15 Temmuz 2010 Perşembe

Oxford günlüğü...

Eskiden Oxford denilince sadece ünlü Oxford Üniversitesi gelirdi aklıma; bu küçük şehrin hayatımı değiştireceğini nereden bilebilirdim...

2006 yılında ilk kez öğrenci olarak Oxford’a gittiğimde, bu şehirde uzun seneler kalacağımı hiç tahmin etmemiştim. Ben de, şu anda birçok öğrencinin araştırma yaptığı gibi, gideceğim okulu araştırırken ufak detaylara bile dikkat etmiştim. Kaliteli eğitim ve güzel arkadaşlıklar kurmak süslüyordu hayallerimi. Nitekim, doğru tercihle iki hayalime birden kavuştum! Hem gerçekten kaliteli bir yurtdışı eğitimi aldım, hem de benimle birlikte Oxford’a uzun dönem dil kursu öğrencisi olarak gelen arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum. EF Uluslararası Dil Okulları’yla öğrenci olarak başladığım macerama, dil kursumun bitişinden sonra çalıştığım part-time işlerle kısa bir süreliğine ara verdim. Ama dönüşüm muhteşem olacaktı, biliyordum... Ve oldu da!

Nisan 2007'deEF Oxford’ta Aktivite Kordinatör’ü olarak işe başladım. Bu göreve başlamadan önce okul içerisinde birçok departmanda çalışmak, beni adeta yeni görevime hazırlamıştı. Öğrencilerin ders dışında da yabancı dillerini kullanmalarını sağlamak, onlara Oxford’u sevdirmekti benim görevim...

Oxford’ta bisiklete binmenin muazzam bir keyif olduğunu bildiğim için, öğrencilerimize sıkça bisiklet turları ayarlardım. Oxford’ta yayaların bile girmesinin yasak olduğu bisiklet yolları var. Bu yollarda korkusuzca bisiklet sürerken yüzlerindeki ifadeyi görmeliydiniz! EF öğrencilerinin çokça talep ettiği bir diğer aktivite ise yakın şehirlere düzenlediğimiz turlardı. Tabii ki çoğunluk; İngiltere’nin başkentini, yani Londra’yı tercih ediyordu. Oxford’un bu konudaki en büyük avantajı, Londra’ya sadece 1 saatlik mesafede olması. Londra turu düzenlemediğimiz haftalarda, öğrenciler kendi imkanlarıyla da çok rahat gidebiliyorlardı Londra’ya. 7 gün 24 saat boyunca her 12 dakikada bir otobüs olması, tabii ki onlar için çok büyük bir avantajdı.

Türk öğrenciler, özellikle deniz kıyısındaki şehirlerde büyümüş olanlar, memleketlerini çok özlüyordu. Benim onlara en önemli tavsiyem “Head of the River” pub’ında soğuk bir şeyler içmeleri olurdu. Pub’ın manzarası özellikle İstanbul’a o kadar çok benziyordu ki, bir nebze olsun özlemlerini unutturuyordu onlara. Yaptığım bir başka tavsiye ise Çarşamba geceleri “The Bridge” adlı mekana gitmeleri oluyordu. Çünkü Oxford’taki uluslararası öğrenciler, Çarşamba günleri bu mekanda düzenlenen “International Night”a gider. Bu da kaynaşmak için çok iyi bir fırsat demek...

Oxford’ta geçen 3 senemin kısa bi özeti aslında bu okuduğunuz... Daha fazlasını duymak isterseniz, şu anda görev yaptığım EF Taksim ofisine beklerim! Oxford ve diğer tüm merkezler için her türlü sorunuzu cevaplamaya hazırım...

Murat Ayvaz

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder