1 Ağustos 2012 Çarşamba

O bir reklamcı, PR'cı, gazeteci, eğitimci ve anne...

Sevgili EFormation Türkiye okurları,

Bugünkü yazımızda size çok kültürlü, çok yönlü, çok özel bir hanımefendiyi tanıtacağız. Yazımızın başlığından da anlayabileceğiniz gibi o hem bir reklamcı, hem PR'cı, hem gazeteci, hem eğitimci. Üstelik bir anne... İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Görevlisi ve A&B İletişim Editörü Selma Serdaroğlu'ndan bahsediyoruz. Kendisiyle kısa bir söyleşi yaptık ve iletişim sektörünün zorluklarını, keyifli yanlarını, inceliklerini konuştuk... Bakın neler söyledi :)

***

EF Türkiye: Merhaba Selma Hanım. Öncelikle bize biraz kendinizden bahseder misiniz?

Selma Serdaroğlu: Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin, o dönemki adıyla “Gazetecilik ve Halkla İlişkiler” bölümünü bitirdim. Çalışma hayatına, 3. sınıftayken anketörlükle başladım. Okul yaşamım boyunca 2 yıl, çeşitli ulusal gazetelerde muhabir olarak görev aldım. İstihbarat, polis, adliye, belediye muhabirliği yaptım, haber merkezinde çalıştım. Özel haberler ve yazı dizileri yazdım. Mezuniyetimin ardından reklam yazarlığına başladım. Birçok ulusal ve uluslararası ajansta 20 yıl süreyle reklam yazarı olarak çalıştım. Pek çok reklam kampanyası yazdım, ödüller aldım. Daha sonra reklamcılığı bırakarak başladığım, ülkemizin ilk halkla ilişkiler şirketi A&B İletişim A.Ş.’de, halen editör olarak iş yaşımıma devam ediyorum.

İkinci ve en çok sevdiğim işim ise öğretim görevliliği… 1993 yılından bu yana, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünde, “Medyada Metin Yazarlığı” ve “Reklamda Metin Yazarlığı” derslerini veriyorum.

EF Türkiye: Biz dinlerken inanamadık, bunca yıla böyle güzel deneyimler, işler sığdırmanız gerçekten örnek bir duruş... İletişim sektörünün birçok alanında çalışmışsınız, neredeyse her alanı deneyimlemişsiniz. Sizce en zoru hangisi?

Selma Hanım: Hepsinin kendine göre zorlukları ve keyifleri var. Bana en zor gelen, hangi alanda olursa olsun müşteriyi yönetmek... İster reklamda, isterse iletişim danışmanlığında, en zor şey bir insanı mutlu etmek… Taleplerini karşılarken bir yandan da mesleğin kurallarına uygun davranabilmek, sizden beklenen uzmanlığın gereklerini eksiksiz yerine getirebilmek. Bu her zaman mümkün olmuyor. Müşteri talepleri uzmanlığınızla çelişebiliyor, bu durumda karşınızdakini ikna etmeniz gerekiyor. Özellikle iletişim danışmanlığı branşında bu sıkıntı daha çok yaşanıyor.
Ayrıca, hizmet sektörünün tüm alanlarında olduğu gibi burada da “müşteriye hizmette sınır olmuyor”… Ne gece, ne gündüz, ne bayram, ne seyran… Müşteri bir şey istiyorsa, her an hizmete hazır ve nazır oluyorsunuz, olmalısınız... Bu da fedakarlık istiyor.

EF Türkiye: Gerçekten de çok zor görünüyor. Size kolaylıklar diliyoruz :) Peki sizin favoriniz hangisi?

Selma Hanım: Geçmişte ve daima gazetecilik… Hayallerimin mesleğiydi… Muhabirlik yıllarımda Cağaloğlu’nda (o zaman basının merkezi Cağaloğlu’ndaydı) kadın gazeteci sayısı bir elin parmakları kadardı ancak. Kadınlar çoğunlukla yazıişlerinde ve dış haberlerde masa başı görevlerde çalışır, pek azı sokakta haber peşinde koşardı. Koşullar zordu, tutunmak için çok fazla mücadele ve özveri gerekiyordu. Çok erkek egemen bir meslekti gazetecilik o zamanlar… Bu nedenle reklamcılığa başlama fırsatı çıkınca içim burkula burkula kabul ettim. Şartlar bugünkü gibi olsaydı kesinlikle mesleğimi bırakmazdım.

EF Türkiye: İletişimci olmasaydınız ne olurdunuz, hiç düşündünüz mü?

Selma Hanım: Hiç düşünmedim… Ama tarih okuyup bu alanda akademisyen olabilirdim, tarihi çok seviyorum. Böylece yine öğrencilerle buluşma imkanını elde ederdim. Gazeteci olmaya daha 12 yaşımdayken karar verdiğim için, başka alternatif düşünmemişim anlaşılan. :)

EF Türkiye: Az önce İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde ders verdiğinizi söylediniz. Profesyonel iş hayatıyla birlikte zor olmuyor mu? Programınızı zorlamasına rağmen neden ders vermeyi tercih ediyorsunuz?

Selma Hanım: İstanbul İletişim’de ders vermek, hayatımdaki en güzel şey… Orada gençlerle bir arada olmak benim için çok değerli. Özellikle sektörde kazanılan deneyimleri öğrencilerle paylaşmak, yarının meslek mensupları için büyük bir fayda yaratıyor. Teorik bilgileri pratikle buluşturuyor, üzerine uygulama deneyimini de katarak hayata hazırlanmalarına çalışıyorum. Öğrenme işi tek taraflı olmuyor elbette. Ben de onlardan pek çok şey öğreniyor, kendimi geliştiriyor, yeni şeyler yapmaya motive ediyorum.

  
İşle birlikte zor oluyor elbette, ama eğitim özveri ister… Okul döneminde tüm hafta sonlarımı öğrenci ödevi veya sınav kağıdı okuyarak geçirsem de, sınıfta öğrencilerimin gülen yüzünü, pırıl pırıl bakışlarını görmek, pırıl pırıl bir sınav kağıdı okumak her şeye değiyor…

Sektöre atıldıklarında da ilişkilerimiz sürüyor, bir kısmıyla yakın dost, neredeyse akraba oluyoruz. Önce mezuniyetlerini, sonra evliliklerini görüyorum, nikah şahitleri oluyorum. Çocuklarını torunum gibi seviyorum… Benim 1 kızım var, ama öğrencilerim sayesinde yüzlerce kızım ve oğlum var diyorum artık… Hepsini çok seviyorum.

EF Türkiye: Ne kadar güzel... Öğrencileriniz gerçekten de çok şanslı... Bunu açıkça görebiliyoruz. Peki sizin öğrenciniz olma şansını yakalayamayan ama halkla ilişkiler ya da reklam sektörüne girmek isteyen birçok genç de var. Onlara ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Selma Hanım: Zor bir soru… İletişim sektörü çok özveri, sabır ve düzenli yenilenme istiyor. Asla “ben biliyorum” diyemiyorsunuz, her gün yeni bir şey çıkıyor ve onu da öğrenmeniz, konuya hakim olmanız, hatta öğretmeniz gerekiyor.

Gençlere tavsiyem, kendilerini sürekli geliştirmeleri. Üniversite eğitiminin dışında en az 1 yabancı dili çok iyi öğrenmeleri, sanat ve kültürle ilgili olmaları, düzenli kitap okumaları, günün gelişmelerini ve olup bitenleri iyi takip etmeleri, mutlaka bir başka alanda (sosyoloji, sanat, tarih, siyaset bilimi, pazarlama, spor vb) bilgi sahibi olmaları, entelektüel yanlarını geliştirmeleri… Her şeyden önce çok ama çok sabırlı ve istekli olmaları… Çünkü iletişim işi insanın özel yaşamının çok önüne geçiyor. Buna razı olmak şart.

EF Türkiye: Aslında biz de tam bu konuda size soru sormak istiyorduk. EF Uluslararası Dil Merkezleri olarak, yabancı dilin önemini mümkün olan her platformda vurguluyoruz. Peki yabancı dilin ve yurtdışı tecrübesinin iletişim sektöründeki önemi nedir?

Selma Hanım: Kesinlikle çok önemli. Günümüzün iş dünyasında, ülkeler arasında sınır kalmadı. Şirketlerin ya yabancı ortakları, ya da yabancı çalışan veya yöneticileri var. Artık kimse dil bilmeden işinde yükselemiyor, başarı kazanamıyor. İletişim sektörünün dili İngilizce. Diğer diller ne yazık ki pek kullanılmıyor. Bu nedenle özellikle iletişim alanında çalışmak isteyenlerin çok iyi derecede İngilizce okumayı, yazmayı ve konuşmayı bilmesi şart. Bu bilgi onlara büyük avantaj sağlıyor, iş yaşamında önlerini açıyor. Dil bilmeyenler daha arka plan ve yerel işlerle ilgilenirken, dili iyi olanlar önemli sorumluluklar üstlenebiliyor, dünyaya açılabiliyor… Yani yabancı dil olmazsa olmuyor…
  
EF Türkiye: Siz yurtdışında eğitim alacak olsanız, hangi ülkeyi ya da şehri tercih ederdiniz, neden?
  
Selma Hanım: Ben kızımı, üniversiteyi bitirdikten sonra Kanada’ya yolladım dil okulu için. Orayı seçmemizin nedeni, Türklerin daha az olduğu bir ortamda, tamamen dile konsantre olmasını sağlamaktı. Amerika’ya giden gençlerin biraz günlük yaşamın büyüsüne kapıldığını, okula fazla yoğunlaşmadığını düşünüyorduk. İngiltere’de ise çok Türk olduğunu… Bu nedenle tercihimizi Toronto’dan yana kullandık. Kızım da ben de çok memnun kaldık. Ben de gidecek olsam, aynı nedenlerle Kanada’yı tercih ederdim sanırım…

EF Türkiye: Keşke o dönemde kızınızla tanışma fırsatımız olsaydı, EF okulları onu çok memnun ederdi diye düşünüyoruz :) Çünkü bizim hiçbir okulumuzda Türk öğrenci oranı %3'ü geçmiyor ve eğitim kalitemiz her okulumuzda birebir aynı. Sağlık olsun, bir sonraki eğitiminde kendisine yine yardımcı olabiliriz. Peki son olarak eklemek istedikleriniz...

Selma Hanım: Bir yabancı dil bilmek, dünyaya açılan pencereyi genişletmek demek... Keşke 1’den çok dil öğrenebilseydim diye çok hayıflanıyorum. Büyüklerimizin sözü çok doğru: “Her lisan bir insan”... Bir başka dilin inceliklerini bilmek, insanlarını, kültürlerini öğrenmek, farklı yaşamları deneyimlemek çok önemli. Çünkü hayata kendi küçük pencerelerimizden bakma devri çoktan kapandı. Yaşam sınırlarımızı genişletmek istiyorsak, bunu ancak dil bilerek sağlayabiliriz.

EF Türkiye: Çok haklısınız. Yabancı dilin ve yurtdışı deneyiminin önemini böyle güzel aktardığınız için çok teşekkür ederiz. Gerçekten keyifli ve faydalı bir sohbet oldu.

Selma Hanım: Ben teşekkür ederim.

***

İşte böyle... Aranızda iletişim sektörüne adım atmak isteyenler varsa, Selma Hanım'ın tavsiyeleri çok işine yarayacaktır. Bir iletişimcinin olmazsa olmazlarından yabancı dil konusunda ise EF'e güvenebilirsiniz :)
Sevgiler,
EF Türkiye

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder