31 Aralık 2010 Cuma

Mutlu Yıllar...


2010'a veda ederken, yeni yıldan dilekleriniz neler?

Biz EF olarak sizin için sağlık, mutluluk, macera, eğlence, keyif, bol seyahat ve arkadaşlık dolu, muhteşem bir yeni yıl diliyoruz!

Sevgilerimizle,

EF Türkiye

28 Aralık 2010 Salı

Yılbaşı yaklaşıyor, hediyeleriniz hazır mı?

2010 bitiyor... Kimileri için çabuk, kimileri için çok yavaş geçti bu sene... Ama her ne olduysa oldu, 2011’e yepyeni umutlarla girmenin vakti geldi! Tabii ki yeni hediyeler alıp vermenin de :) Yaşasın!

Bazılarımızı hediye alma telaşı çoktan sardı, bazıları da son haftaya bıraktı belki her şeyi. Biz elimizi çabuk tutalım dedik ve size hediye alışverişiyle ilgili birkaç ipucu vermek istedik... Biliyoruz; hediye seçmek çok zor, hele ki sevdikleriniz için...

Arkadaşlarla başlayalım işe; önce ilgi alanlarını düşünün. Mesela teknolojiye meraklı olanlar için dijital resim çerçevesine ne dersiniz? Ya da PS3 Move... Modaya meraklı olanlar için Marks&Spencer’daki hediye seçeneklerine göz atmalısınız. Diyelim ki arkadaşlarınız bakım ürünlerine bayılıyor, o zaman L’Occitane’daki hediye setlerini öneriyoruz size. Muhteşem el kremleri, vücut şampuanları ve mis gibi kokan sabunları var, bizden söylemesi... Accessorise’daki ev botları ve terlikleri de harika birer hediye seçeneği...

Hediyenin kişisel olması, kişinin ne kadar düşünüldüğünü gösteren en büyük özelliktir. Aldığınız tüm hediyelere bir kart iliştirmeyi unutmayın :)

Şu anda hemen hemen tüm firmalar, kişilerin isim ve soyisimlerinin baş harflerini yazdıkları ürünler çıkarıyor. Mesela Louis Vuitton’dan cüzdan alırsanız; erkek arkadaşınızın/eşinizin/çocuğunuzun/ ya da hediyenizi kim için aldıysanız onun baş harflerini cüzdanın üzerine işletebiliyorsunuz.

Karafırın’dan çikolata yaptırmaksa bir diğer seçenek... Fotoçikolata dedikleri üründe kendi fotoğrafınızı çikolataların üstüne bastırabiliyor ve çok şık bir kutuda sevdiklerinize hediye edebiliyorsunuz. Düşünsenize, yılbaşında beraber olamayacağınız sevdikleriniz için muhteşem değil mi?

Bunların hepsi çok mu sıradan geldi? Her sene aynı şeyleri almaktan sıkıldınız mı? Sevdiğiniz kişilere yurtdışı eğitim hediye etmeye ne dersiniz? Biliyoruz, muhtemelen daha önce böyle bir hediye almadınız da vermediniz de... Ama neden 2011 tüm farklı şeylerin bir başlangıcı olmasın? Her zaman görmek istedikleri bir ülkede olan okulumuza, onları kayıt ettirin ve yılın sürpriz hediyesini siz alın, tüm sene konuşulun! Nasıl güzel ve farklı bir hediye değil mi? :) EF olarak, size yardım etmeye her zaman hazırız, tek yapmanız gereken 0212-292-34-55/0216-363-33-15/0312-468-05-55 nolu telefonlardan ulaşmak...

Ho ho hoooo, herkese şimdiden iyi seneler, keyifli alışverişler...

Şirin Yurttaş

24 Aralık 2010 Cuma

Valiz hazırlamak zor iş vesselam...


En kısa mesafeli yere giderken bile hazırlanmanız ne kadar sürüyor? Valizinizi saatler öncesinden mi yoksa günler öncesinden mi hazırlıyorsunuz?

Eğer siz de günler öncesinden valiz hazırlamaya başlayanlardansanız, yazın kışlıklarını yanına alan, kışınsa yazlıklarından ayrılamayanlardansınız demektir. :) Size göre mutlaka her kıyafet valize konmalıdır, daha sonra oraya gidince sorun yaşanmamalıdır, öyle değil mi? :)

Nasıl ki dolmuş ve otobüs şöförleri araçlarının yolcularıyla dolu olduğunu anlamak istemezler, siz de valizinizin dolduğunu anlamak istemezsiniz bir türlü. Bir kazak, bir t-shirt daha derken bir bakarsınız valizin üzerinde oturuyorsunuz fermuarı kapatabilmek için. Günler öncesinden hazırlamaya başladıysanız genelde yaşayacağınız tek sorun eşya fazlalığıdır ama bir de son güne bırakanları düşünün...

İçeriden annelerinden gelen şu ses “ Ben sana son güne bırakma demiştim!” daha da panik olmalarına neden olur ve panik oldukça daha çok eşya girer o valize. Çünkü bir eşya unutulursa annenin sesi yine duyulacaktır. “Günler öncesinden hazırlamış olsaydın hiç bir şeyini unutmazdın!”

Aslında valiz hazırlamadan önce yapılması gereken ilk şey eşya ayırmayı öğrenmek. Siz kalın ceketinizi çok seviyor olabilirsiniz ama o kalın ceket gerçekten de yazın gidilen bir yer için gereksiz değil mi? Çıkarın onu valizden hemen! :)

Bunca telaşeye rağmen valiz hazırlamak yine de çok zevkli değil mi? Valiz hazırlamaya başladığımızda yolculuğa çıkacağımızı anlarız. Zaten ya tatile ya da yurtdışına eğitime gidiyorsunuzdur. Her ikisi de oldukça eğlenceli ve heycanlı. Yurtdışı eğitime giden öğrenciler için durum biraz daha zor. Gidilen ülkeden alış-veriş yapmak çok cazip gelirken, geride bıraktığınız kıyafetler için de üzülürsünüz. Bir ikileme sürükler bu kararsızlık sizi... :)Ama alış-veriş galip gelir, eskiler evinizde kalır yeni başlangıçlar sizi bekler...

Aman dikkat gömlekleri üste koymayı unutmayın :) Valiz hazırlamak zor olsada sizi uzaklara götürdüğünü hatırlayarak, neşelenin...

Sevgiler,

Şirin Yurttaş

22 Aralık 2010 Çarşamba

Seattle: Güvenli, çokkültürlü ve yemyeşil...

17 saati bulan yorucu bir uçak yolculuğun sonunda, fırtınalı bir havada inişin ne kadar zor olduğunu iliklerine kadar hissederek, nihayet "Yeni Kıta"ya inmiştik. Zaman kavramının ne kadar göreceli olduğunun ayırdına, okyanus aşırı batıya doğru uçuş esnasında varıyorsunuz. İstanbul’dan uçağa binerken "Good Morning", aktarma için Amsterdam’da uçaktan inerken ve yeniden uçağa binerken "Good Morning" ve nihayet Seattle’da uçaktan indikten sonra yine "Good Morning" diye karşılıyor sizi uçuş ekibi ve bu size garip geliyor. İlk kalkış yerinden 10 saat daha gerideydik...

Seattle; Washington eyaletinde bulunan, Amerika'nın kuzey batısının en büyük ticaret merkezi ve dünyanın en büyük 10 şehrinden biri... Starbucks, Boeing ve Amazon gibi çok büyük bütçeli firmaların merkezinin bulunduğu Seattle, iklim olarak her ne kadar Amerika'nın en kuzey noktalarından birisinde olsa da, Pasifik'ten taşınan sıcak su akıntılarının karaya vurduğu ve iklimini ılımanlaştırdığı, her mevsim yağışlı ve ılıman bir bölge...

Şehir, adını kuruluşundan önce bu bölgede yaşayan ve daha sonra göç ettirilmek zorunda bırakılan Kızılderili Duwamish ve Suquamish kabilelerinin önderi Şef Seattle'dan (Si’ahl) alıyor. Seattle; aynı zamanda, dünyaca ünlü Grup Nirvana’nın doğduğu ve ABD'deki ilk genel grevin 1919 yılında başladığı şehir. Seattle'ın Pasifik üzerineden Japonya'ya ne kadar yakın olduğunu, metro ve otobüs istasyonlarında İngilizce uyarıların yanında Japonca uyarıların olmasının yanı sıra etrafınızdaki insanları gözleyerek de rahatlıkla anlayabiliyorsunuz.

Uçaktan indikten sonra deli gibi yağan yağmurun gürültüsü arasında Seattle’dan Olimpia'ya geçiyoruz. EF Seattle okulunun bulunduğunu Olimpia, Seattle'a yaklaşık 1 saat uzaklıkta... Kasım ayı olması ve yağmurun bu denli şiddetli olması sizi biraz bunaltsa da, yeni insanlarla tanışacak olmak heyecanlandırıyor. Fam Tour katılımcıları Kanada’da Vancouver'da başladı ve ben Seattle'dan Olimpia'ya geçerken onlar da şu anda yolda otobüsle geliyor olmalılar.

Sabah otelden EF Seattle okulunun bulunduğu Evergreen State College'a geçerken, dün akşam yemekte yeni tanıştığım tur (iş) arkadaşlarımın ve okul ekibinin isimlerini hatırlamaya çalışıyorum. "Nina, from Russia", "Bruno, from Brazil or Peru", "Katarina, from where?"


Gece boyu yağan ve hiç dinmeyen yağmur, tüm şiddetiyle devam ediyor ve Evergreen State College'a varıyoruz. Olimpia’ya otobüsle yaklaşık 45 dakikalık masefedeki kampus, adından da anlaşılacağı gibi yeşillikler içinde ve doğayla iç içe büyük bir üniversite kampusu... İçinde neredeyse her türlü sporun yapılabileceği kapalı ve açık spor salonları, büyük bir yüzme havuzu, büyük bir kütüphane, çok geniş bir bilgisayar salonu var. Tüm bunlar, size burada sıkılmanın ne kadar zor olduğunu ispatlamak için yapılmış sanki...

Kampus içerisindeki tek ve iki katlı apartmanlar, öğrencilerin konaklamaları için tasarlarmış. Bu apartmanları gezerken önünde biraz solmuş çiçeklerle Nirvana yazılı diğerlerinden daha farklı bir apartman görülüyor. Nirvana'nın ilk bestelerini bu apartmanda yapmış olduğunu öğrenmek, sizi buraya biraz daha yakınlaştırıyor.

Öğle yemeği için gittiğimiz okul kantininde, "daha önce hiç bu kadar büyük bir üniversite kantini gördüm mü?" ve "bu kadar zengin bir üniversite menüsü olur mu?" diye düşünüyorum. Menüde ne ararsanız var. 5 çeşit çorba, neredeyse her çeşit sebzelerin bulunduğu zengin bir salata menüsü, her renkten eti bulabileceğiniz yemekler, vejetaryenler için farklı alternatifler, tatlı çeşitleri, size yemek konusunda hiç kimsenin sorun yaşamayacağının garantisini veriyor. Üstelik, bu açık büfe menüsünün fiyatı sadece 5 dolar ve kampusta konaklayan öğrencilerin konaklama fiyatına yemek de dahil...

Yemekten sonra EF çalışanlarıyla tanışıyoruz ve öğrencilerle tanışma fırsatı buluyoruz. Gözüm okuldaki Türk öğrencileri arıyor, ancak öğleden sonra derslerinin olmadığını öğreniyorum. Öğrencilerin yüzlerindeki gülümsemeden mutlu oldukları anlaşılıyor. Böylesine geniş olanaklara sahip bir kampusta, dünyanın dört bir yanından gelmiş her milletten gerek EF, gerekse üniversite öğrencinin arasında mutsuz olmak biraz çaba istese gerek.

EF Seattle okulunu, üniversite kampus hayatını iliklerine kadar yaşamak isteyen ve yağmurla problemi olmayanlara şiddetle tavsiye ediyorum...

Tur notlarım sürecek :) San Francisco, çok yakında...

Ahmet Yıldırım

20 Aralık 2010 Pazartesi

Brisbane: Bunları biliyor muydunuz?

Brisbane, güneş eyaleti olarak bilinen Queensland’in başkenti ve Avustralya’nın 3. en büyük şehri… Ülkenin kuzeydoğusunda yer alan bu güzel şehrin ismi Güney Galler Valisi Lord Brisbane’den geliyor. 1824’te kurulan şehir önceleri bir ceza sömürgesiyken, 1834’te Lord Brisbane’nin adını almış. 1842’de serbest sömürge merkezi olan Brisbane, bölgede tarım üretimine geçilmesinin ve İpswich kömür yataklarının işletilmesinin bir sonucu olarak hızla gelişmiş. Brisbane bugün; modern mimari yapıları, yarı tropik iklimi, düşük nufüs yoğunluğu, uzun kumsalları ve doğal güzellikleriyle dünyanın en yaşanılası şehirlerinden biri olarak görülüyor...


Brisbane’de görülmesi gereken birçok yer var. Örneğin; şehrin tam ortasından geçen Brisbane Nehri boyunca hoş bir yürüyüş yapabilirsiniz. South Bank’te eğlence ve kültürün, salsa veya gösteri sanatlarının keyfini çıkarabilirsiniz ya da şehrin çok özel manzarasını yukarıdan görmek için Coot-tha Dağı’ndaki izleme noktasına gidebilirsiniz. Ayrıca, Avustralya’nın en ünlü plajlarının bulunduğu Gold Coast ve Sunshine Coast da arabayla sadece bir saat uzaklıkta...

Etkinliklerle dolu ve eğlenceli öğrenci şehri Brisbane’in görülmeye değer güzelliklerinden biri de EF okulu :) Art-deco stilindeki geniş sınıflara sahip EF Brisbane okulu, kısa bir süre önce yenilendi. EF tarzı İngilizce eğitim için mükemmel bir ortam sunan bu okulda; modern bir bilgisayar ve dil laboratuvarı, rahat öğrenci salonu, veranda gibi birçok olanak bulunuyor.

Sizin için EF Brisbane Okul Müdürü Kate Bailey’e sorduk...

EF Türkiye: Merhaba Kate. Sana birkaç soru sormak istiyoruz. Öncelikle, Brisbane’de yaşamanın en güzel yanı nedir?

Kate: Sıcak ve tropical iklim, bir de arkadaş canlısı ve rahat insanlar…

EF Türkiye: EF Brisbane’deki öğrencilerin ülke dağılımı nedir?

Kate: Şu anda en çok öğrencimizin olduğu 5 ülke şöyle: İsviçre, Fransa, Almanya, Japonya ve İspanya. Ama bunların yanı sıra İsveç, Norveç, Türkiye, Tayvan, Şili, Kolombiya, Meksika, Umman, Ürdün, Kore, İtalya ve daha birçok ülkeden öğrencilerimiz de var.

EF Türkiye: Türk öğrenciler neden EF Brisbane’i seçmeli?

Kate: Sınıf içinde ve dışında öğrencilere kişisel ilgi gösterilebilen, orta boyutlu çok güzel bir okulumuz var. Okula yakın yerlerde yarı-zamanlı çalışma imkanı bulunuyor ve harika öğrenci yurdu seçeneklerimiz de mevcut...

Peki ya öğrenciler? Bakın, Brisbane’deki Akademik Yıl öğrencilerimiz ilk aylarında neler söylemiş…

”Bu okulda, ülkemden tek kişi benim. Bu, benim için bazen zor oluyor; çünkü çok iyi İngilizce konuşamıyorum ve insanlar beni anlamıyor. Ama bu durumun çok iyi bir tarafını da görüyorum – Her gün daha çok İngilizce kullanıyorum…”

”Hava sıcak ve güneşli olduğunda, kendinizi mutlu ve enerjik hissediyorsunuz; böylece öğrenmek daha kolay ve eğlenceli oluyor!”

“Brisbane’de sınıflar U düzeninde; bu da öğrencilerin daha rahat iletişim kurmasını sağlıyor. Fransa’da bir sırada 2 kişi olur ve birbirimizin arkasında otururuz, böylece insanlarla konuşamazsınız. Brisbane’de 2. kattaki teras gibi diğer öğrencilerle sohbet edebileceğimiz alanlar da var.”

“Bu deneyimi her zaman hatırlayacağım çünkü hayatım bir günde değişti. Ülkemi, okulumu, ailemi ve arkadaşlarımı değiştirdim. Bu deneyim bana birçok şey öğretti. Farklı ülkelerden ve farklı kültürlerden birçok insanla tanıştım.”

“Kendi ülkemde İngilizce öğrenmek için bilgisayarları kullanmayız ama Brisbane’de haftada 4 dersi bilgisayarlar üzerinden görüyoruz. Bu, İngilizce öğrenmenin harika bir yolu ve bu derslere iLab deniyor. Bu derslerle, konuşabiliyoruz ve dediklerimizi tekrar tekrar duyabiliyoruz.”

”Her hafta gramer, konuşma ve yazma konusunda sınav oluyoruz. Seviyemin ilerlediğini görüyorum ve kendimi daha güvenli hissediyorum. Artık İngilizce konuştuğumda insanlar beni anlıyor ve ben de EF’teki öğrencilerle konuşmaya cesaret edebiliyorum.”

EF Brisbane hakkında bilmediğiniz birçok şey olabilir. EF Brisbane'in;

• öğrencilerinin yılın 243 gününü güneşli geçirdiğini,
• her Cuma öğleden sonraları salsa dersi düzenlediğini,
• kültürel bölgelere 7 dakikalık yürüme mesafesinde olduğunu,
• Dil programlarının yanı sıra turizm otelcilik sektörünü kapsayan Master English programımız “Master English for Hotel & Tourism” sertifikasını da sunduğunu

biliyor muydunuz? Artık biliyorsunuz :) EF Brisbane ekibi; size unutulmaz bir yurtdışı dil eğitimi sunmak için bekliyor! Siz neyi bekliyorsunuz?

Sevgiler,

EF Türkiye

17 Aralık 2010 Cuma

Wingardium Leviosaa!

"Wingardium Leviosaa"... Eğer bu sihirli kelimeleri söylerseniz, elinizdeki asanın ucundan kayıp giden bir tüyü uçuşurken görebilirsiniz...

İngiliz yazar J. K. Rowling tarafından 7 kitaplık bir seri olarak yazılan Harry Potter, çıktığı ilk günden itibaren tüm okurlar tarafından çok beğenilerek bir fenomen haline geldi. Gelin; genel hatlarıyla Harry Potter kimdi, neydi bir hatırlayalım...


Harry Potter, 10 yıl boyunca hiçbir zaman sevemediği Petunia teyzesi, Vernon eniştesi ve nefret ettiği itici kuzeni Dudley ile yaşamak zorunda kalmıştır. Anne ve babasının bir trafik kazasında öldüğünü sanan Harry, Hogwarts'da Anahtarların ve Toprakların Bekçisi Rubeus Hagrid'in verdiği mektupla başlayan olaylarla durumun böyle olmadığını anlayacaktır. Harry'nin Muggle (büyü-dışı) doğumlu cadı annesi Lily Potter ve büyücü babası James Potter, Harry daha bir yaşındayken Voldemort tarafından öldürülmüşlerdir. Harry, "Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu"na hiç başvurmamasına rağmen oradan kabulü gelmesiyle, kendisinin de bir büyücü olduğunu anlar. 7 sene boyunca okuyacağı bu gizemli ve devasa okulda onu bekleyen birbirinden tehlikeli ve heyecanlı serüvenlerle, daha ilk senesinde becerikli bir büyücü olup çıkar. Hemen hemen her sene Voldemort ile savaş yapan Harry, yaşının çok üstünde bir cesaret sergiler.

Okurken hayal edemeyeceğimiz bu sürevenlerle dolu seri, Chris Columbus tarafından 2001 yılında filme alındı. Gözümüzde canlandıramayacağımız sahneleri mükemmel şekilde önümüze seren film serisi, bugünlerde sona çok yaklaşmış durumda... Seri başlarken ufacık bir çocuk olan serinin ünlü aktörü Daniel Radcliffe, şu anda Broadway’deki oyunlarda boy gösteren ünlü bir oyuncu haline geldi. Serinin son filmini 2 bölüm halinde çekmeye karar veren yönetmenin ilk filmi, 17 Kasım’da vizyona girdi. İkinci bölüm, 15 Kasım 2011'de 3D olarak gösterime girecek ve Harry Potter efsanesi, genç ve genç kalanların gönlünde hep yaşayacak.

Harry Potter filmlerinde kullanılan aksan, filmleri orijinal dilinde izlemeyi tercih edenler için başlarda zor anlaşılsa da, zamanla alışılıyor ve kulağa çok hoş geliyor. Peki ya siz farklı aksanları anlayabiliyor musunuz? Herkesin favorisi olan aksanlar vardır. Aksanı en iyi kapmanın yolu da, dili yerinde öğrenmektir.

Eğer İngiliz aksanı seviyorsanız, EF’in İngiltere’deki okullarında eğitim almayı düşünebilirsiniz. Üstelik Aralık sonuna kadar yaptırdığınız kayıtlarda %10 indirim var! Hele bir de Manchester veya Bristol okullarına 6 hafta ve üzeri kayıt olduysanız, EF’in size hediye edeceği iPad’inizle eğlence dolu anlara dalma zamanıdır! Kimbilir, belki de uçakta iPad'inizle Harry Potter serilerinden birini izler ya da okursunuz :)

"İngiliz aksanını sevmiyorum, ben Amerikan aksanını daha sempatik buluyorum" derseniz de, EF’in Amerika'daki dil okulları sizi bekliyor...


O zaman şimdi "Carpe Portus" büyüsüyle istediğiniz okula cisimlenme zamanı...

Umut Çağatay & Şirin Yurttaş

15 Aralık 2010 Çarşamba

Cape Town'a gitmeye ne dersiniz?

"Afrika'nın incisi" olarak bilinen ve Afrika kıtasının Avrupa'ya en uzak ucunda bulunan Cape Town sizi bekliyor!


Peki Cape Town hakkında neler biliyorsunuz? Mesela bu muhteşem şehrin şu özelliklerini duymuş muydunuz?

• Ilıman iklimi ve misafirperverliğiyle ünlü olduğunu,
• Yılda 300 gün boyunca güneşin parlaklığını hiç kaybetmediğini,
• Afrika kültürünün yansımasıyla kozmopolit bir şehir olduğunu,
• Kumsalları, muhteşem şehir manzarası ve vahşi yaşamı bir arada sunduğunu,
• Hiking, bisiklete binme, paraşüt ve sörf gibi birçok eğlenceli aktivitenin merkezi olduğunu,
• EF okulları arasında "2010'un En İyi Okulu" seçildiğini...

Aşağıdaki linkten izleyeceğiniz video, neden EF Cape Town’u seçmeniz gerektiğini size bir kez daha gösterecek… :)

Videoyu izlemek için lütfen tıklayın. Keyifli seyirler…

EF Türkiye

14 Aralık 2010 Salı

Sudan çıkmış sempatik balık!!

83-87 yılları arasında doğmuş olanlar bilir; bu jenerasyon için dünya çok büyüktür. Öyle bileti alıp hemen Amerika’ya, İngiltere’ye gidemezsin. Korkarsın, çekinirsin... Yurdum insanından başkasını görmediğin için bir tek onu seversin. Anneni, sevgilini özleyeceğini, onlarsız yapamayacağını düşünürsün. “Ben arkadaşlarım olmadan orada ne yaparım” diye için içini yer. E tabii bu nesilde tembellik de vardır.”Kim gidecek şimdi ta oralara?”, “Kim vize almakla uğraşacak?” şeklinde kendi motivasyonunu kendin yok edersin. Zaten bu neslin öğrenciliğinde Erasmus, Work&Travel gibi programlar günümüzdeki gibi popüler değildir. Okulları da doğru dürüst yönlendirmez, aileleri de...Hele dil okullarından haberleri bile yoktur bu grubun. “İngiltere’de ne İngilizce kursu? Onların ana dili zaten İngilizce!” gibi bir düşünce tarzıyla diplerde gezerler. İşte bütün bu tanımlamalara uyan 1985 doğumlu bir delikanlının hikayesi bu... :)

Gel zaman git zaman okulu bitirmiş bu genç. “Bu yaz Work&Travel yapsam mı acaba?” gibi düşünceler ara sıra aklına gelse de, yaz okuluna kalmaktan bir türlü fırsat bulamamış. Hoş, bulsa da gitmeye cesaret edebilecek bir yapısı yokmuş. İngiltere’de ne olacağı belli değilmiş; fakat Bodrum’da kral olurmuş...

Yıllar geçmiş ve işe girmiş bu sempatik delikanlı. Girdiği şirkette İngilizce’ye çok ihtiyacı olduğu için kullanmak zorunda kalmış ve biraz da olsa geliştirebilmiş. Fakat konuşmaktan hep korkmuş, çekinmiş. Sonra bir gün yöneticisi gelmiş ve demiş ki “Seni İngiltere’ye seyahate göndermeye karar verdik.” Bizim oğlan heyecanlanmış tabii... Düşünsenize, ilk defa Kapıkule’nin öbür tarafına geçecek!

İlk pasaportu ve ilk pasaportunun üstündeki ilk vizeyle hava atmış arkadaşlarına. Gülmüş, eğlenmişler sempatik sempatik... Hayatının en uzun uçak yolculuğunun sonunda varmış Ingiltere’ye. Manchester’dan başlayarak 7 şehir gezmiş 10 günde...

Yemyeşil koşu yollarının yanından geçerken düzene hayran kalmış, spor yapası gelmiş. Çünkü kendi mahallesinde sadece kovalanırsa koşabilirmiş. Toplu taşıma araçlarının tamamında oturabilmesine şok olmuş. Çünkü işe giderken ayakta yolculuk konusunda “ayakta uyuyabilecek kadar” uzmanlaşmış. İnsanlara o çarptığı halde ona “Sorry!” denmesini garipsemiş. Çünkü kendi şehrinde ona çarptığı halde “Önüne baksana kardeşim!” diye çığıran 75 yaşında bir teyze gördüğü olmuş.

Gördüğü her şehirde hayran olunacak bir şey bulmuş. Yeni insanlar tanımış. Onlara kendi ülkesini anlatmış, onların ülkeleri hakkında sorular sormuş. Hem de bütün bunları İngilizce konuşarak yapmış. Çünkü İngilizce konuşmak zorundaymış! Sempatikliğini yabancı dilde de ispatlamış :) Yurtdışına gitmekten yıllarca neden korktuğunu anlamamış. Yıllarca neden gelmediğine pişman olmuş ve aslında dünyada görülecek ne kadar çok yer olduğunu farketmiş. Kendi kendine bunun bir başlangıç olduğuna ve bütün dünyayı gezeceğine dair söz vermiş. Her şeyden önce para biriktirip yurtdışında dil eğitimine gidip dilini mükemmelleştirmeye karar vermiş.

Geri dönüş zamanı geldiğinde ayakları geri geri gidiyormuş. Görmesi gereken onlarca yer, yapması gereken binlerce şey olduğunu biliyormuş. Yine de dönmek zorundaymış. Fakat döndüğünde bir şey farketmiş. İnsanlara, çevresine ve olaylara bakış açısı değişmiş. Her şeyi çok farklı bir pencereden görmeye başlamış. Bu yaklaşımı sempatikliğine sempatiklik katmış! :) Sevdiği kızla dünyayı gezmek en büyük hayali haline gelmiş...

Aslında hikaye burada bitmiş ama biz bitirmeyelim :)

İleriki yıllarda işinde çok başarılı olmuş bizim sempatik. İyi para kazanmış ve aynı planladığı gibi hem Almanca, hem İngilizce eğitimi almış yurtdışında. İkisini de mükemmelleştirmiş. Almış sevdiği kızı yanına, çekmiş gitmiş. Birlikte onlarca ülke, yüzlerce şehir görmüşler. Paraları bitince de geri dönmüşler. Tekrar çalışmaya başlamışlar. Emekliliklerine kadar da habire çalışmışlar...

Olur mu olur :)


Kaan Coşkun

12 Aralık 2010 Pazar

Hayallerinizin peşinden gidin…

Üniversite yıllarımda dünyanın en iyi yerlerini görmek, en başarılı ve kaliteli şirketlerinde iş deneyimi yaşamak ve bunları da severek, eğlenerek gerçekleştirmek gibi hedeflerim vardı.

Birçok insan gibi ben de özellikle yurtdışı deneyimi konusunda yoğunlaşmıştım ama bunu gerçekleştirebilmek için gereken maliyet ciddi anlamda yüksekti. Üstelik tam da üniversiteden mezun olmuş, ailemin benimle gurur duyması gereken zamanda onlara bir de bu masrafı yüklemek istemiyordum. Bu yüzden en doğru yolun biran önce işe başlamak olduğuna karar verdim. Ve tesadüfe bakın ki; girdiğim kurum, konusu yurtdışında dil eğitimi, staj ve sertifika programları olan EF Uluslararası Dil Merkezleri’ydi. Üstelik, benim yapmak istediğim tüm programlar vardı. EF’in özellikle bugünlerde gerçekleştireceği proje beni çok heyecanlandırdı ve hemen hepinizle paylaşmak istedim.

Eğer benim gibi hayalleriniz varsa, siz benden daha şanslısınız demektir. Çünkü EF, bunun için size mükemmel bir fırsat sunuyor. Global Intern 2011 projemize katılıp, 3 ayda 3 farklı şehirde staj deneyimi yaşayabilirsiniz. Örneğin; benim seçeceğim yerler kesinlikle Cambridge, Cape Town ve Hong Kong olurdu...

Cambridge’e gidip, oranın akademik ve entelektüel yaşamını görmek eminim çok büyük bir deneyim olurdu. Sayısı 100’ü aşkın pub’da eğlenir, uçsuz bucaksız parklarında stres atar ve dünyanın en güzel müzelerini, kütüphanelerini ziyaret ederdim. Burada yapacağım staj, eminim kariyerime akademik açıdan büyük artılar kazandırırdı. Tabii ki orada bir ay bulunup Londra’ya gitmemek olmazdı; dünyanın en lüks, en güzel ve en metropol şehirlerinden biri için bir ya da iki haftasonunu ayırmak eminim az bile gelirdi...

Daha sonra Afrika’nın en güneyi olan gökkuşağı ülkesi olarak adlandırılan Cape Town’a geçerdim. Afrika’da birçok kültürün bir arada barındığı bu başarılı liman kentinde ticaret üzerine staj yapmak çok mantıklı bir karar olurdu. Uçsuz bucaksız kumsallarının, iki okyanusu birbirine bağlayan Ümit Burnu’nun ve tabii ki o meşhur Masa Dağı’nın ihtişamının keyfini sürerdim. Giyecek, yiyecek ve daha birçok konuda fiyatların Türkiye’nin yarısından bile az olması da cabası... Bir yanda taşralı yerel siyahilerin, diğer yanda ise oldukça varlıklı ama yerel olmayan insanların yaşadığı bu masalsı şehir, eminim bana hayatta unutamayacağım anılar yaşatırdı.

Son olarak ise dünyanın en önemli finans merkezlerinden biri olan Hong Kong’u tercih ederdim. Hayatın hiç durmadığı bu şehir eğlenceli ve teknolojik hayatıyla unutulmaz günler geçirmemi sağlardı. Çin yemeklerini ve deniz mahsüllerini doya doya yer, Güneydoğu Asya’nın en büyük eğlence ve deniz parkı olan Ocean Park’ta günlerimi geçirir, devasa alışveriş merkezlerinde alışveriş yapardım. Bunların yanısıra o ışıklı caddeleri ve sonu görünmeyen gökdelenlerinden birinde staj yapmak belki de hayatımın en büyük şansı olurdu. Ticareti, finansı ve üretimi beklide dünyada en iyi beceren insanlardan öğrenmek, kariyerimde birçok basamağı atlamama neden olurdu. Bunun yanında da gitgide popüleritesi ve gerekliliği artan Çince’yi de işime yarayacak kadar öğrenmiş olurdum.

Aslında burada bütün bir yazı boyunca anlattıklarım sadece benim hayallerim değil, sizin gerçekleştirebileceğiniz hayalleriniz... EF bunları size en iyi, en kaliteli ve en güvenilir şekilde sunuyor. Hem de bütün yiyecek, seyahat ve konaklama masraflarınız EF’ten!

İşin en güzel tarafı da bunu kazanmak için zor ve uzun sınavlardan, sıkıcı aşamalardan geçmenize gerek yok. http://www.ef.com.tr/globalintern sitemize girip kayıt yaptırın. Kendi hayalinizin, kariyerinizi ve hayatınızı nasıl etkileceğini anlatan bir video çekin. Bunu en geç 14 Şubat 2011 tarihine kadar sitemize yükleyin, biz de size 31 Mart 2011 tarihinde 3 global stajyerimizin kim olduğunu açıklayalım :)

Daha ne duruyorsunuz? Yıllarınızı vererek elde edebileceğiniz bir deneyimi, sadece 3 ay gibi kısa bir sürede yaşama şansı EF’ten, üstelik de ücretsiz!!! Kameralarınızı elinize çoktan almış olmalısınız :)

Sevgilerimle,

Nesrin Emrali Akalın

11 Aralık 2010 Cumartesi

Dünya starı Shakira'yla tanışmak artık hayal değil!

Shakira'yla tanışıyor musunuz?


Hayır mı? O halde sıkı durun; çünkü EF, size kendisiyle tanışma fırsatı sunuyor! Yapmanız gereken tek şey, 25 Aralık'a kadar www.ef.com.tr/shakira adresine girerek oradaki formu doldurmak ve arkadaşlarınızı davet etmek... Ne kadar çok kişi davet ederseniz, kazanma şansınız o kadar artacak!

Dünya genelinde kazanan 5 kişi, Shakira'nın seçeceği sürpriz bir şehirde kendisiyle tanışma fırsatı bulacak! Ayrıca ülkesine geri döndüğünde de, Shakira şarkılarının çalınacağı ve tüm arkadaşları ile ailesini davet edebileceği özel bir parti düzenleme hakkına sahip olacak! Üstelik her gün sürpriz hediyeler de var, Shakira Yılbaşı Takvimi'ni her gün kontrol etmeyi unutmayın!

Şans neden size gülmesin? Hemen www.ef.com.tr/shakira adresine girin, formu doldurun ve Shakira ile tanışma maceranıza bir adım daha yaklaşın! Bol şanslar... Loca loca loca :)

Bunları biliyor musunuz?
- Gerçek adı Shakira Isabel Mebarak Ripoll.
- 2 kez Grammy, 7 kez Latin Grammy, 12 kez Billboard Latin Müzik Ödülü kazandı.
- İlk bestesini 6 yaşında yaptı.
- 2010 Dünya Kupası şarkısı "Waka Waka", dünya kupası tarihinin en çok satan şarkısı oldu.
- Danslarını büyükannesinden öğrendi.

10 Aralık 2010 Cuma

Yürekli dünya şehri: Münih


Bazı şehirler vardır; kültürel dokusuyla dünyaya mâlolan, insana dünyanın kalbinde olduğunu hissettiren, rüzgarlı çayırlarında yaşam sevincini bulabildiğiniz şehirlerdir bunlar... İstanbul benim için hep böyleydi zaten; ancak 1 Mart 2008 yılında uçağımın yakalandığı Emma kasırgası vesilesiyle hayatıma giren Münih, İstanbul'dan sonra beni en çok büyüleyen şehir oldu.

İspanya'nın Bilbao şehrine uçtuğum bir iş seyahatimde aktarma yapmam gereken Münih'e, fırtınanın içinde 4 saat asılı kaldıktan ve önce Nürnberg Havaalanı'na iniş yaparak fırtınanın dinmesini bekledikten sonra indik. İronik bir şekilde ölümden döndüğüm bir seyahat vesilesiyle Münih bana kollarını açmıştı. Aktarma yapacağım SpanAir uçuşu tabii ki o gün iptal edildi ve Lufthansa havayolları da bizi Münih'in Freising köyündeki bir otele yerleştirdi. Zaten Josef Strauss Havaalanı'ndaki durum da ertesi güne kadar düzeleceğe benzemiyordu.

Şoku atlatıp Freising'e gittik ve otelimize yerleştik. Lufthansa zorunlu konaklamamızdan kaynaklanan tüm masraflarımızı karşılamıştı. O geceyi Münih'i tanıyarak geçirmek ve şehrin dokusunu hissetmek istiyordum. İspanya'da beni bekleyen şirket yöneticilerini arayıp durumu anlattım ve ailemi de arayıp iyi olduğumu, fırtınanın dinmesini beklediğimizi, Isar Nehri'nin dibinde güzel bir otelde olduğumu bildirdim. Alplerden gelen bu 300 km uzunluğundaki nehir, kendine has büyüsü olan bir şaheser gibiydi. Gece otelin balkonunda Bavyera çayırlarını sertçe döven rüzgarı dinlerken, nehrin Emma kasırgasından bile etkilenmeden sükunetini koruması beni büyülemişti.

Geceyi Münih merkeze giderek ve çevreyi tanımaya çalışarak geçirdik. Berlin ve Hamburg'dan sonra Almanya'nın 3. büyük kenti olan bu muazzam yerleşim, sert rüzgara rağmen nazlı bir gelin gibi sakin ve dingindi. Şehrin sloganı son yıllara kadar "Die Weltstadt mit Herz" (Yürekli Dünya Şehri) idi, fakat son yıllarda bu slogan yerini "München mag dich" (Münih Seni Seviyor) söylemine bıraktı. Gerçekten de Münih insana sevildiğini, korunduğunu ve güvende olduğunu hissettiren bir şehirdi. Bu duyguyu iliklerime kadar hissetmiştim. Almanya'nın en büyük finansal kaynaklarından biri olan Münih; aynı zamanda yüksek endüstriyel yapısı, yarattığı iş olanakları, çokkültürlü dokusu, sanat, eğlence ve gece hayatıyla da tam bir Avrupa şehriydi. BMW, Bosch ve Siemens gibi dünyanın en önemli Alman firmalarının merkezleri hep Münih'teydi. 1.5 milyona yaklaşmış nüfusu ve Bavyera eyaletinin üst düzlüklerine yayılmış 310 km yüzölçümüyle Münih, gerçekten bir modernlik abidesiydi.

Şehrin akciğerleri olarak kabul edilen Englischer Garten (İngiliz Bahçesi), tarihi dokusunu kaybetmemiş Ludwigstrasse, sporla şehri birleştiren Olympiapark, Alman futbolunun kalbi olarak kabul edilen Allianz Arena Stadium (Bayern Münih'in stadyumu) gibi yapıların hepsi Münih’tedir. Ayrıca Oktoberfest olarak bilinen dünyanın en büyük bira festivali her yıl Ekim ayında 15 gün boyunca burada düzenlenir. Oktoberfest ya da Türkçe çevirisi ile Ekim Festivali, her yıl Eylül ayının son günleri ve Ekim ayının ilk günlerinde düzenlenen 2 haftalık bir festivaldir. Her yıl yaklaşık 6 milyon kişinin katıldığı bu festival, Münih şehrindeki en ünlü olaydır. Alman bira kültürünün en büyük simgesi haline gelmiş olan bu geleneksel olay Münih'i dünyaya tanıtan en önemli olaylardan biridir.

Kısacası Almanca gibi edebi ve zengin bir dili Alman kültürünün yoğun olduğu Bavyera bölgesinde EF Uluslararası Dil Merkezleri farkıyla öğrenmek büyük bir avantaj. Alman kültürünün gerçekten yoğun olarak hissedildiği Bavyera ovalarının geniş düzlüklerinde Münih şehri sizleri sabırsızlıkla bekliyor. Ayrıca bu sayede Bavyera bölgesindeki diğer zengin şehirler olan Nürnberg ve Augsburg’u da tanıyabilir, hatta Avusturya sınırına yakınlığı nedeniyle Innsbruck’u bile ziyaret edebilirsiniz.

Bis bald! (Görüşmek üzere!) :)

Nurkan Sever

6 Aralık 2010 Pazartesi

Bir sonraki durak Londra

Masal gibi bir şehirdir Londra... Dünyanın belki de en gösterişli kraliyetinin başkenti, kültürlerin odak noktası ve Avrupa gençliğinin en popüler kenti... 2000 yıl önce bir Roma şehri olarak kurulan Londra; bugün milyonlarca insanın yaşadığı, dünyanın dört bir yanından her milletten insanın geldiği bir dünya şehri...

Hızlı yaşamı, kültürel hayatı, kaliteli eğitim olanakları ve görülmesi gereken sayısız güzellikleriyle beni daha uçaktan iner inmez etkisi altına aldı. Londra, kaldığım süre boyunca gittiğim her yerde ayrı bir duygu yaşatan tarifsiz bir deneyimdi.

Peki Londra’da nereye gidilir, neler yapılır merak ediyorsanız; baştan söyleyeyim anlatmakla bitecek gibi değil :)

Tarihi binaları, müzeleri, sanat galerileri ve binlerce yıllık yapılarıyla tarihte bir yolculuğa çıkmış gibi hissederken; bir anda gökdelenleri, lüks ve ünlü restoranları, mağazaları ve iş yerleriyle kendinizi dünyanın en gelişmiş şehirlerinden birinde buluyorsunuz.

Özellikle önereceğim yerlerin başında tabii ki Buckingham Sarayı var. Günümüzde hala kraliyet ailesinin resmi olarak konakladıkları yer... İçinde Queen’s Galeri, State Rooms ve Royal Mews’i ziyaret edebiliyorsunuz. Üstelik eğer askerlerin nöbet değişimi seremonisine denk gelirseniz bunu izlemek de ücretsiz. Big Ben Kulesi’nin olduğu Westminster Sarayı, parlamentonun tatil olduğu günler ziyarete açık. Lady Diana’nın evi olan Kensington Palace’da ziyaretçilere açık. Bunların dışında Victoria and Albert Museum, National History Museum ve Madam Tussaud’s giderseniz; bir müzede aklınıza gelebilecek şeylerden kat kat fazlasını bulacağınıza eminim. Üstelik Londra’daki müzelerin çoğunda giriş ücretsiz...

Öte yandan, Tower Köprüsü’nden Londra’yı izleyebilirsiniz. Oxford Street zaten dünyanın en ünlü mağazalarının olduğu cadde. Alışverişe meraklıysanız bütün bir gününüzü bile alabilir. Eğer daha makul fiyatlara alışveriş yapmak istiyorsanız, Portobello ve Camden Towers’ta bulunan ikinci el mağazalarını tercih edebilirsiniz. Dünyanın saat merkezi olarak kabul edilen Greenwich‘te ise denizcilik ve rasathane müzeleri bulunuyor.

Hala bunlara sıradan diyorsanız, daha da ilginç şeyler önerebilirim. Örneğin Pazar günleri Hyde Park’ta serbest kürsü diye anılan yere gidip aklınıza ne geliyorsa söyleyebilirsiniz. Sizi dinleyip alkışlayacak birileri mutlaka olacaktır. Yükseklik korkunuz yoksa London Eye’a binip Londra’yı 135 metre yüksekten izleyebilirsiniz. Şehir içi ulaşımda İngiltere’nin o meşhur iki katlı, üstü açık otobüslerine binebilirsiniz. Eğer Ağustos ayında ve Londra’daysanız oldukça şanslısınız. Dünyaca ünlü, filmlere bile konu olan Nothing Hill Karnavalı’na katılabilirsiniz.
Bütün bunlara katılmayı ve buraları gezmeyi bir kenara koyup sadece sokaklarında dolaşmak bile Londra’nın neden büyüleyici bir kent olduğunu kanıtlayacaktır sizlere...

Bu harika ve büyüleyici şehre gitmeyi kim istemez ki! EF Uluslararası Dil Merkezleri size bu şansı sunuyor. Hem İngilizce’nizle en doğru yerde pratik yapmak, hem de bu unutulmayacak deneyimi yaşamak inanın size hiç uzak değil...


EF bu hayali “Next Stop London” projesi ile gerçekleştiriyor. Next Stop London, bütün dünyanın katıldığı global ve oldukça eğlenceli bir yarışma. Yapmanız gereken şey ise sadece öğretmenlerinize sizi de kaydettirmelerini söylemek. Bundan sonra İngilizce Dil Sınavı’nda her ülkeden en yüksek puanı alan 50 kişi kompozisyon sınavına katılacak ve yazdığı kompozisyonlar Dünya Dil Eğitimi Konseyi tarafından değerlendirilecek.

Birinci olanın ödülü ücretsiz Londra gezisi, hem de bütün sınıfıyla! İster ortaokul, ister lisede olsun; kendine güvenen tüm öğrenciler katılabilir.

Haydi daha ne bekliyorsunuz? Bütün sınıfınızla gideceğiniz bir sonraki durak Londra!!

Tuğçe Erdik

2 Aralık 2010 Perşembe

Dünyadaki milyonlarca insan İngilizce konuşuyor ya da daha doğrusu konuşmaya çalışıyor :) Siz de onlardan biri misiniz?

İngilizce'nin en komik hallerini izleyince, kendi deneyimlerinizi hatırlayıp eğleneceksiniz... Bakalım bu esprili sahneler size de tanıdık gelecek mi?
EF'in sizin için hazırladığı videoları izlemek için buraya tıklamanız yeterli.

Sizce de tüm dünyanın konuştuğu dili öğrenmenin zamanı gelmedi mi?

Siz de bizim gibi düşünüyorsanız eğer; 0212-292-34-55 / 0216-363-33-15 / 0312-468-05-55 nolu telefonlardan bize ulaşın...

Sevgiler,
EF Türkiye

1 Aralık 2010 Çarşamba

Melekler Şehri hakkında bilmediklerimiz, duymadıklarımız...


İsmi İspanyolca'dan gelen ve "Melekler Şehri" anlamını taşıyan Los Angeles’ta bir süreliğine bile yaşamak ne kadar güzel olurdu, değil mi? Venice Beach, Marina del Rey, Beverly Hills, Santa Monica ve Hollywood gibi dünyaca meşhur ilçeleri içinde barındıran Los Angeles'ta bulunan okulumuzun müdürü Polina Jones’la sizin için bir röportaj yaptık ve merak edilenleri sorduk.

EF Türkiye: Merhaba Polina. Nasılsın? Los Angeles nasıl?

Polina: Merhaba! Harikayım, Los Angeles’ta insan başka türlü nasıl olabilir ki! :)

EF Türkiye: Gerçekten de öyle olmalı...Biz de seninle tam da bu konuyu konuşmak istiyorduk. Herhalde dünyadaki hemen hemen herkes Los Angeles’ı görmeye çok meraklıdır. Bize bu muhteşem şehir hakkında neler anlatabilirsin?

Polina : Los Angeles (LA) hayatım boyunca bulunduğum en farklı şehir. Okyanusa, çöle ve dağlara çok yakın; çok ilginç bir sömürge tarihi, muhteşem bir çağdaş mimarisi, eğlenceli gece hayatı ve hayal edebileceğiniz her türlü spor imkanı var! LA’deki her yer birbirinden o kadar farklıdır ki, zaten bu özelliği Los Angeles’ı keşfedilmesi gereken en iyi yer yapar!

EF Türkiye: Harika! Peki EF Los Angeles okulu tam olarak nerede? Okyanusa yakın mı? Tüm bu aktivitelerin kalbinde mi yer alıyor?

Polina: Aynen öyle! EF Los Angeles okulu Los Angeles’ın batı bölgesinde South Bay adı verilen bölgede deniz kıyısında bulunuyor. Tipik bir Amerikan sahil topluluğu olan bu yer güvenli bir çevre; süpermarket, banka ve eczane gibi insan hayatını kolaylaştıran olanaklara sahip. Burada insanlar sabah işlerine gitmeden önce sörf yapar, hafta sonu ve akşamları ise kafelerde buluşur.

EF Türkiye: İşe veya okula gitmeden önce sörf yapmak gerçekten hayal ötesi... Öğrenciler eminiz çok keyif alıyordur. Her yaştan öğrenciniz var mı? Öğrencilerin yaş ortalaması ve geldikleri ülkeler nedir?

Polina: Okuldaki yaş aralığı aslında biraz geniş; 16 ve 60 arasında değişiyor :) Öğrencilerimizin %25’ni 25 yaş üstü öğrenciler oluşturuyor. Okulda 65 farklı ülkeden gelen öğrencimiz oluyor; genelde Avrupa, Güney Amerika ve Asya oranları eşit paylaşıyor.

EF Türkiye: Bu kadar farklı ülkeden gelen öğrenci varsa, harika arkadaşlıklar ortaya çıkıyordur! Beraber çok eğleniyorlardır… Peki Los Angeles’a gelen biri için ne tür geziler önerirsiniz? Nerelere gitmeliler? :)

Polina: Los Angeles’ta ve çevresinde çok çeşitli geziler sunuyoruz. Bu geziler günü birlik de olabiliyor, tüm hafta sonunu da kapsayabiliyor. Las Vegas, San Francisco, Palm Springs, ulusal parklar ve Disneyland gibi çok ünlü yerlere gezilerimiz var. Bunlar dışında okulda her gün bambaşka bir aktivite organize ediliyor; plaj voleybolu, basketbol ve futbol gibi…

EF Türkiye: Bu kadar aktivite varken İngilizce bilmemek ve konuşamamak neredeyse imkansız gibi görünüyor. Öğrenciler eminiz konuşmada zorluk çekmiyordur. Güney Kaliforniya aksanının diğer aksanlara nazaran daha anlaşılır olduğu için öğrencilerin iletişim kurmakta hiç zorlanmadığını duyduk. Gerçekten de öyle mi?

Polina: Evet! :) Güney Kaliforniya aksanı çok kolay anlaşılır. Aynı zamanda Güney Kaliforniyalılar oldukça canayakın insanlardır, öğrencilerimiz bir şeyi anlamadıkları zaman birçok kez tekrar ederler ve bundan hiç sıkıldıklarını görmedim!

EF Türkiye:
Aslında verdiğin o kadar bilgiden sonra öğrencilerin neden Los Angeles’ı seçmeleri gerektiğini çok net anladık ama bir de senden duyalım :) Polina, öğrencilerimizin neden EF Los Angeles’ı seçmeleri gerektiğini düşünüyorsun?

Polina: Akademik odaklanma, muhteşem staj olanakları, plaj ve şehrin konumu, yapılabilecek bir sürü aktivite, büyüleyici geziler onların EF Los Angeles’ı seçmelerine yeterli olacaktır sanıyorum :)

EF Türkiye: Verdiğin tüm bilgiler için çok teşekkürler Polina. Seninle konuşurken bir an için kendimi Los Angeles’ta hissettim :) Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?

Polina: EF Los Angeles’ta çok daha fazla Türk öğrenci görmeyi isteriz. Burada kalışınızın eğitim, kültür ve eğlence dolu geçeceğine söz veriyoruz.


Emma Tsuchida, İdari Kordinatör
“Sörf, güneş ve eğlence merkezi EF Los Angeles’a hoş geldiniz! Umarız hayatınızın en keyifli zamanlarını burada geçirirsiniz ve bizimle çok uzun süre burada kalırsınız!



Scott Silverman, Aktivite Koordinatörü

Yerel kültürü, sinemaları, müzeleri, Disneyland, Universal Studios ve Magic Mountain gibi yerleri keşfederek hayatınızın en güzel zamanlarını geçireceğiniz Los Angeles’a hoş geldiniz. Okulumuz okyanusa sadece 4 bina uzaklıktadır ve bu okulda boleybol, bisiklete binme veya sadece güneşlenerek rahatlama gibi yapacağınız pek çok şey var.


Yosefa Gilon, Konaklama Direktörü
“Sizi EF Los Angeles’ta görmeyi sabırsızlıkla bekliyoruz!” Gelin; İngilizce öğrenin, uluslararası arkadaşlıklar edinin ve yerel kültürü keşfedin!



Sakeena Ali, Akademik Direktör
“Fırsatlar diyarında sizleri karşılamak için sabırsızlanıyoruz! Los Angeles’ın size sunacak çok şeyi var! Dil yetilerinizi geliştirirken CV’nizi oluşturabilir ve iş hayatına atılabilirsiniz! Hayatınızı değiştirecek bu tecrübenin keyfini çıkarın!”