini daha çok beğenirsin?
a. Kate Beckinsale & Robert Pattinson
b. Kirsten Dunst & Viggo Mortensen
c. Ellen Page & Jim Carrey
d. Cate Blanchett & Hugh Jackman
e. Charlize Theron & Stelio Savante

Sonuçları görmek için tıkla!

20 Ağustos 2010 Cuma

Futbolun beşiğinde sallanmak...

Ne hayatlarımız her zaman eğlenceli, ne de dünyada her şey güllük gülistanlık... Dünyada yolunda gitmeyen bir şeyler olduğu aşikar. Ama gerçek olan bir şey var ki; o da dünyada her ne kadar savaş, açlık ve felaket olursa olsun, tüm milletleri ortak bir paydada toplayabilen, insanlara bütün dertlerini unutturabilen ve her şartta mutlu edebilen tek bir şey var: FUTBOL!

Şüphesiz hemen hepimiz bir takım tutarız. Futbolu bilelim bilmeyelim, sevelim sevmeyelim; hepimiz tuttuğumuz takımın maç kazanmasına ya da Milli Takım’ın zaferlerine seviniriz. Ama bilenler ve yakından ilgilenenler için futbol, bir spor ya da eğlenceden çok daha fazlasıdır. Bu kesim için futbol, iyi oynandığı sürece her ülkede izlenir ve takip edilir. Tabii dünyada kulüpler bazında bir lig var ki, diğer bütün ulusal liglerden ayrı tutmak lazım...

Bir lig düşünün ki; oyuncularının değeri 3 milyar pound, 2010-2011 sezonu yaz transfer sezonunda şimdiye kadar 275 milyon poundluk transfer yapılmış, kulüplerin yıllık yayın geliri 1,5 milyar pounda yakın.

Eminim hangi ligden bahsettiğimi hepiniz anladınız. Futbolseverler tarafından dünyanın en çok takip edilen ligi; İngiltere Premier Ligi ...

Peki nedir bu ligi bu kadar çekici kılan? Öncelikle takımların kadrolarında bulunan yıldız futbolcular ve tabii ki bu ligin her seviyedeki takımının ortaya koyduğu mücadeleci ve sert futbol... Kim Drogba’yı, Gerrard’ı, Rooney’i izlemekten keyif almaz ki? Ya da maçın son dakikalarında 70m depar atan bir futbolcuya kim hayranlık duymaz?

Özellikle Londra ve Manchester kulüpleri, izleyicisini heyecanlandıran kadrolara sahip. Genelde Manchester United, Chelsea ve Arsenal arasında geçen şampiyonluk mücadelesine, bu sezon Manchester City de dahil olmuş gibi gözüküyor. Özellikle Abu Dhabi United Group'un sahibi Şeyh Mansoor Bin Zayed’in kulübü satın almasından sonra kadrosuna astronomik rakamlarla süper yıldızlar katan takım, şampiyonluğun favorilerinden biri haline geldi. Manchester City, sadece bu transfer döneminde 5 futbolcu için 105 milyon pound ödeyerek transfer piyasasını alt üst etti. City’nin bu kadar güçlenmesi ile Manchester kentinde ezeli City-United rekabeti şimdi çok daha dikkat çekici bir hal aldı.

Sadece bir dakika için gözlerinizi kapatın ve yıldızlar topluluğu iki takımın mücadelesini Old Trafford’da tribünlerden izlediğinizi düşünün veya dünyanın en merakla beklenen derbilerinden olan Arsenal-Manchester United maçını Londra’da Emirates Stadı’nda futbolculara sadece birkaç adım uzaklıktan takip ettiğinizi hayal edin. Rio Ferdinand’ın, Tevez’den gözünüzün önünde topu kapmaya çalıştığını... Nemanja Vidic ile Drogba’nın omuz omuza mücadelesine tribünden şahit olduğunuzu... Peki size bütün bunları farklı milletlerden arkadaşlarınızla yapabileceğinizi ve bunları yaparken de İngilizce öğrenebileceğinizi söyleseydim, ne derdiniz?

İmkansız gibi mi görünüyor? Dünyanın yurtdışı eğitim lideri EF ile değil... EF Uluslararası Dil Okulları, öğrencilerine sadece bir dil eğitimi değil, inanılmaz eğlenceli zaman geçirerek asla unutamayacakları anılar edinme fırsatı yaratıyor. EF’in öğrencilerine sunduğu şehirler arasında tabii ki Londra ve Manchester da var. Hem Londra’nın hem de Manchester’ın en merkezi noktalarında bulunan EF okullarıyla futbolun beşiği sayılan İngiltere’nin en büyük kulüplerinin bulunduğu bu 2 şehirden birine gidip de maça gitmeden dönecek haliniz yok heralde... İnsanın eline bu fırsat kaç kere geçer ki? :)

Mutlaka yaşanması gereken bir deneyim...

Kaan Coşkun

19 Ağustos 2010 Perşembe

Öğretmenlere müjde!

EF Uluslararası Dil Okulları olarak, bir kez daha İngiltere’deki Cambridge ve Brighton okullarında sunulan öğretmen gelişimi kurslarının, AB hibe programları için onaylandığını duyurmaktan gurur duyuyoruz.


Avrupa Komisyonu’nun yaşam boyu öğrenim programı Grundtvig ve öğretmenlerin eğitimi programı Comenius ile Avrupa Birliği, Türkiye ve Norveç’ten öğretmenlerin EF’in eğitim kurslarına katılmalarına yardımcı olmak amacıyla finansman sağlanıyor. Bu kurslar bir dil öğrenim bileşeniyle Görev Bazlı öğrenim ve Karma Eğitim gibi alanlarda bölgelere özgü materyaller, kültürel farkındalık ve CLIL kullanarak profesyonel gelişimi birleştiriyor.

EF olarak misyonumuz; kurslarımızla dil, kültür ve coğrafya sınırlarını aşmak... Bu amacımız, dil eğitimi için yabancı ülkelere seyahat edenlerin sayısını artırmayı hedefleyen Grundtvig programıyla uyumlu. Grundtvig ve Comeniuis öğretmen geliştirme programları uygun nitelikli, görev yapmakta olan dil öğretmenlerinin yurtdışında 6 haftaya kadar sürelerle eğitim almalarını ve öğrenim kalitesini yükseltmelerini amaçlıyor. Programın finansal kaynakları eğitim ücreti, konaklama ve seyahat harcamalarını karşılayabiliyor. Bu programdan yararlanmak isteyen öğretmenlerin önce kendi ülkelerindeki EF ofisleriyle irtibata geçmeleri gerekiyor. (EF’in Comeinus/Grundtvig referans numarası: UK-2008-669-011)

1 Ocak/30 Nisan 2011 tarihleri arasındaki kursları kapsayan burslar için son başvuru tarihi 15 Eylül 2010. 30 Nisan 2011’den sonraki burslar için ise en erken başvuru tarihi Ocak 2011 olarak belirlendi.

EF’in Öğretmen Eğitimi kurslarının tarihleri ve kurs merkezleri hakkında ayrıntılı bilgi için EU Comeinus/Grundtvig veritabanına burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Faydalı olması dileğiyle...

Nurkan Sever

16 Ağustos 2010 Pazartesi

Bir Ortaçağ kentinde, bir Ortaçağ geleneği...

“Ortaçağ’ın görkemli ülkesi neresidir?” diye düşündüğünüzde aklınıza ilk hangi ülke geliyor? İtalya, Fransa ya da İngiltere? Eğer İtalya’ysa düşündüğünüz, eminiz akabinde de “Roma” diyeceksiniz. Ama bu kez bahsedeceğimiz şehir Roma değil, Siena...

İtalya’nın şarap ve festivaller şehri olarak da bilinen Siena’da her yıl 2 Temmuz ve 16 Ağustos’ta dünyanın en heyecanlı festivallerinden birisi düzenleniyor. İtalyanlar için basit bir at yarışından çok daha fazlasını ifade eden Palio isimli festivalde; birbirine rakip 17 mahalle, ellerine geçen en ufak parayı bile şampiyonluğu kazanmak için harcıyor. Kentte bu büyüleyici festival için hazırlıklar, yılın başından itibaren başlıyor dersek sanırım abartmış olmayız. Yarışlardan bir gün önce birbirine rakip olan 17 mahalleden her birisi, sanki şampiyon olmuşlarcasına ziyafet düzenliyor ve yaklaşık 25 bin kişiyi ağırlıyor. Sofralardaki yemekleri hayal gücünüze bırakıyoruz. :)

Sabırsızlıkla beklenen Palio festivali sabahı, kentin sokaklarında tek bir insan bile bulamıyorsunuz. Dünyanın dört bir yanından gelen turistler de dahil olmak üzere toplam 50 bin kişi, yarışların yapılacağı deniz kabuğu biçimli Piazza del Campo meydanında heyecanla bekliyor. Palio yarışlarını 15. yüzyıldan kalma ihtişamlı ve etkileyici saraylarda izlediğinizi bir düşünün... Siz de yarışları sarayın görkemli balkonundan izleyen şanslı birkaç bin insandan birisi olabilirsiniz.

Kraliyet ailesinin izlediği yerlerden Palio’yu izlemek ve onların bir zamanlar yaşadıkları yerleri görmek, sizi birkaç saatliğine bile olsa Ortaçağ’a götürebilir. “Siena’ya nasıl gideceğiz?” diye sorduğunuzu duyar gibiyiz. :) Roma’daysanız eğer, yolculuğunuz maksimum 2 saat sürecektir. EF Roma’da İtalyanca eğitim gördüğünüz sırada Siena’ya gidip kendinizi kraliyet ailesinden hissetmeniz sadece 120 dakika uzaklıkta...

Bol festivalli yazlar...

Şirin Yurttaş

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Türkiye, dünya takımlarını ağırlamaya hazırlanıyor...


Türkiye, dünyanın en önemli basketbol etkinliğine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. FIBA Dünya Şampiyonası her 4 yılda bir oynanıyor ve dünyanın en iyi basketbol takımına sahip ülkeyi belirliyor. İlk FIBA Dünya Şampiyonası 1950’de Arjantin’de oynanmış ve o zamandan beri 15 kez organize edilmiş. 28 Ağustos’ta ülkemizde başlayacak turnuvaya katılımı kesin olan iki takım var; son olimpiyat şampiyonu Amerika ve ev sahibi ülke olarak Türkiye...

2010 FIBA Dünya Şampiyonası maskotumuz ise Bascat! Şüphesiz ki o bir kedi, hem de bir gözü mavi, diğeri yeşil olan bir Van kedisi... Gezmeyi çok sevdiğinden olsa gerek, şampiyona boyunca ev sahipliği yapan tüm şehirlerde takımların yanında olacak.

Şampiyonaya katılacak takımlar grup maçlarından sonra kesinlik kazanacak. Maç yapacak olan takımlar ise şöyle: Angola, Arjantin, Avustralya, Almanya, Ürdün, Sırbistan, Brezilya, Hırvatistan, İran, Tunus, Slovenya, Amerika, Çin, Fildişi Sahili, Yunanistan, Rusya, Porto Riko, Türkiye, Kanada, Fransa, Lübnan, Litvanya, Yeni Zelanda ve İspanya.

28 Ağustos’tan itibaren büyük heyecanların yaşanacağı turnuva için biletler satışta. Bu arada EF Uluslararası Dil Okulları’nın şampiyonaya katılan 8 ülkede (Avustralya, Almanya, Amerika, Çin, Kanada, Fransa,Yeni Zelanda ve İspanya) yurtdışı eğitimi verdiğini biliyor muydunuz?


Hep beraber 28 Ağustos’ta 12 Dev Adam’ı desteklemeye…

Şirin Yurttaş

2 Ağustos 2010 Pazartesi

New York...New York!

Amerika’nın nüfus olarak en büyük şehri, dünyanın en önemli ticaret ve finans merkezi olan New York şehri, 1615 yılında Hollandalılar tarafından “New Amsterdam” olarak kuruldu. Kurulduğu tarihten beri yeni bir başlangıç yapmak isteyen maceraperestlerin ilk durağı olan bu şehir, günümüzde de gezmeyi, görmeyi ve değişik kültürler keşfetmeyi seven herkesin görülmesi gereken şehirler listesinde 1 numarada yer alıyor.

Şehri gezmeye birçok noktadan başlayabilirsiniz; ancak atmosferini keşfetmeniz gereken Grand Central Station’ı başlangıç noktası olarak almanızı tavsiye ederim. Fotoğraf makinenizi kesinlikle unutmamanız gerektiğini de hatırlatmak isterim.

Tüm demiryollarının ve metro istasyonlarının kesiştiği nokta olan Grand Center Station’a indiğiniz anda, yıllardır izlediğiniz romantik komedi filmlerinin klasik kavuşma sahnelerinden biriyle karşılaşırsanız hiç şaşırmayın. Zira Grand Central Station, kurulduğu 1913 yılından itibaren bu tarz kavuşma sahnelerinin en sık yaşandığı yer olma özelliğini taşıyor.

Grand Station’dan dışarıya adımınızı atar atmaz, filmlerden aşina olduğumuz o bildik sokaklar ve sarı NYC taksiler karşımıza çıkıyor. Özellikle 5 dakikalık bir yürüyüşten sonra Times Meydanı’nın ışıkları gözlerinizi kamaştırınca, gerçekten New York’u yaşamaya başladığınız anlıyorsunuz.

Şehri yürüyerek keşfetmek mümkün; ancak özellikle yaz aylarında sıcaklık dolayısıyla New York’un her köşesine giden metroyu kullanmanızı kesinlikle tavsiye ederim. Sıcaktan bunaldığınız anda, 1857’de dünyanın ilk peyzaj mimarlığı kullanılarak açılan ve New York’un önemli bir kısmını kaplayan Central Park’da bir gölgelikte soluklanabilirsiniz. Soğuk kış aylarındaysa diğer bir alternatifinizse, nerdeyse her köşede bulabileceğiniz güzel restoran ve kafeler olabilir... Kısacası New York Central Park'ta her mevsim ayrı güzel...Bir “New Yorker” olarak, Central Park kesinlikle ilk tercihiniz olmalı...

Aslında New York’ta görülmesi gereken birçok önemli nokta var; ancak kısa süreli ve yoğun bir programınız varsa tavsiye edeceğim yerleri atlamadan görmelisiniz: Times Meydanı, Özgürlük Anıtı, Central Park, Natural Historical Museum, Rockefeller Center, St. Patrick Katedrali ve China Town. Peki biraz alışverişe kim hayır diyebilir? O halde Macy’s ve Apple Store da kesinlikle uğramanız gereken 2 mağaza...

New York rüyasını daha uzun soluklu yaşamak isteyenler için, Manhattan’ın merkezine trenle 40 dakika mesafede olan EF Marymouth College kampusu ise çok güzel bir alternatif oluşturuyor. Tarrytown isimli orta ölçekli bu kasabada yer alan EF dil okulu, dünyanın 80 ülkesinden gelen 1400’e yakın öğrenciye ev sahipliği yapıyor. 11 binalık dev bir tesisten oluşan EF New York, öğrencilere yüzme havuzundan kütüphaneye, dinlenme salonlarından fitness center’a kadar birçok alternatifi tek bir merkezde sunuyor. Tüm bu imkanların yanı sıra profesyonel akademik kadrosuyla size kaliteli bir eğitim de sunan okul, popülerliğini her geçen gün artırmaya devam ediyor.

Siz de New York rüyasını yaşamak ve bu eşsiz şehri keşfetmek istiyorsanız, ofislerimize uğrayıp daha detaylı bilgi alabilirsiniz.

Umut Çağatay