29 Ocak 2011 Cumartesi

San Francisco...

Birçoğunuzun da hatırlayacağı gibi ilk yazım Seattle hakkındaydı. Seattle’ın nasıl bir yer, EF Seattle’ın nasıl bir okul olduğunu gördüğüm kadarıyla sizle paylaşmıştım. Şimdi de Seattle’dan sonra ikinci durağımız olan San Francisco hakkında deneyimlediklerimi anlatmaya çalışacağım.

Amerika’nın kuzeybatısındaki Seattle’dan havalanan uçağımız güneye doğru yaklaşık 4 saatlik bir uçuşun ardından, San Francisco’ya inmişti. Seatle’daki o yağmurlu ve bir o kadar nemli hava yerini daha açık ve güneşli bir gökyüzüne bırakmıştı. İklim olarak, California’daki diğer şehirlere göre daha soğuk ve yağışlı olsa da San Francisco nispeten daha sıcak bir şehir. Hava şartları açısından İstanbul’a yakın koşullara sahip olan şehir, coğrafi çeşitlilik anlamında da İstanbul’la birçok benzerlik gösteriyor.

Uçaktan indikten sonra, otele valizlerimizi bırakıyor ve akşam yemeği için otelden ayrılıyoruz. ‘The Embarcadero Bulvarı’ndan geçerek akşam yemeği için gideceğimiz restorana doğru yol alıyoruz. Yol üzerinde birçok kafe, bar ve pub görüyoruz. Çok kültürlü bir şehirde yaşadığınızı, dünyanın neredeyse bütün mutfaklarının sergilendiği restoranların önünden geçerken çok daha iyi anlıyorsunuz.

Ertesi gün güzel bir havada otelde kahvaltının ardından okula yürüyerek ulaşıyoruz, tabii ki bavullarımızla! Okul şehir merkezine ve sahile yürüyüş mesafesinde. Hemen önünde, tramvay durağı bulunan EF San Francisco okulunda 12 derslik ve 2 Ilab sınıfı var.

Okulu gezdikten sonra, yaklaşık 20 dakikalık uzaklıktaki EF yurduna gidiyoruz. Oldukça konforlu olan yurdun, 3. ve 4. katları sadece EF öğrencilerine ayrılmış. Yurt, tek kişilik veya iki/üç kişilik oda seçenekleriyle öğrencilerin hizmetinde.

Okul ve yurttaki ziyaretlerimiz esnasında 4 Türk öğrenciyle karşılaşma imkanı buluyorum. Okulla ve şehirle ilgili memnuniyetlerini dinledikten sonra grupla beraber bir otobüsle şehir turu yapıyoruz. Son dönemlerde gösterime giren ‘2012’ ve ‘Milk’ gibi filmlerin etkisiyle gezdiğim caddeler çok tanıdık geliyor bana.

San Francisco İstanbul’a çok benziyor demiştim, hatırlarsanız. İşte size ilk benzerlik; şehrin sembolü “Golden Bridge”, San Franciso yarım adasını şehrin diğer bölümüne bağlıyor. Bu köprünün isminin, İstanbul’daki Haliç Köprüsü’nden (Golden Horn) esinlerenerek verildiği yönünde yaygın bir inanış var. Diğer bir benzerlikse iki şehrinde deprem bölgesi olması. San Francisco depremselliği itibariyle de İstanbul gibi, çok aktif bir deprem kuşağında yer almaktadır. 1906 yılındaki büyük deprem, San Franciso ile beraber Kuzey Kalifornia’yı da yerle bir etmiş. Birçok binanın sarsıntıda yıkılmasıyla beraber, gaz hatlarındaki kopmalar yangınlara sebep olmuş. Yangınlar şehre yayılmış ve şehrin neredeyse dörtte üçü yanmış. O günkü nüfusu 400.000 olan şehrin yarısı evsiz kalmış. Ama şehir yaralarını sarmayı başarmış.

Şehrin, deprem bölgesinde yer alması dolayısıyla çok katlı binaların sayısı diğer eyaletlere göre nispeten daha az. Güney tarafı dışında diğer üç yanı denizle çevirili olan San Francisco, neredeyse kare şeklinde, planlı bir yarımada üzerine kurulu. Bu yarımadanın kuzeydoğu köşesi, ‘Downtown’ olarak adlandırılan şehrin merkezi. Şehrin en önemli özelliklerinden bir tanesi de, uzun caddeleri ve cadde üzerindeki tramvaylar. Okulumuz, tam da Downtown adlı merkezde bulunuyor ve yine daha önce bahsettiğim gibi hemen önünden tramvay geçiyor. Oldukça merkezi, değil mi?

Şunu diyebilirim ki; EF San Francisco okulu California’daki diğer şehirlere de yakın olması itibariyle ayrı bir çekim merkezi. İklimi, çok kültürlülüğü ve okyanusa bakıyor olması dolayısıyla eğlenceyi seven, hareketli, entellektüel bir şehirde dil eğitimi almak isteyenler için ideal bir merkez.

Şehir turundan sonra okula tekrar dönüyoruz ve valizlerimizle beraber havaalanının yolunu tutuyoruz. Öğleden sonra saat 15:50 uçağıyla San Diego’ya gitme vakti yaklaşıyor…

Bir sonraki durak San Diego….

Sevgiler,
Ahmet Yıldırım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder