6 Aralık 2010 Pazartesi

Bir sonraki durak Londra

Masal gibi bir şehirdir Londra... Dünyanın belki de en gösterişli kraliyetinin başkenti, kültürlerin odak noktası ve Avrupa gençliğinin en popüler kenti... 2000 yıl önce bir Roma şehri olarak kurulan Londra; bugün milyonlarca insanın yaşadığı, dünyanın dört bir yanından her milletten insanın geldiği bir dünya şehri...

Hızlı yaşamı, kültürel hayatı, kaliteli eğitim olanakları ve görülmesi gereken sayısız güzellikleriyle beni daha uçaktan iner inmez etkisi altına aldı. Londra, kaldığım süre boyunca gittiğim her yerde ayrı bir duygu yaşatan tarifsiz bir deneyimdi.

Peki Londra’da nereye gidilir, neler yapılır merak ediyorsanız; baştan söyleyeyim anlatmakla bitecek gibi değil :)

Tarihi binaları, müzeleri, sanat galerileri ve binlerce yıllık yapılarıyla tarihte bir yolculuğa çıkmış gibi hissederken; bir anda gökdelenleri, lüks ve ünlü restoranları, mağazaları ve iş yerleriyle kendinizi dünyanın en gelişmiş şehirlerinden birinde buluyorsunuz.

Özellikle önereceğim yerlerin başında tabii ki Buckingham Sarayı var. Günümüzde hala kraliyet ailesinin resmi olarak konakladıkları yer... İçinde Queen’s Galeri, State Rooms ve Royal Mews’i ziyaret edebiliyorsunuz. Üstelik eğer askerlerin nöbet değişimi seremonisine denk gelirseniz bunu izlemek de ücretsiz. Big Ben Kulesi’nin olduğu Westminster Sarayı, parlamentonun tatil olduğu günler ziyarete açık. Lady Diana’nın evi olan Kensington Palace’da ziyaretçilere açık. Bunların dışında Victoria and Albert Museum, National History Museum ve Madam Tussaud’s giderseniz; bir müzede aklınıza gelebilecek şeylerden kat kat fazlasını bulacağınıza eminim. Üstelik Londra’daki müzelerin çoğunda giriş ücretsiz...

Öte yandan, Tower Köprüsü’nden Londra’yı izleyebilirsiniz. Oxford Street zaten dünyanın en ünlü mağazalarının olduğu cadde. Alışverişe meraklıysanız bütün bir gününüzü bile alabilir. Eğer daha makul fiyatlara alışveriş yapmak istiyorsanız, Portobello ve Camden Towers’ta bulunan ikinci el mağazalarını tercih edebilirsiniz. Dünyanın saat merkezi olarak kabul edilen Greenwich‘te ise denizcilik ve rasathane müzeleri bulunuyor.

Hala bunlara sıradan diyorsanız, daha da ilginç şeyler önerebilirim. Örneğin Pazar günleri Hyde Park’ta serbest kürsü diye anılan yere gidip aklınıza ne geliyorsa söyleyebilirsiniz. Sizi dinleyip alkışlayacak birileri mutlaka olacaktır. Yükseklik korkunuz yoksa London Eye’a binip Londra’yı 135 metre yüksekten izleyebilirsiniz. Şehir içi ulaşımda İngiltere’nin o meşhur iki katlı, üstü açık otobüslerine binebilirsiniz. Eğer Ağustos ayında ve Londra’daysanız oldukça şanslısınız. Dünyaca ünlü, filmlere bile konu olan Nothing Hill Karnavalı’na katılabilirsiniz.
Bütün bunlara katılmayı ve buraları gezmeyi bir kenara koyup sadece sokaklarında dolaşmak bile Londra’nın neden büyüleyici bir kent olduğunu kanıtlayacaktır sizlere...

Bu harika ve büyüleyici şehre gitmeyi kim istemez ki! EF Uluslararası Dil Merkezleri size bu şansı sunuyor. Hem İngilizce’nizle en doğru yerde pratik yapmak, hem de bu unutulmayacak deneyimi yaşamak inanın size hiç uzak değil...


EF bu hayali “Next Stop London” projesi ile gerçekleştiriyor. Next Stop London, bütün dünyanın katıldığı global ve oldukça eğlenceli bir yarışma. Yapmanız gereken şey ise sadece öğretmenlerinize sizi de kaydettirmelerini söylemek. Bundan sonra İngilizce Dil Sınavı’nda her ülkeden en yüksek puanı alan 50 kişi kompozisyon sınavına katılacak ve yazdığı kompozisyonlar Dünya Dil Eğitimi Konseyi tarafından değerlendirilecek.

Birinci olanın ödülü ücretsiz Londra gezisi, hem de bütün sınıfıyla! İster ortaokul, ister lisede olsun; kendine güvenen tüm öğrenciler katılabilir.

Haydi daha ne bekliyorsunuz? Bütün sınıfınızla gideceğiniz bir sonraki durak Londra!!

Tuğçe Erdik